Mehmet Şal

Mehmet Şal

Göz göre göre gelen Rusya-Ukrayna savaşı ve etkileri

2014 sonrası Putin liderliğindeki Rusya siyasi ekonomik ve askeri alanlarda Sovyet mirasına yeniden sahip olmak adına manevralar, politikalar, adımlar atmaya başlamıştı.

ABD'nin başında bulunduğu tek kutuplu dünya yapısına baş kaldırmak ve yeniden çok kutuplu yapıya ulaşmak için stratejik siyaset izliyor.

Putin iktidara geldiği andan itibaren mütevazi,alçakgönüllü, akılcı, realist politikacı imajı çizmiş ve dünyanın ilgisine mazhar olmuştu. Aslında öne çıkarttığı bu kimlikle beyninin arkasındaki gerçek kimliğini gizlemiş oldu.

İktidarını güçlendirmek için bir taraftan oligarklarla işbirliği yapıyor, diğer taraftan devletlerle ilişkilerini iyi tutmaya çalışıyor, bir taraftan da halkın desteğini kazanıyor, muhalifleri yavaş yavaş sindiriyordu.

Ülke kaynaklarını el altından oligarklara aktarıp, oligarklar eliyle dünya çapında nüfuz alanları oluşturuyor, oligarkların maddi güçlerini kullanarak Rusya'da tam bir demir yumruk haline geldi.

İktidarını ve gücünün sağlama alan Putin; Orta Asya, Ortadoğu, Avrupa, Afrika, Akdeniz, Karadeniz, Mavi Vatan ve Hazar üzerinden yeni hakimiyet alanları kormak için adımlarını ardı ardına atmaya başladı. 

ABD liderliğindeki NATO'nun son dönemdeki işlevsiz, pasif, dağılmaya yüz tutan durumu Putin ve Rusya'yı cesaretlendirmiş. Buradan hareketle Putin beyninin arkasında gizlediği gerçek Sovyet planını uygulamaya koymuştur. Fransa Cumhurbaşkanı Macro'nun NATO için söylediği " NATO'nun beyin ölümü gerçekleşmiştir" ifadesi ile Rusya'nın önü açılmıştı.

ABD, İngiltere, Almanya ve Fransa'nın kendi başlarına hareket eder tutumları, söylemleri Trump'ın  NATO' daki Avrupa devletlerini eleştirmesi NATO'yu zayıflatınca durumu lehine çevirmek isteyen Putin'i harekete geçirmiştir.

Putin, Sovyet rüyasını fırsata çevirmek için Kırım'ı ilhak ederek işaret fişeğini ateşledi.

ABD'de Biden'in iktidara gelmesi sonrasında hem ABD politikasında hem de NATO yapısında yeniden yapılanmaya gidildi.

Süreç içerisinde Putin yönetimi Avrupa'yı petrol doğalgaz gibi kaynaklar ile  kendisine bağımlı hale getirmeye çalıştı.

Putin; Karabağ Savaşı'nda bölgede yeni kazanımlar elde ederek Ermeni Paşinyan yönetimini Rus kontrolüne tamamen almış, Azerbaycan Aliyev yönetimi ile iyi ilişkiler geliştirmiş, böylece Kafkasya'da yeniden bir güç merkezi haline geldi.

Putin yönetimi Türkiye üzerinde de petrol, doğalgaz ve nükleer enerji alanında önemli bir bağımlılık oluşturdu.

Dünyanın en zengin yeraltı ve yer üstü kaynaklarına sahip devletlerinden Orta Asya'nın parlayan yıldızı Kazakistan'ı ve yönetimini, ayaklanma bahanesiyle  Rusya, bir oldu bitti sonucunda ele geçirdi. Hem de şaşılacak bir hızla Kazakistan üzerinde kontrolü sağladı.
İnanılır gibi değil.

Rusya; Suriye'de güçlü bir nüfuz alanı oluşturmuş, Libya'da oyun kurucu devlet haline gelmişti.

Rusya'nın tüm bu açılımları karşısında ABD, Almanya, Fransa, İngiltere gibi devletler olanlardan ve olacaklardan habersiz miydiler ? Bilgileri yok muydu ? Hepsinden bilgileri olup Rusya'yı tuzağa düşürülmek için fırsat bekliyorlardı.

Kurulmak istenen yeni dünya düzeninde Rusya'nın saf dışı bırakılması amacıyla Rusya'nın önünü açarak, 2. Dünya Savaşı'nda Almanya'ya ve Sovyetlere yaptıkları gibi Hayat Sahası oluşturulmuş, eylemlerine göz yumulmuştur. Sonrasında Rusya'ya öldürücü darbeyi vurmak için fırsat kollamaya başlamışlardır. İşte o fırsat, Rusya'nın Ukrayna'da kurulan tuzağa düşürülmesi ile ortaya çıktı. Yani Rusya  Ukrayna'da oyuna getirilerek plan uygulamaya kondu.

ABD ve avanesi; Zelinsk eliyle  Ukrayna'yı kurban ederken, Putin ve Rusya'yı bitirme planını da devreye sokmuş oldular. BM'deki oylamada Rusya'ya destek veren devletlerin sayısına bakıldığında Rusya'nın nasıl yalnızlaştırıldığını ve sıkıştırıldığını, nasıl bir plan uygulandığını oradan da görebiliriz.

Putin Rusya'ya bu derece büyük yaptırımların olacağını tahmin etmemişti. Zannımca Ukrayna'ya girmekte pişmanlığı da olmuştur. Ancak bir defa bu adımı atmış oldu. Geri adım atmakta da zorlanıyor. Yani iş işten geçti.

ABD ve ekürileri Rusya'yı tamamen bitirebilmek, hatta Putin'i iktidardan düşürmek için yaptırımları daha da artıracaklar gibi gözüküyor.

Bu arada Rusya'nın Ukrayna saldırısı NATO'da safların sıkılaşmasına ve NATO'nun yeniden hayat bulmasına da zemin hazırlıyor. Rusya yaptırımlarla çökertilirken, NATO Avrupa'da yeniden güç bulup ABD eliyle bölgede Rusya'dan boşalan boşluğu doldurmaya çalışıp, Rusya'nın etrafını çevreleyeceklerdir.

Aynı zamanda Slav ırkından olan iki devlet Rusya ve Ukrayna kalıcı olarak birbirine düşman edilmiş, Ukrayna'da vatan sevgisi ve milliyetçi duygular güçlendirilmiş oldu.

Rusya Ukrayna Savaşı'nda  oluşan şartlarında en çok etkilenen ülke kim olacaktır diye sorulursa, coğrafi ve jeopolitik konumu gereği Türkiye olacaktır.

Bu noktada Türkiye'nin ortaya koyacağı dış politika tavrı hayati önem taşımaktadır. Savaşın başından bu ana kadar izlenen yapıcı, barışçı, diplomatik siyaset Türkiye için gayet olumlu gözükmektedir.

Savaşın Türk ekonomisi üzerinde doğal olarak büyük baskı oluşturduğunu görüyoruz. İç piyasadaki ekonomik kırılganlık daha da derinleşirken enflasyonist baskı daha da artmaktadır. Akaryakıt, doğalgaz, nükleer enerji alanlarındaki bağımlılık, süreç içerisinde daha da sorunlar yaratabilir. Halkın yaşadığı ekonomik sorunlar derinleşirken sosyal ekonomik yaşam daha da dezenformasyona uğrayabilir. O nedenle hükümetin bu savaş ortamında izleyeceği politika uygulayacağı ekonomik planlama büyük önem arz ediyor.

ABD, Rusya'dan petrol ve doğalgaz ithalatını yasaklamış İngiltere aynı doğrultuda kararlar almış diğer ülkelerde buna benzer uygulamalar ile Rusya'ya uygulanan yaptırımları daha da ağırlaştırıyorlar. Yaptırımların dozu her geçen gün artıyor.

Doğal olarak bu yaptırımlar hem dünya ekonomisini derinden sarsıyor hem de enerjide dışa bağımlı olan Türkiye üzerinde büyük baskı oluşturuyor.

ABD, Rusya Ukrayna savaşı ile küresel çapta oluşan ve giderek artan enerji ihtiyacını karşılamak, oluşan olumsuz ekonomik tabloyu tersine döndürmek için yeni adımlar atmakta. 

Bu doğrultuda ABD'li  yetkililer sorunlu oldukları  Venezuella ile petrol ithalatı konusunda görüşmeler yürütüyor.

Tahmin odur ki, yaptırım uyguladıkları İran'a serbestlik tanıyarak İran petrollerinden yararlanma yoluna gidebilirler.

Türkmen gazının Avrupa'ya taşınması konusunda girişimler gündeme alınmış durumda.

Hazar Denizi kıyısı ülkeler arasındaki sorunları giderip Hazar petrollerinin Avrupa'ya aktarılması konusunda adımlar atılabilir.

Atılan ve atılması düşünülen bu adımlar ile önümüzdeki günlerde hem Rusya'ya bağlılığı azaltmak hem Rusya'nın küresel gücünü kırmak hem ABD'nin bölgedeki hakimiyet alanını genişletmek için bu alternatif alanlara yönelik adımların olabileceği düşünülebilir.

Enerji alanında atılan ve atılması düşünülen bu adımlar, Türkiye'yi bir merkez ve kilit devlet konumuna getirebilir. İran, Türkmenistan, Hazar bölgesi enerji kaynaklarının Avrupa'ya açılması Türkiye'nin önünü açabilir ve enerji merkezi haline gelinebilir.

Hiç yaşanmasını istemediğimiz bu savaşı Türkiye avantaja çevirebilir. Ayrıca Mavi Vatan ve Karadeniz'deki petrol ve doğalgaz aramalarını neticeye kavuşturursa büyük kazanımlar elde edebilir. Türkiye bu sayede yeni bir sayfa açıp yeni bir tarih yazma fırsatı yakalayabilir.

Tüm bunların olabilmesinl, iktidarın dış ve iç politikada atacağı adımlar belirleyecektir.

Unutulmamalı ki, savaşın kazananları maalesef kandan beslenen küresel silah baronlarıdır.

YAZIYA YORUM KAT
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.