Onunla büyüdük, onu çok sevdik. O konuşmasa bile biz hep güldük. Gülerken de düşündük. Haksızlıkların karşısında duran, iyiliği ve saflığı yüzünden başına sürekli iş açılan, zekâsıyla kötülerle mücadele eden ve insanlara doğru yolu gösterip daima gülen adam.
Sizce o kimdi, bize ne bıraktı, 82 filme neler sığdırmıştı ve bize ne anlatmak istemişti? O bir eş, bir baba ve tüm Türkiye’nin Şabanıydı. Başka kim bir gülüşüyle bizi kahkahaya boğabilirdi ki, kim halktan biri olabilirdi ki?
Hababam Sınıfı’nın onu hep Şaban yaptığı, Fatoş’un biricik babası, Güllüşah’ın İbo’su, Yeşilçam’ın komedi kralı, hepimizin dostu, ailemizden biri Kemal Sunal.
KEMAL SUNAL KİMDİR?
Asıl adı Ali Kemal Sunal. 11 Kasım 1944 tarihinde İstanbul'un Küçükpazar semtinde Malatyalı bir ailenin çocuğu olarak doğmuştur. Esasında 10 Kasım 1944 doğumlu olan Kemal Sunal “Atatürk’ün öldüğü gün ben gülüp eğlenemem, sevinemem. O yüzden benin doğum günüm 11 Kasım’dır” demiştir.
Babası Migros'tan emekli Mustafa Sunal, annesi Saime Sunal’dır. Kemal Sunal, Mimar Sinan ilkokulunda okuyup vefa lisesinden de mezun olmuştur. Liseyi 11 yılda tamamlayan sanatçı, "Bu benim tembelliğimden, salaklığımdan ileri gelen bir şey değildi. 15-20 kişilik bir grubumuz vardı. Beraber geçiyorduk, beraber kalıyorduk. Anlaşmış bir gruptu. Bir nevi haylazlıktı tabii…" sözleriyle açıklamıştı neden bu serüvenin 11 yıl sürdüğünü.
Eh! Perşembenin gelişi çarşambadan belli olur Kemal Sunal’ın da Şaban olacağı varmış. Kemal Sunal, yüksek tahsiline İstanbul Gazetecilik Yüksekokulu'nda başlasa da, tamamlayamamış, eğitim hayatı boyunca çeşitli işlerde çalışan sanatçı, Emayetaş fabrikasında çalışmış ve elektrikçide çıraklık yapmıştır.
35 yaşında askere giden sanatçı, diğer askerlerin kendisini görünce gülmeye başlaması sebebiyle, birliğin düzenini bozduğu gerekçesi ile geri hizmete verilmiş, usta birliğinde “Armoni Mızıkası” isimli moral grubuna dağıtımı olmuş, bu vesile ile Türkiye'nin birçok bölgesinde askerlik yapmıştır.
Devekuşu Kabare'nin 1972-1973 mevsiminde Ankara turnesi sırasında tanıştığı Gül Genelioğlu ile 1975 yılı Nisan ayında Beyoğlu Evlendirme Dairesi'nde evlenmiştir. Bu evlilikten Ali ve Ezo isimlerini verdikleri iki çocukları olmuştur.
Yarım bıraktığı üniversite eğitimini Marmara Üniversitesi İletişim fakültesinin radyo, televizyon ve sinema bölümünden mezun olarak 1995 yılında tamamlamış ve ardından yüksek lisans yapmıştır.
Kemal Sunal, yüksek lisanstan "TV ve sinemada Kemal Sunal güldürüsü" başlıklı teziyle 1999'da mezun olmuştur.
PEKİ KEMAL SUNAL MİLYONLARIN HAYATINA NASIL DAHİL OLDU?
Vefa Lisesinde amatör olarak "Zoraki Tabip" adlı tiyatro oyunuyla başlamıştır sahneye çıkmaya, lise öğrenimi sırasında oynadıkları bir oyunla, "Akşam Gazetesi Liseler Arası Tiyatro Yarışması’nda "En iyi karakter oyuncusu" seçilmiştir.
Belkıs Balkır'ın kendisini Müşfik Kenter ile tanıştırmasıyla, Kenterler Tiyatrosu'nda profesyonel oyuncu olarak çalışmaya başlayan sanatçının, bu tiyatrodaki ilk rolü "Fadik kız" olmuştur. Burada 150 lira maaş alan sanatçı daha sonra aynı tiyatroda "Deli İbrahim" rolünü oynamış ve maaşı 300 lira olmuştur. Buradan ayrılıp, Ulvi Uraz Tiyatrosu'na geçen sanatçı, bu tiyatroda 4 sene sahneye çıkmıştır. Bu tiyatroda Orhan Kemal'in İspinoz isimli eserindeki "taşkasaplı" karakterini canlandırmıştır.
Daha sonra "Bekçi Murtaza" isimli oyunda bekçiyi, oyunun ikinci perdesinde ise bir kahveciyi oynamıştır. Bu tiyatrodan ayrılarak Ayfer Feray Tiyatrosu'na geçen sanatçı burada bir sene çalışmıştır. Son tiyatro deneyimi olan Devekuşu Kabare Tiyatrosu'nda 1500 lira maaşı olan sanatçı, artık daha büyük rollerde oynamaya başlamıştır.
"Dün-bugün" isimli bir oyunu oynadıkları sırada, kendisinden daha önce sinemaya geçmiş olan Zeki Alasya, Ertem Eğilmez'in yeni filmi için aradığı oyuncuları seçmesi için kendisini bu tiyatroya davet etmiştir. Bu oyun sırasında, Kemal Sunal'ı çok beğenen Ertem Eğilmez, sanatçının ilk sinema deneyimi olan Tatlı Dillim' de rol almasına karar vermiştir.
KEMAL SUNAL’IN SİNEMA KARİYERİ
Sanatçı, sinema kariyerine 1972 yılında bu filmle başlamıştır. Kemal Sunal komediye yönelişini şu sözlerle açıklamıştır;
"Nasıl oldu bilmem, ben kendimi sahici bir sahnede seyircilerin arasında buldum. Ses Tiyatrosu'ndaki ilk rolüm çok kısaydı. Üç dakika sahnede ya kalıyor ya kalmıyordum. Öyle pek bir şey söylediğimi de hatırlamıyorum. Sahnenin bir ucundan girip öbür ucundan çıkıyordum. Ne yaptığımı da pek hatırlamıyorum ama seyirci kahkahadan kırılıyor. Bu da benim hoşuma gitmişti. Bildiğiniz gibi o gün bu gündür insanları güldürmeyi seviyorum. “
Ertem Eğilmez ise Tatlı Dillim filminin çekimleri sırasında rol dağılımını şöyle anlatmış; “ Tüm figüranlara bir söz yazılır, Kemale gelince söz biterdi. Herkes onun gülmesine bayılırdı. Biz de ona “Sen de gül o zaman” derdik. “ diyor. İşte ustanın sadece varlığı bile bizi böyle güldürmeye yetiyordu.
Tiyatroya neden devam etmediniz sorusuna; "Film, tiyatro provalarına engel oluyordu. Aksatmaya başlayınca, bırakmamın daha iyi olacağını düşündüm." diyerek cevap vermiştir.
Çok az konuşan soğuk bir adamım diyen Kemal Sunal oynadığı bütün karakterlerde halktan ve içimizden biri olduğu imajını her zaman korudu. Öğretmenden, bekçiye kapıcılıktan, çöpçüye birçok karakterle sinema izleyicilerini kâh ağlattı kâh güldürdü.
Yönetmen Ertem Eğilmez'in, kendisini keşfedip 1972 yapımı Tatlı Dillim filminde Tarık Akan'ın basketbolcu arkadaşı rolünü vermesiyle birlikte, Kemal Sunal için bir dönüm noktası yaşanmıştır.
Kemal Sunal ilk filmiyle ilgili şunları söylemiştir:
“İlk gün en arkaya gittim, oturdum. Perdede 8 kere ancak gözüküyorum. Her görünüşümde salonda kıyamet koptu. Suratımı görür görmez büyük alkış ve gülmeler. Lafları duymuyorlardı. Suratım enteresan geldi seyirciye. Sıcak ve kendinden biri gibi buldular sanıyorum. O zaman şöyle arkama yaslanıp, Bu iş tamamdır dedim”
Yönetmen Ertem Eğilmez bu filmden sonra, 1973 yapımı Canım Kardeşim filminde kendisine Kayseri şiveli bir yolcu rolü vermiştir. Yine aynı yıl, Oh Olsun, Güllü Geliyor Güllü, Yalancı Yârim filmlerinde rol almıştır. Sunal, Güllü Geliyor Güllü filminde Karadeniz şivesi ile kiralık katil rolünü üstlenmiştir.
1974 yılında, Kayseri şivesinin halk tarafından benimsendiğini gören Ertem Eğilmez, Salak Milyoner filmini çekmeye karar vermiştir.
Bu film büyük ilgi görünce, devam filmi niteliğinde olan Köyden İndim Şehire çekilmiştir. Kemal Sunal'ın büyük rollerde oynadığı ilk iki filmdir.
Yine aynı yıl çekilen Mavi Boncuk filminde kaymakamı canlandıran Sunal, Ertem Eğilmez'in herkese eşit rol vermesiyle birlikte perdede daha çok görünmeye başlamıştır.
VİDEO KASETLERİNİN YOK SATTIĞI FİLM SERİSİ: HABABAM SINIFI
Bu dönemde Ertem Eğilmez, bir efsaneye dönüşecek olan Rıfat Ilgaz romanı olan Hababam Sınıfı'nı sinemaya uyarlamaya karar verir. Bu filmde herkesin rolü eşit olduğundan, Kemal Sunal perdede daha fazla görünmektedir.
"İnek Şaban" rolü, sonraki yıllarda kemal Sunal’ın adının Şaban olarak kalmasıyla hatırlara kazınmıştır. Hala kendi adını bile Şaban sanan vardır eminiz ki. 4 Hababam Sınıfı filminde rol alan sanatçı, 1975 yılında, kendisiyle beraber birçok filmde rol alacağı Şener Şen ile tanışır. Ardından “salako” “hanzo” ve “şaşkın damat” filmlerinde rol almıştır.
İkilinin birbirini tamamlamasıyla birlikte rol aldıkları filmler ardı ardına gelmiştir. 1976 yılına gelindiğinde, Kartal Tibet filmi olan Tosun Paşa çekilir. Aynı yıl, Süt Kardeşler filmi için Ertem Eğilmez yeniden yönetmen koltuğuna geçer ve Şener Şen ile Kemal Sunal'ı yeniden bir araya getirir. Yine aynı yıl, Sahte Kabadayı filminde rol alır.
1976 yılında tam altı film çeken sanatçının bir sonraki filmi, Hababam Sınıfı Uyanıyor ’dur ve yönetmen koltuğunda yeniden Ertem Eğilmez vardır. 1977’de Hababam Sınıfı Tatilde filmi son seri olarak izleyenlerle buluşmuştur.
“BİR MAHMUT HOCA BİR TRABZONSPOR”
Bir döneme Hababam Sınıfı filminde “ Bu takımda bir türlü şansımız tutmuyor. Biz bu hayatta bir Trabzonspor’dan çektik, bir de Mahmut Hoca’dan çektik.” repliğiyle gündeme damga vurmuş ve Fenerbahçe’nin Trabzonspor için hamsi göndermesinin ardından Bordo mavililer kendi hesaplarında filmin bu kısmını paylaşarak Fenerbahçe’ye yanıtı geciktirmemiştir.
Bu Hababam Sınıfı filminin afişinde Kemal Sunal ismi en üstte yer alır. Bu yılın son filmi kendisine daha sonra "En İyi Erkek Oyuncu" ödülünü getirecek olan Kapıcılar Kralı filmidir.
Ertem Eğilmez yönetmenliğinde Hababam Sınıfı Tatilde, Natuk Baytan imzalı, Sakar Şakir, Umur Bugay'ın yazdığı ve Zeki Ökten'in yönettiği Çöpçüler Kralı ve son olarak bir Atıf Yılmaz filmi olan İbo ile Güllüşah'tır. Sanatçı bu yıl, Antalya Film Festivali'nde En İyi Erkek Oyuncu ödülünü Kapıcılar Kralı filminde almıştır.Aynı filmle, Sinema Yazarları Derneği'nce "En İyi Erkek Oyuncu" seçilmiştir.
“KAHVERENGİ PALTOSUNUN İÇİNDE KOCAMAN BİR CEVHER TAŞIYAN ADAM”
Kemal Sunal 1978 yılında Fatma Girik ile cam film şirketini kurmuştur.
“Yüz numaralı adam” filmi de şirketin ilk filmi olmuştur. Girik ile çok muhabbeti olmadan birbirlerini sadece sektörden tanıdıkları bir zaman; Nazım Demiralp’in ofisine giden Fatma Girik kendi tabiri ile “Kahverengi paltosunun içinde kocaman bir cevher taşıyan” Kemal Sunalı görür. Fatma Girik, Demiralp ile Sunal arasında geçen ev alma sohbetine kulak misafiri olur. Sunal eşiyle birlikte bir bodrum katında yaşadığını ve aldığı paranın yetersiz olduğunu artık güneş gören bir eve çıkmak istediği konusunda Demiralp’e dert yanmaktadır. Bu konuşma üzerine Girik, “Al sana 500 bin lira. Bana beş tane film çek.” Der bu ortaklıkta aslında buradan meydana gelmektedir. Sunalın kendini aştığı, çok başarılı işlere kendi film bünyesinde imza attığı dönem Fatma Girikle resmen dost oldukları zamandır.
Aynı yıl içerisinde “ köşeyi dönen adam “İnek Şaban” ve “ Kibar Feyzo“ filmleri çekilmiştir.1979 yılında, Sunal, Fatma Girik’e sözünü verdiği beş filmde rol almıştır. Bunlar; Umudumuz Şaban, Şark Bülbülü, Korkusuz Korkak, Dokunmayın Şaban’ıma ve Bekçiler Kralı filmleridir.
Tüm bu başarıyı kısa sürede edinmiş gibi görünse de birçok zorluktan geçmiş, iyi yüreğiyle iyi insanlara da denk gelerek zorlukların üstesinden gelmiştir. Ardından hızla devam eden sinema hayatı şu şekildedir;
1981 ve 1985 yılları arasında birçok "Şaban" filmi çekilmiştir. Bu filmler, izleyiciyi güldürmeyi başarmış yapımlar olarak tarihe geçmiştir. Öyle ki günümüzde beş yaşında çocuk dahi onu görünce ekrana kitlenmektedir. 1981 yılında “Üçkâğıtçı” “Kanlı Nigar” ve “Davaro” filmlerinde oynamıştır.1982 yılında ise “ Yedi Bela Hüsnü” “Doktor Civanım” filmleri çekilmiş 1983 yılına geldiğimizde ise “Tokatçı, Kılıbık ve En Büyük Şaban ve Çarıklı Milyoner” filmlerinde rol almıştır. 1984 ve 85 yılları devrinde Kartal Tibet ile çalışmıştır. Ve ardından 1984'te Şabaniye, Postacı, Ortadirek Şaban ve Atla Gel Şaban filmleri çekilmiştir.
Kemal Sunal “Şaban” olarak o kadar kalmıştır ki akıllarda “Atla Gel Şaban” filminde kendi adı Niyazi olsa da filmin adında Şaban’ı kullanmışlardır. Kemal Sunal bu durum hakkında şöyle söyler;
"Bundan sonra filmlerde Şaban adını koymasak bile, değişen bir şey olacağını zannetmiyorum. Millet Şaban olarak biliyor. Bu yıl, firma yanlışlık yaptı. Film adım Niyazi. Adının Atla Gel Niyazi olması lazım. Afişler, lobiler hepsinde Atla Gel Şaban oldu. Seyircilerden bir kişi çıkıp da, filmdeki adın Niyazi, afişte Şaban, demedi. Farkına bile varmadı. Kemal Sunal’ın adı, Niyazi olsa ne olur, Şaban olsa ne olur?
1985 yılı, "Şaban" filmlerinin sonuncusu olan Gurbetçi Şaban filminin çekildiği yıldır ve sanatçı toplam altı filmde rol almıştır. Bu yıldan sonra komedinin yanına dramı da eklemiş ve onda da en az komedi de olduğu gibi gayet başarılı olmuş, oyunculuğunu bir kez daha bizlere kanıtlamıştır.1986 yılında Yoksul ve Davacı ,Tarzan Rıfkı , Deli Deli Küpeli ve milyonları ağlatan Garip filminde rol almıştır. 1987 yılında üç filmde rol almıştır. Bunlar,” Yakışıklı”, ”Kiracı” ve Fatma Girik ile oynadığı ”Japon İşi ”filmleridir.
Önünde onu daha çok başarı beklerken harika da bir baba olmuştur Kemal Sunal. O dönemlerde oğlu Ali Sunalı okulundan almaya gittiği bir vakit yanına gelen genç bir lise öğrencisi ondan imza istemiştir. Sırtını hep halka dayamış, halktan bir sanatçı olan Sunal elbette ki bu çocuğun ricasını geri çevirmemiştir. Ama bir sorunla karşılaşır. Gencin yanında kâğıdı yoktur ve Sunal’dan cebinde bulunan 20 Lirasına imza atması ister. Sunal nazikçe der ki; “Ben Atatürk’ün resminin olduğu kâğıda imza atmam kardeş. Git bana kâğıt getir.” Bunun üzerine genç bir kâğıt bulana kadar bekler usulca imzasını atar ve bir kalpte daha unutulmaz bir yer bırakır.
1988 senesi, Sunal sineması için önemli olan filmlerin çekildiği yıllardır ve Sunal'a yeni bir ödül getirmiştir. Uyanık Gazeteci, Sevimli Hırsız, İnatçı, Öğretmen Polizei , Düttürü Dünya ve Bıçkın bu dönem rol aldığı filmlerdir. Kemal Sunal bu filmleriyle, Ankara Uluslararası Film Festivali'nde "En İyi Erkek Oyuncu" ödülünü almıştır.
1989 da ise Zehir Hafiye,Talih Kuşu ve Gülen Adam filmleriyle çıkış yapmıştır. 1990 yılında Sunal üç filmde rol almıştır. Bunlar, Koltuk Belası Abuk Sabuk Bir Film ve Boynu Bükük Küheylan'dır. 1991 yılında tek bir filmde rol alan sanatçının bu filmi Varyemez'dir. Sanatçı bu sıralarda “Çağdaş Sinema Oyuncuları Derneği’nin kurulmasında büyük rol oynamış fakat buraya bile üye olmamıştır. Sisteme çok naif bir şekilde başkaldırmış ama politika konuşmazdı.
1999 senesi, sanatçının son rol aldığı sinema filmi olan “Propaganda’nın” çekildiği yıldır ve bu filmde kendisine can dostu Metin Akpınar eşlik etmektedir. Sinan Çetin filmi olan Propaganda, Sunal'ın sinema kariyerinde yeri bambaşka olan bir yapımdır.
Zira sanatçı, "gümrük memuru Mehdi" rolünü, tıpkı diğer tüm mesleki rollerinde olduğu gibi benimsemiştir ve izleyici karşısına dram yönü ağır basan bir Kemal Sunal koymuştur.
KEMAL SUNAL NEDEN ÖLDÜ?
Hayatı boyunca toplam 82 filmde rol almış ve bu hayata birçok seyahat sığdırmıştır. Uçağa binmekten hoşlanmadığı her defasında söyleyen Sunal 3 Temmuz 2000 tarihinde 'Balalayka' adlı filmin çekimlerine başlamak için Trabzon'a gitmek üzere bindiği uçakta kalkıştan hemen önce geçirdiği kalp krizi nedeniyle 55 yaşında hayatını kaybetti. Kemal Sunal’ın mezarı ise Zincirlikuyu Mezarlığı’nda bulunmaktadır.
Bu beklenmedik ölüm Türk izleyicisinde derin bir keder bıraktı. O kapıcıların bekçilerin ve çöpçülerin kralıydı. Onu izleyebildiğimiz ve anlayabildiğimiz için çok şanslıyız. 7’den 70’e tüm sevenlerinin kalbinde taht kurdu. Kemal Sunal halktır, Türkiye’dir.
Senin de dediğin gibi, biz seni gülünce yanağımızda oluşan gamzelerimize gömdük. Yerin hiçbir zaman dolmayacak Türkiye’nin Şaban’ı.Biz seni ilk görüşte sevdik. Sen de sevilmeyecek adam değilsin, güzel adamsın bir kere. Sen aramızdan ayrılmadın, biz hala 11 Kasım’da senin yaş gününü kutluyoruz. Sen 75 yaşında, saçları ağarmış, evde saklambaç oynayan, sabahları gazetesini okuyan, salonun ortasında futbol oynayan, çiğköfte olmuş mu olmamış mı diye tavana vuran, gülüşüyle güldüren adamsın. Aksesuarların ve kostümlerin hala bıraktığın yerde.
Biz koşarken de seni seviyoruz Şaban...