Kırık bir aşk hiyakesi: ‘Kürk Mantolu Madonna’
‘Uluslararası Karadeniz Tiyatro Festivali’nde birbirinden güzel oyunlar sahnelenmeye devam ediyor.
Trabzon Devlet Tiyatrosu’nun ev sahipliğinde bu yıl 22’incisi düzenlenen ‘Uluslararası Karadeniz Tiyatro Festivali’nde birbirinden güzel oyunlar sahnelenmeye devam ediyor. Gerek Türk, gerekse dünya edebiyatının en seçkin eserlerinin sahnelendiği oyunları keyifle izleyen tiyatro severler oyun çıkışında bir sonraki oyunu dört gözle bekler olduklarını ifade ediyor.
Önceki akşam Diyarbakır Devlet Tiyatrosu oyuncularının sahneye koyduğu usta yazar Sabahattin Ali’nin ölümsüz eserlerinden ‘Kürk Mantolu Madonna’ 1 saat 10 dakika boyunca izleyenlere dramatik bir aşk hikayesini anlattı.
Nilbanu Engindeniz’in oyunlaştırdığı Mustafa Murat Latifoğlu, Semih Algül, Dicle Çiçek, Seda Özdemir, Eylül Aldanmaz ve Şükran Poyrazlı’nın muhteşem oyunlarıyla öne çıktığı tek perdelik drama Trabzonlu tiyatroseverlerin büyük ilgisini çekti.
Türk edebiyatının öncü kalemlerinden biri olan Sabahattin Ali’nin 1943 yılında yayımladığı romanı ‘Kürk Mantolu Madonna’ dokunaklı bir aşk hikayesini anlatmaktadır. İlk olarak Hakikat Gazetesinde 18 Aralık 1940- 8 Şubat 1941 arasında ‘Büyük Hikaye’ başlığı altında 48 bölüm olarak yayımlanan eser, yazarın ikinci kez askerlik yaptığı Büyükdere’de bir çadırda yazılmıştır. Kitap, Türkiye’de oldukça popüler olduktan sonra tiyatro ve sinemaya da uyarlanmıştır.
Yedi Meşaleciler edebi topluluğundan Cevdet Kudret Solok, Sabahattin Ali’nin bu romanı için ‘Lüzumsuz Adam’ başlığını düşündüğünü, sonra da vazgeçtiğini dile getirmiştir. Pertev Naili Boratav ise Ali’nin Kürk Mantolu Madonna’yı ilk önce bir öykü olarak yazdığını belirterek, başlığını da ‘Yirmi Sekiz’ şeklinde koyduğunu ve öykünün ilk sayfasını da kendisine gösterdiğini ifade etmiştir.
Oyunun Konusu:
Hayatı boyunca içine kapanık, sessiz bir adam olan Raif, sevmediği bir kadınla evlenmiş ve ailesinin istediği gibi biri olarak yaşamıştır. Gerçekten yaşadığını hissettiği bir anısı olmuş ve bunu bir deftere yazmıştır. Raif’in arkadaşı olan Sabahattin Raif’i ikna ederek defteri okumaya başlar. Babasının isteği üzerine gittiği Berlin’de sabunculuğu öğrenmek yerine, sanata ilgisinden ötürü, resim galerini gezmiş, bir tabloyu beğenmiş ve tabloyu yapan ressam Maria Puder ile arkadaşlığı başlamış ve bu arkadaşlık daha sonra Raif’in hayatını tümüyle etkileyen bir aşka dönüşmüştür.