Trabzon'da söyleşi tufanı
Yazarlar ve sevilen sanatçılar sevenleri ile buluştu.
Trabzon 6. Kitap ve Kültür Şöleni’nin ikinci günüde yazarlar ve sevilen sanatçılardan söyleşi tufanı esti.
Yazar İlhami Algör ile başlayan söyleşi tufanı müzisyen Apolas Lermi, yazar Menekşe Toprak, B. Nihan Eren, Karin Kararkaşlı ve ünlü yazar Latife Tekin’le devam etti. Günün sonunda şair Melike İnci, Gökçenur Ç, Seyyidhan Kömürcü ve Ömer Turan küçük bir söyleşinin ardından sevenlerine muazzam bir şiir dinletisi sundu. Şair Seyyidhan Kömürcü ilk Dünya Lekesi adlı kitabından “Sena” adlı şiirini okurken, Gökçenur Ç. kendisini dinleyen Latife Tekin’e ithafken “Latife Tekin’le Nebatat Dersleri” adlı şiirini okudu. Melike İnci Lloyd Schwartz dan çevisini yaptığı ve kitabına da adını verdiği “Minik Öpücükler” adlı şiirini sevenlerine seslendirdi. Şair Ömer Turan ise “Ölülerin İçinde Geç Kalmış Hikayeleri Var” şiirini okudu. Sevilen şairlerin ilk şiirlerinin ardından kendilerine şair Serkan Türk de eşlik etti. Şair Serkan Türk “Uzun Ruhlu Bir Cüce Şiiriyle” sevenlerinin karşısındaydı.
Şölene katılan sevilen yazar ve şairler serüvenlerine nasıl başladıkları yaptıkları söyleşiyle sevenleriyle paylaştı.
Arkadan İttiler Düştüm
İkinci günün ilk ismi olan yazar İlhami Algör “yazıyla alakam kitap formundan daha eskiye gidiyor. Ben Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nda okurken öğrenciydim. Bir hocamız vardı Süha Arın, belgeselciydi kendisi. Ekip halinde çalışırdık. Hatta okuldan çok Süha Hoca ile beraber çalışırdık. Hatta buraya da bir belgesel yapmaya geldik. Ben araştırma ekibini koordine ediyordum. Gelirsiniz mekânları, verileri araştırırsınız, verileri hazırlarsınız ekibe verirsiniz. Böylelikle sahada hangi verilerle hareket edileceğine dair ön bilgi edinmiş olur. Benim o raporlarımda da galiba edebi bir tat mı bulunuyordu ne? Bir arkadaşımız vardı ilk o bana yazıyla alakalı bir şeyler söylemişti ama hiç aklımda yoktu açıkçası. Beni arkadan ittiler düştüm diyeceğim. Çok bilinçli bir eylem olmadı benim için. Elimden gelen hiçbir şey olmadığı için yazıya evrildi süreç.” Sözleriyle yazmaya başlama evresini anlattı.
Trabzon’da İlk Söyleşi
Müziğin sevilen ismi Apolas Lermi Trabzon’daki ilk söyleşisine katıldı. Bununla ilgili düşünce ve duygularını şu şekilde dile getirdi; “Şu anda ilk defa Trabzon’da ve ilk defa böyle bir kitap fuarına katılıyorum. Hayatımda ikinci defa bir söyleşi yapacağım. İlk çağırıldığımda müzisyen olduğum için biraz kaygılı bir şekilde tamam dedim. Daha çok yazarların bulunduğu bir yer. Ben de burada müzisyen olarak müzik üzerine düşüncelerimi ifade etmeye çalışacağım. Ne yapacağımı bilmiyorum, bu açıdan doğaçlama bir şekilde sohbet edeceğiz. Tabi ki güzel bir duygu. Trabzon tarihi bir kent burada bu tarz kültürel faaliyetlerin olması çok güzel. Buna öncülük eden Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne teşekkür ediyorum. Çok güzel bir proje. Kitap okumasa da insanlar buraya gelip en azından bir fikir sahibi oluyorlar. Bu açıdan da önemli bir organizasyon olduğunu düşünüyorum. Umarım devamı gelir.”
Beyaz Bir Sayfayla Baş Başa Olmaktır
Yazar B. Nihan Eren hikâye yazmakla senaryo yazmak arasındaki farkları ve benzerlikleri ve yazmaya başlayışını bizlerle paylaştı. Senaryo yazabilmek için kendi ruhumla bir çatışma yaşamam gerekti diyen Eren sözlerine “ senaryo sadece hikâye yazmak olmadığı için en büyük farklarında bu olduğunu söyleye bilirim. Benzerlikleri ise yazmak ikisinin de kelimelerden örülüyor olması. İkisinde de beyaz bir sayfayla baş başa olmanızdır. Yazarlık için bir sürü başka insana, bir ekibe gerek olmamasına rağmen bizzat kendiniz, o yazmak istediğiniz sorularla kazmak istediğiniz o çukurla baş başasınızdır. Diğer taraftan karmaşa ve kaosuna rağmen bir gözlemci olmayı, bir ses duymayı, hayatı duymayı, renkleri seyretmeyi yaşamı, kavramayı yaşama dair bir merak ve kavrayış arzusu duymayı gerektirdiğini düşünüyorum ben de böyle gerçekleştirdi” diyerek devam ettirdi.
Önemli Olan Yastığa Başımı Rahat Koyabilmem
Özellikle çocuk edebiyatının sevilen yazarlarında biri olan Karin Kaşlı kitapları yazmaya nasıl başladığını bizlere şu sözlerle anlattı: “Bu gün yazarlıkta geldiğim noktada da olabildiğince yalın, sözün ekonomisine kıymet, veren şiir ve çocuk kitaplarından da apayrı etki alarak beslenen bir haldeyim. Ben de farklı mecralarla, köşe yazılarıyla devam ediyorum hayata, dengelemeye çalışıyorum. Önemli olan sadece o günün sonunda hepsini aynı insan yapıyor. Önemli olan yastığa başımı rahat koyabilmem. Ben kendimi, kendi vicdanımla hesap verebileceğimi düşündüğüm büyüklerimle ölçüyorum. O da bir hiza sağlıyor.”
Okuyucuyu Ölçmekte Zorlanırım
Sevilen yazar Menekşe Toprak Kültür Şöleninin ikinci gününde yaptığı söyleşide “okuyucuyu değerlendirmek çok zor. Bir; okuyucuyu ölçmekte zorlanırım. İki; çok satan olmadığımda belli. Onun dışında Türkiye’den neden göç hikâyeleri benim özellikle ilk kitaplarımda tema haline geldi. Yaşantımla ilgili bu. Bizim dokunduğumuz gözlemlendiğimiz çocukluk, bizim edebiyatımız da havadan gelmiyor dokunduğumuz yaşadığımız şeylerle çok irintili. Bu güne kadar beş kitabım çıktı. İlk serüvenim 2007 “Valizdeki Mektup” ile başladı. Kitaplar gerçekten de göç temalı ama sadece Almanya yoktu her yönüyle hayattan farklı. Bulunduğu evin içinde göç halinde yaşayan insanın o göçmen ruh halini anlatan öykülerdi bunlar” sözlerine yer verdi
Hayat Dolular
Sevilen yazar Latife Tekin uçaktan iner inmez bir okulu ziyaret ettiğini söyleyerek “galiba bu üçüncü gelişim Trabzon’a. Gelir gelmez Çiğdem Hoca beni Akçaabat’a götürdü ve orada çocuklarla görüştüm. Liseli öğrencilerle sohbet ettim. Onlarla konuşmak çok güzeldi, çok masumlar, hayat dolular. Büyük bir dikkatle dinliyorlar. Güzel bir saat geçirdim onlarla” sözleriyle duygularını paylaştı.
Trabzon’a da Geleceğim
Şair Seyyidhan Kömürcü şiir yazmaya nasıl ve neden başladığını açıklarken “Latife Tekin’i görüyorum. İlk defa ben konuşuyorum o dinliyor. Hep o konuşurdu ben dinlerdim. Bu yüzden ayrıca heyecanlıyım. Anadolu da böyle bir organizasyon yapmak ve beni de buna katmak da ayrıca heyecan verici. Diyarbakır’dan geliyorum uzaklığı var ama bir gün olacak biliyordum. Trabzon’a da geleceğim, sizlerle konuşacağım. Bu önemli bir şey. Bu yüzden yazdım. Aslında orada kalmamak için oradan çıkmak, buraya da gelmek için. Sizinle aynı şeyleri düşündüğümüzü söylemek için. 20 yıl falan sürdü bu 40 yaşımda buraya geldim” sözleriyle duygularını belirtti.
Her Şeyi İki İşim Arasında Yazdım
Ünlü şairlerden Gökçenur Ç. nasıl şiir yazdığını sevenleriyle paylaştı. Evinde bir bilgisayarı olmadığını belirten şair Gökçenur Ç şu sözlerle söyleşisine devam etti. “ben elektrik mühendisiyim ve hayatımı mühendislik olarak kazanıyorum. Mühendis olarak da çalışıyorum. Talihsiz bir özelliğim daha var, hava karardıktan sonra hiçbir şey yazabilmişliğim yoktur. Hava karardı mı artık gözüme perde mi iniyor, saat geçti diye beynim mi duruyor bilmiyorum. Duruyor ben de yazma işi. O yüzden ne yazdıysam hemen hemen hepsini gün ışığında yazmışımdır. Gün ışığında da çalışıyoruz. Bu da demektir ki yazdığım her şeyi iki işim arasında koşturarak bir şekilde işleri ittirip şiire yer açarak yazdım.”
6. Kitap ve Kültür şöleni vesilesiyle il defa Trabzon’a gelen Melike İnci yazmakla ilgili serüvenini şu sözlerle dile getirdi: “Trabzon’a ilk defa gelişim. Gerçekten de edebiyatın bizi bir yerlere götürüyor olması çok güzel bir duygu. Hiç görmeyi düşünmediğimiz yerlere gitmemizi sağlıyor. Ben de edebiyat dışı bir eğitim aldım. Üniversite öncesinde edebiyatla iç içeydim. Sonra kapitalist sisteme uymak için ben de mühendislik okudum ama mühendislik yapmadım hiçbir zaman. Bir şekilde para kazanmanın yollarını buldum. Bu arada hep yazdım ve yazdım. Uydurmayı çok severdim. Uyduruk uyduruk şeyler yazar bunlarda benim hikayelerim diye yuttururdum. Sonra dedim ki ben niye yazmıyorum dedim. Yani gerçekten bir roman yazıyım dedim ve bu günlere geldik.”
Sevilen yazar Ömer Turan şiirle olan macerasının başlangıcını şu sözlerle dile getirdi: “Ben de belki şiiri kendi ruhumdan, bedenimden çıkarak başka yelere gitmek bağlamında yazmaya uğraştım ama gördüğünüz gibi hala buradayım. Bir yere de gittiğim yok. Tabi çağrıldığımız zaman çeşitli yerlere ben de gittim. Bunun dışında ben de yalnız tek bir çocuk olarak büyüdüm. Dışarı çıkmama, arkadaşlarla oynamam gibi halleri ben de yaşadım. Okudum, bir şeyler karaladım. Derken kendimi şiirlerin içerisinde buldum ve bu süreçte devam ediyorum. Dört kitabım var. En sonuncusu “Atların Günü”nün bir öncesi “Dünyanın İlk Sabahıydı.” Dünyanın İlk Sabahı’nda yarım bıraktığım anlatıları Atların İlk Günüyle tamamladım. Çünkü içimde taşıdığım gerek çevremizden gerek Türkiye’den gerekse tüm dünya ekseninden gördüğüm bütün olumsuzlukları bir kitapla anlatamamamdı. Taşanları Atların Günüyle tamamlamış oldum.”