Turgay Beşyıldız

Turgay Beşyıldız

Aradım, bulamadım…

Kapalı, kasvetli bir hava vardı.

Denizin üstünden insanın yüzünü şamarlayan ufaktan bir esinti.

Yanı başımdaki ağaçların konuştuklarını hisseder gibiyim. Tıpkı bir Datça Eylül’ü gibi...

Dolmuş minibüslerin İğrenç klakson seslerine irkiliveriyorum.

Atatürk alanından, Ganita’ya sarkıyorum.

Aradım, bulamadım…

James Köksal’ı düşlerken, Foto Nimet ablayı arıyorum.

Taş duvarlar arasından, kesme taştan sokakta Santa Maria’ya doğru iniyorum.

Eski bahçeli evler nerede ki?

Suratsız apartmanları görüyorum.

Ressam Ceyhun ağabeyin tuvale vurduğu fırçasını dinliyorum, penceresinin dibinde.

Düşler sokağından geçip, merdivenlerden ağır ağır inerken, demir kapının aralığından ürkek ürkek bakan, kilisenin papazına başımı eğerek, inceden bi selam verip “zararsızım” der gibi, geçiyorum.

*

Aradım, bulamadım…

Sahilden Kalepark’ın surlarına tırmanmadan, Ganita’nın kıyısında gece-gündüz lastikli siyah donla yüzen, bizim uşakları arıyor gözlerim.

Ardımdaki tüneller arı kovanını andırıyor sanki, 1980 öncesi bir mesai bitiminde evlerine giderken, üstten kurşunlanan o mavi otobüs geliyor aklıma.

Bir iskemleye oturup Ömer Güner emicenin, eskiden, bu sahilde kumsala bakan bir evi olduğunu hatırlıyorum.

Aslında bütün gün burada oturmak bi çay, yanında bi de, sigara yakayım, batarken yakalayacağımız güneşi, başka bir gün yakalayamayabiliriz diyorum.

Aradım, bulamadım…

Gözümün önünden geçiyor, Kavakmeydan’daki eski çömlek fabrikasının bekçisi Trabzonlu Dago ile Trabzon meydanında turlayan Trisko Mehmet…

Sürgüne kaçan 1991 de mezarı aynı yerde açılıp kemikleri çıkartılan, Gürcü Kralı 2. Solomon’un yaptırdığı tarihi St.Gregory Kilisesi’ni arıyorum, bulamıyorum.

Nyssa Saint Gregory, bir kilise ve manastır olarak 1280 yılında inşa edilmiş, 1949 yılında dinamitle aşağı indirilmişti… Dinamitlendiğinde 650 yıllıktı. İyi mi?

Niye? diye kendi kendime soruyor, içimden kötü şeyler mırıldanıyorum.

*

Eylül’dedir palamut ile çinakop, kızılcıklar ile bıldırcın sürüleri…

Keşke yağmuru yemeseydi, karşı bahçede ender kalan, maranzul inciri ile kokulu üzüm salkımları, kentsel dönüşüm projesiyle tek tek kayboluyorlar.

Aradım, bulamadım…

Binlerce yıllık kenti tarihinden koparıyorlar. Üstüne bastığımız Arnavut taşlı sokakların, insanlarıyla olan sosyal ve kültürel bağlarını...

Yeşilçam’ın Trabzonluları Cilali İbo, Aysel Gürel, Tanju Gürsu, Mine Soley, Hayati Hamzaoğlu ve Ersun Kazançel’i vede çocukluğunu geçirdiği Zafer Alagöz’ü kilise sokağında bırakıyorum hatıralarıyla ...

Meydan parkının doğu tarafındaki tarihi opera binasını arıyorum, yerinde bulamıyorum.

Ganita’nın taşlıklı, sokak kapısı sarı demir tokmaklı, bahçesin de bakraçlı su kuyusu olan ekonomik ve sosyal yaşamın yıktığı davlumbazlı evleriyle, kaybolan ince uzun kumsalını, uzun kumunu arıyorum Trabzon’un...

Başımı kaldırıp ufka doğru bakıyorum, çığırtkan aç zinoslar geçiyor başımın üstünden.

1980 ihtilali öncesinde hayatını kaybedenler geliyor aklıma, ne yiğit evlatlar verildi bu şehirde toprağa.

Aradım, bulamadım…

Dar sokakların renkleri, Deli Musa, Şişko Kenan, Bayram Ali, Got Temel, Godik Ömer, Berbat Süleyman geçiyor gözümün önünden…

Üstelik halen daha gökyüzü kapalı. Kasvetli bir hava var bu ağır yaralı, denizi çalınmış kentin kıyısında.

Kimileri eski aşkını arıyor, belki görürüm yine bu sokaklarda diye, mazide ki eski siyah beyaz günleri arıyor, bulamıyorum.

Denizin yıllardır vurduğu, kayalıkların üstündeki Sarayburnu Restaurant’dan, bir şarkı sesi geliyor, efsane Erkin Koray’dan “Dün gece çok aradım, aradım bulamadım. Kör olası çöpçüler, aşkımızı süpürmüşler...”

YAZIYA YORUM KAT
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.