Turgay Beşyıldız

Turgay Beşyıldız

Bir zamanlar UZUNGÖL…

Vadinin yamaçları yeşilinin bin bir tonu ile donatılmış, doruklarını bembeyaz karlar boyamış, başını çoğu zaman duman kaplamış, gökkuşaklarını yaratan yağmurlar yağdırmış.

Sırtlarından akan sular vadinin dibinde birikmiş, sonra sevimli küçük bir göl olmuş. Dar ve uzun olduğu için adı Uzungöl olmuş. Burada gece gelmek bilmez, akşam karanlığı da kısa sürmek istemez. Bıldırcın sürüleri kanat çırparak geçer, eylül ayların da Uzungöl’ ün üzerinden, üstelik taaa… Karşı tepelere konarlar. Bazen de avcıların torlarına tutsak olurlar.

Yeşil başlı ördekler sürüler halinde gelirler dağların arkasından, boğuk bir sesle de homurdanarak havalanırlar Uzungöl’ün sazlıklarından. Beyaz güvercinler sürtünerek geçer, paçaları ise gölün yansımasıyla mavi renge bürünürler, sığırcık kuşları dünyanın gürültüsünü çıkarırlar mevsimleri geldiği zaman Uzungöl’ün kıyılarında.

Bir zamanlar Uzungöl…

Deli rüzgar esti mi, hep hızlı eser ve ağaçlar sararmış yapraklarını gölün üzerine savururlar, kurbağalar gecenin karanlığında koro halinde türküler söyler, gölün mayhoş kokusu ortalığa yayılır, sudan fırlayan iri bir sazan balığı “Şlaaapp” diye suyun üzerine vurunca, irkilirsiniz birden…

Uzungöl’ün etrafında çiçeklerin kokusu dünyayı turlar. Gelen turistlerin düşleri ahşap köy evlerinin arasında haz ve zevkle dolanırlar. Hele de yağmur yağarken
gölün üzerine düşen damlacıklar, notalar oluştururlar.

Yağmurun göle vurduğunda çıkardığı karışık sesler, bazen de senfoni orkestrasına benzerler. Yağmur taneleri tahta damlara vururken, odunların ateşte yanarken çıkardığı çıtır çıtır seslere karışıp giderler.

Yere düşmüş kara yemiş yaprağının altındaki, bir ekmek kırıntısının üzerine kümelenmiş karıncalar. Bir ağacın çatlamış kabuklarının arasında, minik başını uzatmış bir beyaz kurtçuk görürsünüz, tedirgin bakarken dışarıya...

Uzungöl bazı zamanlar sanki içine doğru daralır, yüzünü asıp kararır, ardından gölün güler yüzlülüğü güneşi görünceye kadar aranır.

Sağanak yağmur toprağın ve çimenlerin dibine kadar sızar, damlacıklar Uzungöl’ün üzerine düşecek olmalarının sevincini yaşarlar. Kimi zaman da kanat olup doluya sele dönüşürler. Amansız kuru soğuk günlerde kurumuş yaprakların cansız suya düşüşü, gölün üzerindeki sinekler için alabalık ve sazanlara karşı can simitleri oluştururlar…

Sert sonbahar, sonunda Uzungöl’de bütün çiçekleri ve sararmış yaprakları yanına alıp çekip gider, bazen de serin gecelerde uzak tepelerden bir çakal sürüsünün uluması gelir. Bu ulumalar Uzungöl’ün üstünü yalar geçer ve Çaykara’ya doğru yankılanarak iner.
Şimşek çaktığı zaman, birden bire korkunç bir gürültü ile gölün üzerine bir ışık kümesi gibi çöker…

Vee…. Uzungöl’de zaman, ormanın, ağaçların, güneşin, bulutların, yağmurun ve gölün, akrep ve yelkovanına göre hiç ama hiç durmadan akıııp gider.

Bir zamanlar Uzungöl…

YAZIYA YORUM KAT
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.