Turgay Beşyıldız

Turgay Beşyıldız

Bizim Messi, Köksal Mesci!

…Bu pandemi döneminde, günlerini Trabzon’un Zambur Köyü’ndeki tripleks evlerinde, kardeşi Turan ile beraber geçiren Mesci ‘’Hayatımda her şeyi yaşadım, her şeyi gördüm. Tek kompleksim, üniversite eğitimimi alamamak olmuştur. ‘

…Zamburlu Mesci ’’Bu ülkenin, Avrupa Kupası maçlarında futbolun istenilen seviyeye yükselmesi için, takımlardaki yabancı oyuncu sayısının azaltılması ve Türk oyunculara değer verilmesi gerekiyor. Trabzonspor’un yıllar önce yaptığı gibi!’’

Bizim Messi, Köksal Mesci!Soğuk bir 29 Ekim günü doğduğunda 1945 yılıydı.

Doğduğu günün tarihi, ilerleyen yıllarda net ve açık, keskin görünüşünü de yansıdı. Cumhuriyet’in ilanının 22. Yıldönümün de doğması, sanırım kanına da işledi.

Aylar, yıllar geçti. Büyüdü, boylandı, poslandı! Hayatı, yaşamı ve kendini tanıdı ve yüzlerce kitabı okuyup raflara dizdi ve ‘’Ben bir Kuva-yi Milliyeciyim’’ dedi.

Kendisi bir Akrep burcu erkeği. Yetişkin iki kız evlat babası. Kızlarının biri Evren, 10 yaşında bir oğlu var. İtalya, Roma’da görev yapan Türkiye Konsolosunun eşi, Bir diğeri ise İspanya, Barcelona’da. Yetişkin çocuğuyla yaşayan Şimal ? Şimal’ın oğlu Kuzey, 20 yaşında ve profesyonel bir tenisçi olma yolunda raket sallamaya devam ediyor. Gazeteci Fatih Çekirge’nin de oğlu aynı zamanda.

Haliyle iki erkek tane torun sahibi. Ankara’da yaşayan eczacı eşi ile o zamanların en güçlü takımlarından biri olan Ankaragücü’nde oynarken, bir kafede tanışmışlardı. Eşinden boşanalı ise yıllar oldu ama hem eşiyle, hem kızlarıyla görüşmeye devam ediyor.

Türk futbol tarihinin 1965 ve 78‘li yıllarına damga vuran, çok üst düzey bir futbolcuydu. Aynı zamanda bana göre bir futbol filozofu. Rahmetli Özkan Sümer hocam ile benzettiğim yönleri çok. İkisi de kitap kurdu! Futbola bakış açıları enteresan, bazen uçuk! Farklı bir bakış açısı. Trabzon Lise terk ama etrafımda gördüğüm en çok okuyanlardan biri dediğim gibi. Herhangi bir konuyu tartışmanız için tavsiyem, biraz arkaya yaslanıp düşünmeniz lazım ve zeki.

Trabzon futbolunun yetiştirdiği en önemli sadece ve sadece bir kaç oyuncudan biridir diye, çok rahat diyebilir ve yazabilirim. Zekasını, tekniğini, beynini, ayaklarıyla buluşturan, futbol topuna bilardo topu muamelesi yapmış bir adam.

Süper Lig’in olmadığı eski adıyla 1.lig de yıllarca forma giymesine rağmen, kardeşleri bir yıl önce 72 yaşında rahmetli olan Tuncay Mesci’ye sadece Trabzonspor forması ve şampiyonluk nasip oldu ama kendisine Trabzonspor forması bir türlü nasip olmamış bir Ganitalı...

Bizim Messi, Köksal Mesci!

Bekar olan kardeşi 65 yaşındaki eski futbolcu ve yıllarını Türkiye Futbol Federasyonu’nda, değişik kategorilerde, hem teknik adam, hem de faydalı olabileceği değişik departmanlarda geçiren önemli bir isim Turan Mesci ile beraber aynı evde yaşıyorlar. Evin arazisi rahmetli annelerinden kalma bir yer.

Evin içinde üç arkadaşları daha var, kediler... Kapıda her zaman onlardan beslenmeyi bekleyen 13 tane daha erkek-dişi kedileri var. Kedilerin lideri ise evde üst kata çıkan merdivenin kenarını kendine mesken tutan ve oradan aşağıya odada oturanları gözleriyle merakla kesen, siyah duman renkli bir kedi. Adı mı? Cellat.

Bir diğer kardeşi de Bursa’da yaşıyor, onun bir yetişkin oğlu var. Makine mühendisi Turgay Mesci. O diğer 3 kardeşi kadar futbol ile çok haşır neşir olamamış. Anlayacağınız Köksal abi 4 erkek kardeşin en büyüğü.

*

Futbol oynadığı dönemlerde attığı 2 gol var ki, o dönemde televizyonlar olsaydı, hala daha program öncesi ve sonrası jeneriklerinde seyrediyor olacaktınız.

Maradona’nın İngiltere’ye 1986 Dünya Kupası’nda, orta sahadan alıp herkesi çalımlayarak gidip attığı o unutulmaz gole ‘’ Hadi oradan canım, biz bunu daha önce iki kez gördük. Hem de yıllar önceki Türkiye 1.Ligi’nde’’derdiniz.

Köksal Mesci, Maradona’nın attığı o golü ve benzerini, Maradona’dan yaklaşık on beş yıl kadar önce, o dönemler taş gibi bir takım olan Ankaragücü’nün formasını giyerken, İstanbul’da atmıştı. 2-1 kazandıkları Türkiye Kupası maçında 2.gol olarak Fenerbahçe filelerine gitmişti meşin yuvarlak. Kendi ceza alanından aldığı topu, çamurlu ağır bir sahada bir kaç ver kaç yaparak, boydan boya dikine geçip kaleci Datcu ile karşı karşıya kalmış, onu da geçerek galibiyet golünü atmıştı.

Bizim Messi, Köksal Mesci!

Diğerini ise çok güçlü olduğu dönemlerde ki Adanaspor takımının formasını giyerken, Adana’da Galatasaray’a atmıştı. Sarı kırmızılıları 3-1 yendikleri karşılaşma lig maçıydı. Bir kaç ver kaç yaparak, herkesi adeta çamaşır ipine dizmiş, 3. golü atıp santraya dönmüştü.

Maalesef o yıllarda televizyon olmadığı için, ne yazsak hikaye! Ama bu golü izleyenlerden hayatta olan şahitleri halen daha var.

Bir dönem A Milli takım formasını da giyen ve bugünlerde Trabzon’un merkez Ortahisar ilçesine bağlı Zambur, yeni adıyla Dolaylı köyü’nde ki evinde, 75. Yaşına girmenin keyfini yine okuyarak süren bir adam. Evine gittiğimizde sayfası açık okumakta olduğu son kitabın kapağında şu yazıyordu; ‘’Askeri Deha Mustafa Kemal Atatürk’’ ‘’Bu kitap bitmek üzere, bitince seninkini ‘Trabzon’un Dar Sokaklarında İz Bırakanlar-1’i okuyacağım’’ dedi bana.

Bizim Messi, Köksal Mesci!

Şimdi isterseniz Mesci’nin kendi ağzından en başa dönelim’’ Ben de çoğu Trabzonlu çocuk gibi, boş bulduğumuz alanlarda, mahalle aralarında, okul bahçelerinde, futbol oynardık. Oynayanlar bilir, 5 golde devre yapar 10 golde biterdi o maçlar. Yani ‘5’te haftayım 10’da biter’ hatta böyle bir film bile yapılmıştı Varol Uzlu tarafından. Bazen okuldan kaçar, kitap, defteri bir köşeye gizler top oynamaya giderdik. Akşam ezanı okunana kadar topun peşinde yuvarlanır dururduk. Rakip benden gol yerdi. Ben de her eve üstüm başım perişan gittiğimde babamdan bir posta dayak yerdim haliyle. İlerleyen yıllarda bu iş amatörlüğe oradan da profesyonelliğe döndü.’’

*

"Futbolu 33 yaşımda sonlandırdığımda, bütün hedeflerime ulaşmıştım fakat tek üzüntüm ve pişmanlığım Üniversite eğitim hayatımı mı tamamlayamamak oldu. İçimde halen daha derin bir yaradır. O yüzden bu eksikliği, elime geçirdiği her şeyi okuyarak giderdim’’ diyen Mesci’nin hayatı biraz da entelektüel bir yapıya sahipti. Onu dinlemeye başladığınızda iki üst düzey üniversiteyi bitirdiğini sanabilirsiniz. Onunla her hangi bir konuda konuşmak ve tartışmak için bir değil, iki kez düşünmeniz gerekiyor diyebilirim. Sigara ve alkolle yılardır adeta sıradan arkadaş değil de sanki sıcak bir dost gibiydi bu 75’lik delikanlı. Sonunda alkolü terk etti ama sigarayı arada birde olsa, ana yoldan yaklaşık on km yukarıda kalan Zambur’dan aşağıya manzarayı seyrederken yakıyor. Pandemi den önce, yılının kış bölümünün bir kısmını Ankara’da, diğer süresini ve yaz bölümünü de Trabzon’da geçirenlerden biri.

Bizim Messi, Köksal Mesci!Rahmetli babası Selahattin Mesci Maliye’de kontrol memuruydu. Haliyle zaman zaman değişik şehirlerde de yaşamak zorunda kalmıştı. Rahmetli annesi Kebire’de 4 erkek evlat büyütmenin zorluğunu yaşayan ev hanımlarındandı. Okumak için kitap, gazete, dergiyi akşamları eve giderken koltuğunun altından eksik etmeyen Mesçi ’’ Babam kamu görevlisi olduğu için, bir gün Trabzon’dan Sivas’a tayini çıktı. Yıl sanırım 1961 falan, ortaokul son sınıftayım. Oralarda da bir boşluk bulup oynayınca 16 yaşında, Sivas 4 Eylül takımı bana lisans çıkarttı. Ardından Malatya’ya tayin oldu babam. Bu seferde Malatya Şekerspor’a transfer oldum. Orada Malatya karmasına seçilmiştim. İran Üniversiteler arası Karması takımıyla ilk uluslar arası müsabakamı oynadım’’ ve gülüşmeler…

Devam etti ardından’’ Nihayet 1965 yılında babamın tekrar Trabzon’a tayiniyle memleketimize döndük. Hayatımın asıl start aldığı yer o dönemin meşhur İdmanocağı kulübü oldu. Yaz gelince dönemin yazlık maçları başlamıştı, o her yıl bir araya gelip oynanan. Akçaabat’ın sahasında oynuyorduk. Önce İdmangücü formasıyla oynadım, sonra İdmanocağı, birde baktım sarı kırmızılı kulüpteyim. İdmanocağı’nın o dönem en etkili yöneticisi Abdullah Beşir’inde parmağı oldu bu işte. O yıllarda İdmanocağı’nın antrenörü Ahmet Suat Özyazıcı idi. Hatta sözleşme imzalarken biraz tereddütlü olduğumu görünce, Suat abi, her zamanki kendine has tavrıyla ’Köksal, imzala oğlum imzala bana bakma! Şimdi 3 bin seneye 30 bin alırsın’ demişti diye hatırlıyorum sanki. Yanlışta hatırlıyor olabilirim. Bir sezon sonra ise İdmanocağı’ndan, Ankara PTT takımına profesyonel olarak gittim ama 30 değil, 45 bin almıştım. 1966 yılıydı, o günlerde kırmızı-beyaz renkleri taşıyacak olan Trabzonspor’u kurma çalışmaları daha yeni başlamıştı. Ben ise bu gelişmeler tam rayına oturmadan önce PTT ile anlaşmıştım ‘’

TRABZONSPOR İLE 70’Lİ YILLARIN BAŞINDA ANILDI

Şu anda yakın gözlükleri, beyazlamış sakal ve bir bilgi birikimiyle bir futbol profesörü edasında olan Köksal ağabeyimiz, zamanın en iyi takımlarından PTT, ve Ankaragücü’nde, Adanaspor’da uzun yıllar forma giydi. A Milli takım formasını da sırtına geçiren Mesci, özellikle Adanaspor tarihinde kulübün en efsane futbolcuları arasında gösterilir. 1970’li yıllarda memleketinin takımından 2. Lig teki Trabzonspor’un sağda soldaki Trabzonlu futbolcuları bir araya toplamaya başladığında, tartışmasız Köksal’da ısrarla istendi ama o dönem nedense faydalı olamam diye şehir dışında kalmayı tercih etti. O zaman zaten henüz şampiyon olmamış 2. Lig de mücadele eden bir Trabzonspor vardı. 1.lige çıkmış olsaydı belki de Trabzon’a dönmüş olurdu.

Gelin bu kısmı, köyündeki evinin kuzey manzaralı odasında ondan dinleyelim. Önce köy sütüyle karıştırılmış neskafelerimizden bir yudum aldık. Köksal abi sigarasını yaktı, bir nefes çekti ve ‘’Memleketimin takımı Trabzonspor’da çok oynamak istiyordum ama nasip olmadı. Yalnız burada kimseyi suçlamıyorum. Bu kendi hatamdan dolayı kaynaklanıyor.’’dedi.

O ligde estiği dönemler, Fenerbahçe Başkanı Emin Cankurtaran kendisini transfer etmek için sezonun rekor transfer ücretini teklif etmiş ve kendisine 1 milyon liralık çek yazmıştı. Mesci bu teklife ise ‘’Ben Kuva-yi Milliyeyim. Anadolu sevdalısıyım. Anadolu’yu terk edemem’’ diyerek gitmemesi ise hayretle karşılanmıştı. Mesci’yi Galatasaray’da istemişti ama o teklifi de kabul etmemiş, Anadolu’da oynamak istiyorum görüşünü tekrar iletmişti. O transfer paralarıyla, o zaman Ankara’nın göbeğinde çok şeyler alırdı ama o paraya hiç değer vermedi. Futboldan sadece bir Ankara Bahçeli Evler’de bir ev alıp kenara koydu o zamanlar, o kadar.

"Na mal, ne mülk, arabayı da sevmedim’’dedi.

Bir ara sohbetimize kısa bir ara verdi. Kedilerinin mamasını kaplarıyla uzattı ve devam etti.

"Anadolu’da oynamaktan ve ilerleyen yıllarda yine Anadolu’da takım çalıştırmaktan mutluluk duyuyordum. Mesela Mardin’de çok mutluydum. Oradakilere ‘bu şehir bir gün koruma altına alınacak’ dedim bana gülmüşlerdi. Şimdi ise o eski Mardin, UNESCO tarafından koruma altına alındı.’’

Bizim Messi, Köksal Mesci!

Gördüğü bazı profesyonel kulüplerin bile, İdmanocağı Kulübü’nün yönetim şeklinden çok uzak olduğunu da fark ettiğini belirten Mesci, İdmanocağı’nın amatör olmasına rağmen, o yıllarda profesyonel bir düşünce ve tarzla yönetilen tek amatör kulüp olduğunu da iddia etti. Trabzon’un spor anlamında uygun bir coğrafya’ya sahip olduğunu belirten Mesci, neskafemizden bir yudum daha aldıktan sonra, şöyle devam etti ’’Trabzon futboluna ne zaman yabancı futbolcuları bulaştırdılar, o günden beri maddi ve manevi anlamda allak bullak oldu! Trabzonspor’un yabancı futbolcuya ihtiyacı yoktu. Bu adım amacının dışına çıkardı kulübü. Bu konuda yapısı gereği biraz milliyetçi davranmalıydı. Trabzonspor’un başarıları natürel idi. Gelen, gideni örnek alıyordu. Zamanla bu sistem bozuldu işe rant karıştı. Yabancı transfer furyasına maalesef bu devrimci kulüpte uyunca, takım içindeki dengeler bozuldu. Bu takım her türlü sıkıntılara rağmen hep zirveye oynamaya devam ediyor, bu bile başarıdır bu şartlarda. Kadrosunda tek bir yabancı futbolcu olmasın, iddia ediyorum şampiyon olur. Trabzonspor kendini kendiyle yenileyebilir. Kendi çocuklarına bir süre sabretmek ve güvenmek zorunda ve de taraftarlarda bu konuda bilinçli olmalıdır. Bilen de konuşuyor bilmeyende, olmaz. Bu işi bilen konuşacak’’

*

Mesci, unutamadığı maçlardan birini şöyle anlatıyor ‘’ 1971 yılında İstanbul’da Mithatpaşa Stadyumu’nda Fenerbahçe önünde Türkiye Kupası maçında karşı karşıya gelmiştik. İlerleyen değişik dakikalarda orta hakem oyundan toplam 3 oyuncumuzu atmış, sahada 8 kişi kalmıştık. Buna rağmen müthiş bir mücadele etmiş ve Fenerbahçe’yi 2-1 yenerek kupadan elemiştik. O maçta bir çok rakip arkadaşı çalımlayarak, verkaçlar yaparak gidip 2.golü atmıştım.’’

1966-67 sezonunda itibaren Ankara PTTspor’da 4 yıl, ardından 3 yıl Ankaragücü’nde, sonrada Adanaspor’da da 4 yıl oynadıktan sonra Ankaragücü’ne dönen Mesci, burada tekrar çok kısa bir dönem oynadıktan sonra şartlar gereği 33 yaşında futbol hayatına veda etmişti.

Antrenörlük, teknik adamlık deneyime ilk adımını Denizlispor’da Doğan Andaç’ın yardımcılığını yaparak başlamış, ardından Adanaspor’da turuncu, beyazlı kulübünde Tamer Güney yardımcılığını yapmıştı. Ardından teknik direktörlüğe soyunan bu futbol sihirbazı, sırasıyla Mardinspor, Ankara Demirspor, Nevşehirspor, Balıkesirspor ve Bartınspor takımlarını çalıştırdı.

Amatör döneminde milli takıma çağrılmış ama forma giyememişti. Adana’da hem futbol oynayıp hem vatani görevini yaparken, Ordu Milli takımına çağrılan ama daha oynamadan bir emirle lav edilen Ordu Milli takım formasını da giyemeyen Köksal Mesci, bu sefer A Milli takıma çağrılmış her gittiğinde de milli formayı sırtlamıştı.

Bizim Messi, Köksal Mesci!

O günkü şartlarla bugünkü şartları karşılaştırınca ‘’Hiç unutmam’’dedi. ‘’Ankaragücü’ndeyim. Bursa’da Bursaspor ile oynuyoruz. Sanırım yarım Asır’a yakın olmuştur. (hafiften de gülüyor) Bursa’da böyle fizikli, güçlü tabanca gibi bir oyuncu vardı, Vahid. Yaşıyorsa Allah selametini versin. Yugoslav teknik adamları bana hayran biliyorum, Tomislav Kaleperoviç. Vahid’e demiş ki Köksal ile adam adama oyna ona adım attırma. Maç başladı ben nerede Vahid orada ve çok sert oynuyor ve vuruyor da. Bir ara sol ayağıma bir darbe vurdu canım çok yandı, kıvranıyorum. Kalktım ayağa gittim yanına, beni ona doğru yürürken görünce tedirgin oldu gerildi ama ‘ Vahid dedim. Sen büyüksün. Sen görevini yapıyorsun. Büyük oyuncusun. Vallahi, helal olsun sana müthişsin’ dedim o şaşırdı gaza geldi. Elini sırtıma vurdu. ‘ Yürü Köksal baba adamsın, oyna rahat rahat, bıraktım peşini bak işine ’ dedi. Yanımdan kayboldu, bıraktı peşimi. O ara soldan bir orta geldi, o darbe yemiş ağrı yapan sol ayağımla bi çaktım golü attım. Tomislav sinirlendi bağırmak için kulübeden saha kenarına geldi, Vahid’i arıyor.’’

Mesci, ‘’Şimdi de futbolcular onu bunu beğenmiyor az ayağı ağırınca sakatım diyor. Uçakla deplasmana gidiyor çok yorulduk diyor. Ne iş anlamıyorum gitti‘’ diyerek , ‘’Bir ara sol ayağımda arka adalemde kopma oldu vallahi o ayakla çıktım oynadım. Şimdi mümkün mü böyle bir şey? En yüksek ligde oynuyorduk aldığımız primler komik rakamlardı. Bir defasında da PTT’de de forma giyiyorum. Yine şahane bir takımız var. A milli oyuncularımız var ama ligin alt sıralarındayız, zar zor galip geliyoruz. Üst sıralara tırmanmaya çalışıyoruz. Para yok, pul yok, ben bekarım. Bekar bir kaç takım arkadaşlarımızla kulübün tuttuğu bir evde kalıyoruz ama takımda evli oyuncularda var. Doğru dürüst para alamıyoruz. Ankara da bir maça çıktık. Isınıyoruz, Takım arkadaşım Altan, nefes nefese yanıma geldi dedi ki ‘Bak Köksal evin kirasını veremedim. Faturalar ödenmedi. Ekmek yok, su yok. Mutfak tamtakır, kuru bakır! Bu maçı alarak galibiyet primini almamız lazım, haliyle galip gelmemiz lazım. Göreyim seni al şu maçı bize demişti. Bizde çıkıp almıştık, golü de onlar için ben atmıştım. Haliyle onları memnun ettiğim için gururlandım.’’

Teknik adamlığımı bir kenara koyup düdüğünü duvara astıktan sonra, eline kalem alan Mesci, o dönemde bazı gazetelerde maç yazıları ve spor yorumları da yazmıştı. Futbol yazılarına farklı bir açıdan bakar, enteresan ve yenilikçi fikirler öne sürerdi. Trabzonspor’a şampiyonluk kazandıran teknik adamlar Ahmet Suat Özyazıcı, Özkan Sümer ve Şenol Güneş’ in, Köksal Mesci ile ilgili bu konudaki değişik zamanlardaki yorumlarından ortak çıkan bir durumu fark edip hatırladığım kadarıyla şöyle değerlendirdim ‘’Köksal, eksik tarafını ince bir futbol zekasıyla tamamlayabiliyordu. Saha içindeki yaşantısını saha dışına taşıyabilseydi. Ülke futbolunda şu anda bile fayda sağlayabilirdi. Trabzonspor formasını giymemesi yada giyememesi, hem onun için hem de Trabzonspor için büyük bir kayıp olmuştur. Çok zeki ve yetenekli çok üst düzey bir futbolcu ve hümanist bir insandı.’’

Trabzonspor’un duayenlerinden Trabzonspor’un eski divan başkanlarından rahmetli Ali Özbak’ın vefat etmeden yazdığı ‘’Trabzon Futbolunun Kökleri’’ adlı kitabında Köksal Mesçi için yazdığı bir cümlesi hala gözümün önündedir. ‘’Benim çıplak gözle izleme şansı bulduğum tüm futbolcuların içerisinde en iyisiydi. Onu izlemekten büyük keyif alırdım. Tek üzüntüm onu ‘’ Bordo-Mavi’’ forma altında izleyememiş olmamdır. Bu konuda halen üzgünüm.’’

Bizim Messi, Köksal Mesci!

Bizim Messi, Köksal Mesci!

Bizim Messi, Köksal Mesci!

Bizim Messi, Köksal Mesci!

Bizim Messi, Köksal Mesci!

Bizim Messi, Köksal Mesci!

Gişelerin önünde sabahlamıştık!..

YAZIYA YORUM KAT
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.