Levent Ustabaşı

Levent Ustabaşı

Çoluklu çocuklu KTÜ seçimine doğru

Bazen yazmayayım diyorum. Söylemeyeyim diyorum. Geliyor boğazımda düğümleniyor. Sussan olmuyor. Susmasan olmaz.
 
KTÜ ile ilgili yazdığım her yazıdan sonra üniversite içinden ve dışından birçok telefon alıyorum. Hayran kitlem artıyor.
 
Geçenlerde üniversite dışından, ancak üniversite ve seçimlerle yakından ilgilendiği anladığım birisi aradı: “Levent! Hep paralelden yazdın. Az bile yazdın. Paralelin üniversitedeki ağırlığını sağır sultan bile duydu ve biliyor. Aynı adamlar tam kadro ve firesiz mevcut Rektörü destekliyor. Bunda şüphe yok. Ama üniversitede ayyuka çıkan bir başka mesele var. Üniversitede eş, dost, akraba kayırma, bu dönemde tavan yaptı. Kimsenin sesi çıkmıyor. Yapanın yaptığı yanına kâr kalıyor. Sanki oluşturulan algıyla, bu iş tamam, her şey yolunda havası veriliyor. Alınan sözlerden dem vuruluyor. Kanıma dokunuyor.”
 
Arayan kişi öyle iddialarda bulundu ki, ister istemez  bir gazeteci olarak sordum soruşturdum. İşin aslını öğreneyim dedim. Öyle iddialar var ki. Kimler nerelere alınmış. Öğrendiklerim devede kulaktır. Adam kayırma tavan yapmış. Niye? Seçim var. Bu alımlar ve atamalar oya yansıyacakmış. 
Hani tamamdı bu iş? 
Yoo yine de oy lazım. Hem de çok lazım. İşler hiç de öyle göründüğü gibi değil.
 
Bu alımlar nasıl  mı yapılıyor? Bu benim anlayacağım işler değil. İddia sahiplerini dinliyor ve ancak doğruluğuna inandıklarımı köşeme taşıyorum. Bu işin namusuna leke getirmemek lazım.
 
Alımlar ilanlarla yapılıyormuş. Araştırma görevlisi, öğretim görevlisi, uzman, yardımcı doçent gibi pozisyonlar için Rektörlük ilan verirmiş. Bazen ilanlarla öyle açıklamalar olurmuş ki, eksik kalan sadece kişinin adı ve soyadıymış. Kişiyi başvuruda tek bırakacak ve muhtemel rakiplerini baştan devreden çıkaracak bir sürü açıklama ilana konulurmuş. Sonra tabi ki pozisyona tek başvuru. Kaza ile birden fazla başvuru olursa da sorun yokmuş. Sonrasında nasılsa sınav var. Ona göre jüri kurulur, alınacak olan alınırmış.
 
Örnekler, iddialar say say bitmiyor. Hangisini yazayım? Alın sizlere birkaç örnek:
 
Adamın biri ilgisi olmayan bir fakülteye dekan olmuş. Yetmemiş özel bir ilanla
kızını da bu fakülteye almış. Şimdi de seçim için harıl gürül çalışıyormuş.
 
Bazı öğretim üyelerinin eşleri, çocukları ve yakınları, geniş açıklamalı ilanlarla alınmış.
 
Doktorasını henüz bitirmeyen adamlar için yardımcı doçent ilanı verilmiş. Onlara çarçabuk doktoraları bitirtilip ilanın son gününe yetiştirilmişler. İlan da öyle 15 günlük değil 30 günlük ilanmış. Aksi durumda bu adamlar başvuramayacakmış. Ballı kaymak.
 
Bazıları alanları dışında bölümlere atanmış.
 
Say say bitmiyor. Yazmaya bize ayrılan köşe yetmiyor. Demek ki ihtiyaca göre değil adamına göre. Yazık desek. Günah desek. Kul hakkı desek. Sesimizi birileri işitir mi? Ben bu üniversitedekileri de anlamıyorum. Bana söylüyorsunuz da noluyor? Benim gibi bir gariban, mahallenin delisi bunları ancak burada yazabilir. Abi gidin, ilgili yerlere şikayette bulunun. Reha Muhtar’a söyleyin. Açıklamaları da hazır: “Leventciğim her şey kılıfına uyduruluyor. Bir şey çıkmaz.”
 
Bana da söylemeyin o zaman. Canımı sıkmayın. Bir şey çıkmazmış. Çıkar. Gün gelir çıkar. Kimsenin yaptığı yanına kâr kalmaz.
 
Gelen ihbarların çoğunda isim vardı. Biz gazetecilik ahlâkı gereği sadece genel olarak birkaç küçük örnek verdik. Tabi ki bu yazı okunduktan sonra birçok kişi yakınındaki bazılarına “sobe” diyecektir.
 
Yazıyı bitirmeden önce unutmadan önemli bir not düşeyim. Konuştuğum kişiler de söyledi. Alınanlar içinde sonuna kadar hak edenler varmış. Burada hakkıyla alınanları kimin yakını olursa olsun bu işin dışında tutalım. Hak ediyorsa kim ne diyebilir ki? 
Kimin hak edip kimin hak etmediğini ayırt etmek zor olmasa gerek.
Bir de zamanlaması tabi..

YAZIYA YORUM KAT
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.