Sosyal medyanın yaygın bir şekilde kullanımsıyla birlikte, evcil hayvanlara karşı duyarlılığın arttığını görüyoruz.
Önceden yanımızdan geçen bir kedi veya köpek olduğunda ilgilenmez, varlığı ve yokluğu ile pek alakadar olmazdık!
Eğer hayvan fobimiz varsa da, “ısırır tırmalar” diye de, yolumuz değiştirirdik!
Şimdilerde ise toplumda, hayvanlara karşı ciddi bir bilinçlenme var. Sokakta gördüğümüzde taş veya sopa ile kovaladığımız hayvanlar, artık evlerimizin değişmez bireyleri haline geldi!
Artık insanlar evlerinde hayvan besleyip beslememeyi değil, kedi mi, köpek mi, kuş mu veya kaplumbağayı mı tercih edeyim diye düşünüyorlar!
Genelde talep çocuklardan geliyor. Fakat aileler bu konuda çok ciddi bir yanlışın içine düşüyor!
Sırf çocukları istiyor diye yeni doğmuş, sevimliliklerinin en güzel dönemindeki hayvanları sahipleniyorlar. Bir kedi veya köpeğin ortalama 15 yıl yaşadığını unutuyorlar! Oyuncak misali eve alınan bu hayvanlar, büyüyüp bebeksi hallerinden uzaklaşmaya başlayınca bir anda sokağa atılıyorlar. Bebeklik ve gelişim çağlarında yemekleri önlerine servis edildiğinden, sokakta avlanma reflekslerini kaybediyorlar. Ya üzüntüden ya da açlıktan yaşamlarını yitiriyorlar! Bir anlık gafletle, çok büyük bir vebalin altına giriyorlar!
Bunun için, hayvanların çocukları eğlendiren bir oyuncak olmadığını, onlarında insanlar gibi duyguları olduğunu unutmamak gerekiyor!
İçinde bulunduğumuz sıcak yaz günlerinde kapımızın önüne bir kap su koymayı, evinizde hayvanların tercih edeceği yemek artıklarını da çöpe atmak yerine temiz bir kartonun üzerinde hayvanlara vermeyi ihmal etmeyelim!