2012'nin en ilginç haberleri
Yılın sonuna gelirken ardımızda onlarca haber bıraktık. Bu haberlerden en ilginç olanları Can Dündar bugünkü köşe yazısında gündeme taşıdı. İşte Dündar'ın kaleminden 2012 yılının en ilginç haberleri;Evet, kötü olaylar, felaketler, baskılar oldu, ama 2012,
Yılın sonuna gelirken ardımızda onlarca haber bıraktık. Bu haberlerden en ilginç olanları Can Dündar bugünkü köşe yazısında gündeme taşıdı. İşte Dündar'ın kaleminden 2012 yılının en ilginç haberleri;
Evet, kötü olaylar, felaketler, baskılar oldu, ama 2012, “yurdum insanı”na özgü ilginç olaylara da sahne oldu. Yılbaşından bu yana biriktirip bir kenara ayırdığım haberleri paylaşacağım sizlerle... 2013’ün çok daha iyi geçmesi dileğiyle... İyi yıllar hepinize...
TECAVÜZE UĞRAYAN ÖRDEK
Yıl, tecavüz haberleriyle geçti, ama bu da en fecilerden biriydi.
Eylül ayında, Bursa Orhangazi’de 77 yaşındaki Salih A.’ya ait ördeğe, 50 yaşındaki damadı tecavüz etti.
Ördeğin sahibi Salih A. olayı şöyle anlattı:
“Damadım dün gece bize geldi. Alkollüydü. Terastaki yatakta yattı. Ben ‘Oğlum burada yatılır mı’ dedim, ama dinlemedi. Sonra gidip kümesten ördeği almış. Sabah ben geldiğimde ördek yürüyemez haldeydi. Baktığımda yatakta tüyler ve kan gördüm. Şikayetçi oldum”.
Tecavüzle suçlanan, 4 çocuk babası, inşaat işçisi damat, “iddialar iftira” dese de karakola götürüldü ve ifade verdi.
Ördek ise, Uludağ Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi’nde muayene edildi; bağırsakları zarar gördüğü için ameliyata alındı.
Bu ameliyattan sağ çıktı, hayvan hakları örgütleri, tecavüz mağduru ördeği kurtarmak için Bursa’ya koştular, ama çok geçti.
Birden basının ilgi odağı haline gelen ördek, sahibi tarafından kesilmişti.
Salih A. “Herkese rezil oldum, gazetecilerden bıktım, ördekle birlikte kümesteki tüm hayvanları kestim” dedi.
Ufo dedik lamba çıktı
Uzay araştırmalarına geçecek bir skandalın haberi Konya’dan geldi haziran ayında...
Yerel “Rasyonel” gazetesinin müdürü Sadrettin Soranlar, Seydişehir Kuğulu Park’ta bir fotoğraf çekti.
Fotoğrafın sağ üst köşesinde bir Ufo, tepeye inerken son derece net bir şekilde görünüyordu.
Fotoğraf basına yansıyınca Sirius Ufo Uzay Bilimleri Araştırma Merkezi, konuyla ilgilendi. Fotoğraf incelemeye alındı. Özel filtre analiziyle yapılan piksel, gölge, ışık, kontrast, negatif değerlerin detaylı incelenmesi sonucunda, görüntüdeki cismin montaj olmadığı anlaşıldı.
Yani?
Seydişehir’e Ufo inmişti.
Bunun üzerine Ufo Uzay Bilimleri Araştırma Merkezi, bölgede inceleme için heyet gönderdi.
Heyet, fotoğrafın çekildiği noktaya gidip bakınca durum anlaşıldı.
O bakış açısından vizöre bakıldığında kadraja elips şeklindeki elektrik lambası giriyordu.
Fotoğrafı çeken Soranlar’a bu konu soruldu.
“Aaa, valla fark etmemişim” dedi.
TAKLA VAK’ASI
Bunu da atlamayalım.
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, nisan ayında Erzurum Pasinler’de kaza sonucu can veren 5 işçinin öldüğü yerde yaptığı incelemeden sonra “Sayın Bakanım, geldiğine çok sevindim” diyen 60 yaşındaki Mustafa Boğaçayır’a, “Nereden bileyim sevindiğini... Hadi bir takla at ya da oyna da göreyim” dedi.
Davulcu çalmaya başladı. Boğaçayır da sevgisini göstermek için “Kürt’ün kızı” oyununu oynamaya başladı.
Bakan alkış tutarak izledi.
Takla, bir sonraki ziyarete kaldı.
Bu binada çalınacak eşya kalmadı
Konya’dan devam edelim:
Meram ilçesinde yaşayan Mehmet Peker, evine giren hırsızlardan öyle bıktı ki, müthiş bir çare buldu.
Evi dört kez soyulmuştu, sonuncu soygunda arife günü kurbanlık için aldığı koyun çalınmıştı.
Bunun üzerine, başka eve taşınan Peker, hırsızlar zahmete girmesin ve polis de meşgul edilmesin diye bir pankart hazırladı ve ikinci kat penceresine astı:
“Bu binada çalınacak eşya kalmamıştır. Lütfen polisi de meşgul etmeyin.”
Peker sonradan gerekçesini şöyle izah etti:
“Bir hırsızlık oluyor, 4 ekip geliyor; Asayiş, Olay Yeri İnceleme, Hırsızlık Masası, Karakol... Hepsi üçer evrak dolduruyor. Ben imzalamaktan bıktım, hırsızlar soymaktan bıkmadı. Önünü almak için bu yolu düşündüm.”
İşe yaradı mı?
Evet.
Pankartı gören hırsız, girmedi bir daha...
Yine de denemeyin; her yerde işe yarayacağı garanti değil.
KIZ OĞLANLA GÜREŞİNCE...
Samsun Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü bu yılki 19 Mayıs için güreş gösterisi de planlamıştı.
Ancak bir aksilik oldu, 21 yaşındaki Nurcan Kılıç’ın partneri gelmedi. Herkes güreş tutarken statta tek kalan Nurcan, protokolün önünde mahcup duruma düşmemek için, artistik jimnastik yapacak bir erkek sporcuya güreş teklif etti.
Güreştiler, ama tabii bir infial oldu.
“Ata sporumuzu rezil ettiler” diye isyan eden seyircileri Samsun Valisi “Merak etmeyin, inceleme başlattık” diye yatıştırdı.
İnceleme sonunda, Gençlik Bayramları tarihinin ilk kadın- erkek güreşinde bir art niyet olmadığı anlaşıldı.
‘Güneş gelmiyor’, ‘Ne yapalım?’ ‘Dağı keselim!’
Ordu Fatsa’ya bağlı Yalıköy beldesinin hemen yanında 500 metrelik bir tepe yükseliyordu. Bu tepe, yıllarca Yalıköylülerin ışığını kesiyordu.
Halk arasında şikâyetler yükselince, 30 yıl önce tepe 30 metre tıraşlandı. Böylece güneşten 30 dakika daha fazla faydalanma imkanı doğdu. Yetmedi. Yine nemli havaya bağlı romatizma şikayetleri başgösterdi. Yeniden kesime başlandı. Dağ, 3 metre daha kesildi. 2 bin kamyon hafriyat alındı. Güneş geldi, nem azaldı.
Şimdi belediyenin hedefi, dağı 25 metre daha budamak...
Bunu da yapabilirlerse akşam 18.00’e kadar güneş ışığından yararlanabilecekler.
Ama “Kesik Dağ”dan geriye ne kalacak; bilinmez...
Halaysız tatil olmaz
“Haydi Kampa Organizasyonu” çerçevesinde Türkiye’nin farklı üniversitelerinden gençler, ağustos ayında Muğla Dalyan’a geldi.
Gece kıyıdaki bir restorana gittiler; yiyip için eğlendiler. Sonra restoranın teknesiyle geziye çıktılar. Kaptandan kendilerini kaya mezarlarına götürmesini istediler. Kafaları iyiydi, müzik hareketliydi. Kalkıp halay çekmeye başladılar.
Ve halay başı, teknenin kıçına doğru mendili sallayınca tekne alabora oldu ve hepsi birden 3 metre derinliğindeki Dalyan Kanalı’na düştü.
Gençler, çalışanların da yardımıyla 30 metre ötede kıyıya çıkarıldı.
Gay kısmet
Bir evlendirme programına Hollanda’dan bir telefon geldi.
Telefondaki Bülent bey, bankada 10 milyon doları, Levent’te, Kanyon’da daireleri, 8-10 arabası olduğunu söylüyordu.
Bulunmaz kısmetti.
Stüdyodaki kadın adaylar ve sunucu heyecanla kımıldanırken arayan Bülent bey dedi ki:
“Hepsi güzel hanımlar, ama benim adayım Haluk Bey...”
Haluk bey, stüdyoda kısmet arayan yakışıklı, ak saçlı bir adamdı.
Sonrası şöyle gelişti:
SUNUCU: İnanamıyorum.
BÜLENT BEY: Ben yıllarca Hollanda’da yaşadım.
HALUK BEY: Şaka mı acaba?
BÜLENT BEY: Yok gerçek, gerçek Haluk Bey...
HALUK BEY: Anlayamadım ki, siz bana niye talip oluyorsunuz?
BÜLENT BEY: Kendine bakan bir insansınız. Ben Hollanda’da daha önce de bir bayla evliydim.
KADIN YARIŞMACI: Evet, doğrudur Hollanda’da erkek erkeğe evlenmek serbest...
Sohbet böyle gelişirken, program sunucusu işlerin kötüye gittiğini fark edip kameraya doğru yürürken Haluk Bey gürledi:
“Ben bunu duymamış olayım, siz de beni aramamış olun. Hollanda beni ilgilendirmez. Ben bir Türk erkeğiyim ve sapına kadar da erkeğim...”
Gitar sesi girdi, telefon hattan düşürüldü.
Programın namusu kurtulmuş oldu.