"Bismillah der eti yerim"
Greenpeace’in İstanbul’daki ofisi 24 Kasım 2009 tarihinde sürpriz bir konuğu ağırlıyordu. Nükleer atık varili kılığına girerek Enerji Bakanlığı önünde yaptıkları eylemin muhatabı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ı... Bakanlığı döneminde nükle
Greenpeace’in İstanbul’daki ofisi 24 Kasım 2009 tarihinde sürpriz bir konuğu ağırlıyordu. Nükleer atık varili kılığına girerek Enerji Bakanlığı önünde yaptıkları eylemin muhatabı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ı... Bakanlığı döneminde nükleer enerji konusunda ilk somut adımlar atılan Yıldız, Greenpeace gönüllüleriyle çay içerek, nükleer enerjiyi tartışmaya geliyordu. Bu sohbet sonunda kimse kimseyi ikna edemedi ama kamuoyunda Bakan Yıldız’ın imajı bir anda değişti.
Enerji Bakanlığı’na getirildiğinde önce sakalı öne çıksa da kısa süre içinde enerji konusundaki hâkimiyetini herkes teslim etti. Bugünlerde dünyayı sarsan enerji politikalarının sıkıcı gündemiyle meşgul olan Enerji Bakanı Yıldız’ın renkli bir kişiliği olduğunu ise bir toplantıdan diğerine yetişirken seyahat ettiği makam aracında yaptığımız sohbette öğreniyoruz.
Hayatı olduğu gibi yaşıyor
Yıldız, kendisini “Kaderci, hüzün seven ve hoşgörüsüzlüğe asla tahamülü olmayan” biri olarak tanımlayarak başlıyor anlatmaya. Kaderciliğini “Her şeyi oluruna bırakıyorum. Hayatı olduğu gibi yaşıyorum” sözleriyle anlatıyor. Ancak nükleerden boru hatlarına kadar mesleğinin kaderciliği kaldırmayacağını da özellikle vurguluyor Yıldız.
Hoşgörüyü çok etkilendiği Mevlânâ’dan aldığını söylerken o sırada otomobilin radyosundan gelen Türk Halk Müziği parçalarıyla da Yıldız’ın hüzne meylini öğreniyoruz. Hüznün ve acının yer bulduğu her türlü müziğin kendini etkilediğini söylüyor Yıldız. Beğendiği sanatçılardan biri İspanyol klasik müzik bestecisi Rodrigo... İspanya’ya her gittiğinde ünlü müzisyenin albümlerini aradığını anlatan Yıldız’ı etkileyen başka bir müzisyen ise İrlandalı vokalist, arpist ve piyanist Loreena McKennith...
Yıldız’ın başucu kitaplarının başında Mevlânâ geliyor. Necip Fazıl Kısakürek ise hemşerisi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül gibi başucu kitapları arasında. Kısakürek’ten en çok etkilendiği dönemin ise 1980’ler olduğu mesajını veriyor.
Kolesterolüm var, balığı tercih ederim
Yıldız’a AK Parti hükümetinin muhafazakâr bir yapısı olmasına rağmen, ithal et açılımına gitmesini nasıl yorumladığını soruyorum. Yıldız, “Ben yurtdışına çok sık gidip gelen biriyim. Aynı şeyi orada da yaşıyorum. Benim her yemeğe başlarken küçükten öğrendiğim bir şey var. ‘Bismillah’ diyerek yiyorum. Ben öyle yaklaşıyorum” diyor. Yıldız, kolestrolü nedeniyle eti fazla yiyemediğini ve nereye gitse balık yemeyi tercih ettiğini de vurguluyor.
Milletvekili olmak benim kaygım değil
Yıldız, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın haziran ayını adres olarak gösterdiği 2011’deki genel seçimlerde yeniden milletvekili olarak aday olup olmayacağı sorusunu da yine “Kadere bağlı” sözleriyle yanıtlıyor. Yıldız bir fıkrayla bu yaklaşımını şöyle anlatıyor: “Bir gün Nasrettin Hoca’ya sormuşlar. ‘Siz Hocasınız Allah’la aranız iyi olduğu söylenir’ demişler. Hoca ise ‘Tamam ama ufak bir konu daha var. Hep onun dediği oluyor.’ Milletvekili olup olmamak benim kaygım, tasam değil. Üniversiteden mezun olduğumda da böyle bir hedefim yoktu. Yani bunu şu anda bilmiyorum, kaygısını da çekmiyorum. Bizler buradan bir gün gelip geçeceğiz. Dün Ahmet vardı, yarın Mehmet olacak. Yıldız’ın seçime kadar önceliği ise bekleyen enerji tasarılarını gündeme getirmek olacak.