Er meydanlarında geçen bir ömür
"Çayırın efsanesi" lakabıyla bilinen güreş organizasyonlarının tanınan ismi 75 yaşındaki Şükrü Kayabaş, cazgırlıkta 55'inci yılını doldurdu.
Güreşle 14 yaşında tanışan ancak bir turnuvada rakibinin üzerine düşmesi sonucu ayağı kırılan ve 20 yaşında aktif sporu bırakmak zorunda kalan Kayabaş, daha sonra er meydanlarında cazgırlığa başladı.
Edirne'de düzenlenen Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri'nin yanı sıra, Türkiye'nin değişik bölgelerinde gerçekleştirilen güreşlerde başcazgırlık yapan Kayabaş, sağlığı el verdiği sürece mesleğini sürdürmek istiyor.
Er meydanı, pehlivan, kıspet, yağ gibi unsurların sıkça kullanıldığı yağlı güreşlerin ana unsurlarından olan cazgırlığı 55 yıldır sürdüren Kayabaş, yaklaşık 200 maniyi hafızasında bulunduruyor.
Kayabaş: "1963 yılında mesleğ başladım"
Şükrü Kayabaş, bir turnuva için geldiği Amasya'da, AA muhabirine yaptığı açıklamada, cazgırlığın usta çırak ilişkisiyle yürüdüğünü, kendi ustasının da Balıkesirli Şirin Mustafa olduğunu söyledi.
Cazgırın pehlivanları çok iyi tanıyan, mani okuyan ve yaptıkları oyunlarla onları takdim eden kişi olduğuna işaret eden Kayabaş, "Biz pehlivanlarımızı halkımıza memleketleri ve hünerleriyle tanıtıyoruz. Ayağım kırıldıktan sonra çok sevdiğim güreşi bırakmak zorunda kaldım. Balıkesirli Şirin Mustafa'ya, 'İki boy pehlivanı da er meydanına ben salayım.' diye bir güreşte rica ettim. Beni çok beğendi ve Kırkpınar'a davet etti. Onun aracılığıyla 1963 yılında meslege başladım ve bu yıl da 55'inci yılımı tamamladım. Artık bizler tirene bindik, istasyon bekliyoruz." ifadelerini kullandı.
Ustalarının kendilerini çok iyi yetiştirdiklerini, kültürlü ve tahsilli olduklarını anlatan Kayabaş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Mehmet Ali ve Tokur Mehmet, Türkiye'nin en iyi cazgırları olarak yetiştiler. Onlar gibi cazgırlar da yetişmeye devam ediyor. Cazgırlığı bıraksam da bu işten kopmayacağım. Yeni yetişen cazgırlara kurs vereceğim, onlara bir şeyler öğreteceğim. Bugün yetiştirdiğim 10 çırağım Kırkpınar'da görev alıyor. Eskiden er meydanlarında güreşçi sayısı az olduğu için güreşçilere özel olarak mani okurduk. 'Bahçemizde vardır elma ağacı, Sındıklılı Mehmet Yağcı.', 'Bazı pehlivanların sert olur eli, meşhur göçmen Kara Ali.' gibi maniler söyleyerek takdim ediyorduk. Şimdi ise 70-80 başpehlivan var. Sadece isim ve unvanları ile takdim ediyoruz."
Kayabaş, iyi bir cazgırın zeki ve gür sesli olması gerektiğine dikkati çekerek, "1966-1967-1968 yıllarında Kırkpınar'da ebedi kemeri alan Ordulu Mustafa Bük'ü, 1976-1977-1978 yıllarında altın kemerin ebedi sahibi olan Karamürselli Aydın Demir'i,1982-1983-1984'te altın kemeri kazanan Denizlili Hüseyin Çokal'ı takdim ettim. Daha sonra Ahmet Taşçı efsanesi başladı ve iki kere altın kemerin sürekli sahibi oldu. Ondan sonra da altın kemerin daimi sahibi olan güreşçimiz çıkmadı." diye konuştu.
Er meydanlarında 55 yıldır çok güzel anılar biriktirdiğini dile getiren Kayabaş, ''Cazgırın pehlivanları iyi tanıması, onların yaptığı oyunları çok iyi bilmesi ve memleketleriyle halka tanıtması gerekir. Cazgırın kendisini yetiştirmesi de önemlidir. Kendini yetiştirmeyen, geliştirmeyen cazgır olamaz." diyerek sözlerini tamamladı.