Kadına şiddet nasıl önlenir?
KTÜ Kadın Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Nezahat Altuntaş, kadına yönelik şiddetin önlenmesinde hukuksal ya da ceza boyutlarının yanı sıra toplumsal cinsiyet algısının da değiştirilmesi gerektiğini bildirdi.Altuntaş, AA muhab
KTÜ Kadın Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Nezahat Altuntaş, kadına yönelik şiddetin önlenmesinde hukuksal ya da ceza boyutlarının yanı sıra toplumsal cinsiyet algısının da değiştirilmesi gerektiğini bildirdi.
Altuntaş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, şiddetin bir insanın fiziksel ya da psikolojik olarak maruz kaldığı sıkıntılı durum olduğunu söyledi.
Toplumda son zamanlarda şiddet vakalarında artış yaşandığını belirten Altuntaş, özellikle kadına yönelik şiddet rakamlarına bakıldığı zaman olayın kötüye gittiğini ifade etti.
Kadına yönelik şiddet oranının son 5 yılda cinsel saldırı suçlarında yüzde 30 arttığını anlatan Altuntaş, aile içi şiddete maruz kaldığı gerekçesiyle yılda 6 bin 500 kadının emniyete başvuruda bulunduğunu belirtti.
Altuntaş, bunun dışında şiddete uğrayıp emniyete ya da adli makamlara başvurmayan kadınların da bulunduğunu dile getirerek, "O kadınları da eklediğimiz zaman bu rakamın çok daha fazla olduğunu görüyoruz. Kadına yönelik şiddet, sürekli artış eğiliminde. Kadın cinayetleri 2000'li yılların ortalarında yaklaşık 300 civarındayken, günümüzde bu rakam 900 ile 1000'lere kadar yükseldi. Bunun dışında tecavüz vakalarında da 2000'li yıllardaki rakamlar 400 civarındayken günümüzde bu 700'lü rakamlara kadar yükseldi" şeklinde konuştu.
- "Hukuksal ve adli boyut tek başına yeterli olmuyor"
Kadına yönelik şiddet vakalarının önlenmesinde birçok boyutun ele alınması gerektiğini vurgulayan Altuntaş, şunları kaydetti:
"Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde öncelikle hukuksal ya da ceza boyutuyla işlerin rahatlayacağı düşünülüyor. Bu yönüyle de 6284 sayılı 'kadına yönelik şiddetin önlenmesi' yasası var. Bu yasa gerçekten kadınları korumaya yönelik güzel bir yasa ama uygulama noktasında ciddi sıkıntılar var. Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde hukuksal ve adli boyut tek başına yeterli olmuyor. Hukuksal ve fiili anlamda eşitlik, aslında koruma getirmiyor."
- "Şiddet konusunda toplumda cinsiyet algısı çok önemli''
Toplumda kadına yönelik şiddet artışının, şiddet eğiliminin yansıması olarak da değerlendirilebileceğine işaret eden Altuntaş, toplumda şiddetin genel anlamda en güçsüz olan kadın ve çocuklara yansıdığını anlattı.
Altuntaş, şiddet konusunda toplumda cinsiyet algısının çok önemli olduğuna dikkati çekerek, "Toplumsal cinsiyet anlamında kadına ve erkeğe birtakım roller veriliyor. Kadınlar da kendilerine verilen bu rolleri ve kalıpları yaşamak sorunda kalıyor. Bu durum da toplumsal cinsiyet konusunda birtakım eşitsizlikler getirerek, kadınların dezavantajlı olduğu durumları ortaya çıkartıyor" dedi.
Toplumsal cinsiyet konusunun 4 ile 5 yaşlarında oluşmaya başladığını belirten Altuntaş, bu yaşlarda negatif ya da dezavantajlı durumlarda olan kadınların sonraki süreçlerde de değişmediğini bildirdi.
Prof. Dr. Altuntaş, şiddetin azalması ya da ortadan kaldırılması noktasında yapılması gereken en önemli şeyin toplumsal cinsiyet algısının değiştirilmesi olduğunu vurgulayarak, sözlerini şöyle tamamladı:
"Toplumda cinsiyet algısı aile içinden itibaren değiştirilmeli. Anne ve babaların kız çocuklarının, sanki erkek çocuklarına hizmet etmek durumundaymış algısını yaratmaması gerekiyor. Ailede kız ve erkek çocuklar arasında tamamen eşitlikçi algının oluşturulması gerekiyor. Bu sürecin önce ailede başlayarak okulda va medyada da devam etmesi gerekiyor. Medyada da toplumsal cinsiyet algısını çok net bir şekilde görüyoruz. Kadına yönelik varolan bu algıların birbirini tamamlayacak şekilde ailede, eğitim kurumlarında, medyada ve hukukta değişmesi gerekiyor."
Kadının söz konusu olduğu durumlarda toplumsal gelişmişlik düzeyinin etkili olmadığını anlatan Altuntaş, kadınların az gelişmiş toplumda da çok gelişmiş toplumda da toplumun gelişmişlik düzeyine göre sorun yaşadığını kaydetti.