"Madde kullanımı 10-12 yaşa düştü"
Psikolog Nagihan Akarsu, son yıllarda çocuk ve gençlerin suça karışma ihtimalinin ciddi derecede arttığını, bu nedenle ailelerin kaygılı olduğu söyledi.Psikolog Nagihan Akarsu, madde kullanımının 10-12 yaşlara düştüğünün altını çizerek, “Çocuk ve gençler
Psikolog Nagihan Akarsu, son yıllarda çocuk ve gençlerin suça karışma ihtimalinin ciddi derecede arttığını, bu nedenle ailelerin kaygılı olduğu söyledi.
Psikolog Nagihan Akarsu, madde kullanımının 10-12 yaşlara düştüğünün altını çizerek, “Çocuk ve gençlerin son yıllarda suça karışma olasılığı ciddi derecede yükseldi. Suça karışma yaşları ise oldukça aşağılarda diyebiliriz. Madde kullanımının bile 10-12 yaşlarına kadar düştüğü günümüzde, anne babaların en büyük kaygıları çocuklarını bu tarz ortamlardan nasıl koruyacakları yönünde. Bir çocuk ya da gencin suça karışmasını sağlayan en kolaylaştırıcı etken elbette ki çevredir. Anne babanın o zamana kadar verdiği bilinç en güçlü kalkandır” dedi.
Psikolog Akarsu, ailelerin çocuklarına ilgi göstermesi gerektiğini kaydederken, “Bir de ailesi düzgün olan ancak yeterli ilgi ve bilinci verememiş aileler var. Antisosyal kişilik yapısı oluşmaya başlamış genç, çocukluk arkadaşlarına bağlılığın etkisiyle, her türlü kötü alışkanlığı denemiş, onları kaybetmemek adına bunu yapması gerektiğine karar vermiştir. Bu durumdan zevk alıyor. Dikkat çekiyor ve başarılı hissediyor. Çocukluk zamanlarında her türlü fırsat gerektiğinden fazla verilmiş, doyumsuzluk ve hayattan zevk alma durumu azalmış.
Farklı aktivasyonlar deneme ve adrenalinini bu şekilde artıracağını düşünmekte ve bazı genç mahkumların söylemi şu şekilde olmaktadır:
‘Buraya gelince yüzüm gözüm açılıyor, kilo alıyorum, tıraş oluyorum, başka bir şey yapmıyorum, çok zevkliydi. Hırsızlık en basiti, bu işin bütün kurnazlıklarını biliyorum. Zaten yatıp çıkıyorum. Vazgeçer miyim sanmıyorum. Hayat Boyu Eğitim ve Gelişim Derneği’nin hazırladığı Türkiye’nin Suç Haritası’na göre son 1.5 yılda suçtan etkilenen çocuk sayısı 1 milyon 124 bin. Bu oran her geçen gün artmakta ve erkek çocuklarındaki risk her zaman olduğu gibi devam etmektedir. Bu konuda bilinçlendirme çabaları çok az ve zaten bu çocuklar tedavilere çok açık değillerdir baskı ve kurallar onlara göre değildir” diye konuştu
Ailelerin en önemli hatasının, "Bu çocuk çok yaramaz, hiç söz dinlemiyor, başına buyruk, kendi bildiğini okuyor, baş edemiyorum" gibi cümleler kurulması olduğunu belirten Akarsu, şöyle konuştu:
“Bu etiketlerden çocuk kendi başına sıyrılamaz. En basit haliyle dahi çocuk sınavdan 70 alsa biz sadece masumane nedenini sormak adına ‘neden 90 alamadın’ diyor, ‘başarı önemlidir, çalışmazsan değersizsin’ mesajını veririz. Onları kendi başlarına çevreden etkilenmeme, suç işlememe sorumluluğunu veremeyiz. Bunları yaptığınızda onlara bırakacağınız en önemli miras, dürüst ve iyi bir insan olmak olacak. Sonuç olarak ne çok hoşgörülü bir aile ortamı, ne de sert ve otoriter bir yaklaşım iyidir. Tutarlı bir disiplin anlayışı çocukların adaletli ve dengeli olmasını sağlayarak, gereksiz yere isyankar ve saldırgan olmalarını engelleyecektir. Çocuklar bir hamur gibidir, nasıl yoğurup şekil vermek isterseniz o şekli alır. Ancak siz hamura ne katacağınızı bilmezseniz, o hamur şekil almaz.”