Sanattan, magazinden, müzikten, çevreden, soysala konulara ve yaşam biçimine kadar, gündemi değerlendirdik…
Trabzonspor’un unutulmaz oyuncusu nam-ı diğer ‘Fırtına Ali Kemal’, Bordo mavili takımın ilk milli futbolcusu Ali Kemal DENİZCİ ‘'Çocuklar, beni artist zannettiler ’’
1950 yılında Trabzon'da doğdu.
Trabzonspor'un 70'li yıllardaki efsane kadrosunun en baş aktörlerinden biriydi.
17 yaşında iken futbolcu lisansını kaçak çıkarmıştı. İlk takımı Trabzon Çarşıbaşıspor’du.
Bir sene sonra Trabzon Yolspor’a transfer olur. Ardından iyi bir transfer ücretiyle Rizespor’a gitti. Rizespor, o sıralar üçüncü ligde idi. Yeşil mavililer’de 2 sezon forma giydi.
Bu sırada gösterdiği üstün bir performansla Kayserispor’dan teklif aldı. Kayseri'de imza attıktan sonra ikinci ligdeki Trabzonspor'un ona teklif getirmesi üzerine, sözleşmeyi iptal etti ve memleketine Trabzon’a, Trabzonspor'a döndü.
İyi ki de döndü. Belki de kaybolup gidecekti.
Trabzonspor’un unutulmaz ismi, bordo mavililerin ilk milli futbolcusu idi Ali Kemal Denizci. Nam-ı diğer Fırtına Ali Kemal ile genel de futbolun dışında her şeyi konuştuk, dertleştik, sohbet ettik.
Sanatla aranız nasıl diye başladık. ‘’İstanbul’da kaldığım süre içerisinde, sanatsal faaliyetlere katılma imkanı bulamıyorum ama canım sıkıldığı zaman, bazen seçtiğim iyi bir sinema filmine denk gelirsem, bizim dernekte kimseye haber vermeden, gider tek başıma izlerim. Sinema, sinemada izlenir. Hatta arkadaşlar duyunca ‘ La ne oldu sosyete mi oldun ‘ diye takılırlar bana, Bende sinema işi niye sosyete olsun ki, kafamı dinliyorum. Koltukta tek başıma düşünür kendimi dinler, kendimi yaşarım. Ayrıca sabah yürüyüşlerinden sonra ve akşam yatmadan en az bir saat roman okurum. Giderim kitapçıya seçerim bazen tavsiye ettikleri kitabı okurum. Son dönemde raflarda yerini alan, belli başlı bazı kitapları okudum. Şimdi de senin önerdiğin, Jack London’un ‘’Beyaz Diş’’ adlı, kitabını okumayı düşünüyorum. Futbol oynarken, milli takım kamplarında bile boş zamanlarda kitap okurdum. Okuduğum kitapları sonra da paket paket dağıtırdım. Şiir de azda olsa okuyorum ama şiirle pek aram olmadı. Kendi derdimize bakmaktan o dönemlerde, zamansızlıktan şiir konusuyla pek ilgilenemedim’’
BÜLENT ERSOY’U DİNLEMEK AYRICALIK
Artık torun sahibi olan, yaşını da hiç göstermeyen 69 yaşındaki Denizci, eski havasından hiçbir şey kaybetmemiş. Herkes saygıda kusur etmiyor. Müzikle de arası iyi ‘’Türk sanat müziğinden çok hoşlanırım. Bülent Ersoy’un içten okuması kendini vererek okuması, benim çok hoşuma gidiyor. Türk halk müziğinden de hoşlanıyorum. Hafif keyifli olduğum akşamlar, Türk sanat müziği ama normal zamanlarımda kendimi köyde hayal etmek, orayı düşünmek istiyorsam, Türk halk müziği dinliyorum. Faroz mahallem, Çarşıbaşı köyüm ama annemim köyüne daha çok giderim, Akçaabat Darıca’ya. Sabahları yürüyüşümü hiç eksik etmem. En az bir, bir buçuk saat yürür terimi atarım. Elbiseyle yürümem hep eşofmanlı yürürüm. Kapalı yerlerde yürümem spor yapmam. Fırtına, yağmur da olsa çekerim giysilerimi, aynen her gün yürürüm. Bazen seyahatlerde oldum mu, bunu aksatırım ama başka türlü mümkün değil, aksatmam.’’
YAŞLILIK MODUNA ALIŞAMADIM
Gençlik gibisi yok diyen Ali kemal Denizci ‘’ Sağlığımda şu ana kadar problem yok şükür. Tabi eski hızlı hayatımız yok. Yaş oldu 69, ona göre de bir yaşam tarzı uyguluyoruz. Ama gençlik kadar güzel bir şey yok. Hayattan eskisi gibi zevk alamamaya başladım. Ondan şikayetim var. Deli dolu olamamaktan şikayetçiyim. Böyle olmaktan yaşımızdan dolayı vazgeçtik. Yaşlandıkça bunu daha iyi anlıyoruz. Gerçi her yaşın kendine göre bir güzelliği var ama demek ki ben tam alıştıramadım kendimi yaşlılık moduna. Sigara ve alkolü çok seviyorum, çok güzel geliyor bana... 12 yaşından beri sigara içerim. Eskiden iki paket sigara içerdim. Şimdi bir pakete düşürdüm. Rakıyı severim ama haddimi bilirim. Keyiflendim mi sınırında dururum. Sarhoş muhabbeti yapmam. Yapan olursa da o masadan kalkar çeker giderim. Alkolün üstüne, üstüne hayatta gitmem, zorlamam. Masanın keyfini bozan olursa, o kişi ile mecbur kalmadıktan sonra bi daha o masaya oturmam.’’
KULÜBÜM İÇİN HER ŞEYİ YAPARIM
Trabzonspor konusunda çok hassas olduğunu vurgulayan Trabzonspor’un unutulmaz oyuncusu ‘’Hanım İstanbul’da Erenköy’de. Bir kız, bir oğlan iki yetişkin evli evladımız var. 3 tane torunum var. Kulüpte görevli olduğumuz için, Trabzon’a gelince 1 Nolu Beşirli’de Kancalar Sitesi’ndeki evimde kalıyorum. İstanbul’a gidip geliyorum. Kulübümüzle her zaman ilgileniyorduk ama şimdi içindeyiz. Monotonluktan çıkıyoruz, çalışıyoruz. Konumuz hep Trabzonspor. Yönetim Kurulunun futbol konularında danışmanı olarak görev yapıyorum. Takımımız ile yönetimimiz arasında ki iletişime destek veriyorum ama her işine istenirse koşarım ve de karışırım. Bir abi, bir tecrübe olarak her konuda fikrimi söylerim. Belki de yapılacak bir yanlışa olumsuz, bir doğruya olumlu etki yapmış olurum. Senelerin bize verdiği o tecrübeden dolayı, hakem şekline de girebiliyoruz bazen. Bi kriz olsa yönetim ile karşı taraf arasında olayı en sağlıklı şekilde çözmeye çalışırız.’’
DENİZSİZ YAPAMAM, TELEVİZYONU AÇMAM
‘’Bu sene boş zamanlarda denize girme fırsatı buldum’’ diyen, Bordo-mavililerde ilk milli formayı giyen oyuncusu ‘’ Yazları izinli olduğumda Armutlu’da yazlık var, orda kalıyoruz. Zaten çoluk çocuk yaza girince orada oluyor. Yaz bitiminde oradan gidip onları alıp, orayı kapatıp İstanbul’a dönüyorum. Oradan da buraya. Eski takım arkadaşlarımızdan Hüseyin Tok orda. Necati ile Serdar’da ordaydı ama şimdi başka bir yere taşındılar. Trabzonlu hemşehrilerimiz de çok var. Hamsiyi çok severim. Çinakop’u da ayrı severim. Burada sabahları balık müzayedesi yapan yakın arkadaşlarımız var. Onlarla her zaman balık yeme fırsatı buluyorum. Balığım her zaman hazırdır, arkadaşlar sağ olsunlar… Mevsiminde hangi balık varsa o balığı her zaman yeriz. Beslenmeme dikkat ederim. Bir kere doyarak masadan kalkmak istemem. Çok yersem beni rahatsız eder. Doymadan kalkarım o benim tarzımdır. Çayı içtim mi dibini getirmem, dibinde biraz bırakırım. Geceleri arkadaşlarla biraz keyifli oldum mu, saat; 01.oo gibi yatarım. Erkenden eve gidersem 23.oo gibi yatarım ama kitap okumadan yatmam hem de uyku verir. Hayatta televizyon seyretmem. Televizyon ‘aç’ düğmesine kolay kolay basmam.’’
BENİ ARTİST ZANNETTİLER
Bir televizyon dizisin de kendimi oynattılar bana diyen Denizci ‘’Zengin ve Yoksul mu ? Zengin Kız, Fakir Oğlan mı? Dizinin adı öyle bir şeydi unuttum. Orada bana 5 dakika oynar mısın dediler. Bir dernekte sahne var. İstanbul’da bizim lokal de çektiler zaten. Sabah aldılar beni lokale geldim ki, her taraf kamera, ışık, koşturanlar var, dedim ne oluyor? Kalabalık. Neyse 5 dakika dedikleri sahneyi inanır mısınız tam 9 saatte çektik. Oyuncuların işi zor vallahi. Orada yine Ali Kemal’i oynuyorum. Konu; İki grup var, bana formamı imzalatma mevzuları var. Bana forma imzalatmış almışlarda, diğer grup bu formayı almaya çalışıyor. İşte bana yalvarıyorlar imzalatmaya, ben de kızmışım imzalamıyorum. Bu sefer o imzalanmış formayı karşı taraftan almak istiyorlar, olmuyor. En son beni kandırıyorlar ve imzalı Trabzonspor formamı alıyorlar ve bitiriyoruz. Öyle bir sahneydi’’ ifadesini kullandı ve devam etti ‘’Hatta bu konunun çok güzel bir anısı var bende. Bir gün Faroz’da ki halı sahanın önünden yürüyerek gidiyorum. 13-14 yaş grubu bir takım idman yapıyor. Hocaları beni görüyor, tanıyor ve heyecanla hemen çocukları tellerin kenarına topluyor. Çocukları yan yana diziyor ve bana seslenerek ‘’ Abi bir dakika diyor, bende duruyorum. Heyecanla çocuklara beni göstererek soruyor ‘’ Bakın bakın çocuklar, bu ağabeyimizi tanıyor musunuz? Çocuklar birbirlerine bakıyorlar, bana bakıyorlar, tabi nerden tanıyacaklar beni, hepsi torunum yaşında. O arada bir tanesi elini kaldırıyor. ‘Ben tanıyorum hocam, artist bu’ diyor. Tabi gülüşüyoruz. Hocası mahcup oluyor, sonra o çocuklara beni anlatmaya başlarken, ben yürüyerek uzaklaşıyorum. O futbol dönemlerimde çok film teklifi almıştım ama olayı farklı bir kulvara çekmeyelim diye kabul etmemiştim. Ne bileyim içimden gelmemişti böyle bir şey.’’
Denizci ‘’Ben Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkelerini benimseyen bir yapıya sahibim.’’ diyerek ‘’ Bizim ülkemizin, Suriye’deki savaşlarla uğraşacak bir durumu fazla olmamalı. Ülkemize dışarıdan göçler oluyor mesela. Onlar gariban gelsin, bunlar kimsesi yok gelsin, bunlar yetim gelsin… Bu arada biz gariban olduk. Öncelikle, Suriyelilerin ortamı bulunduğunda, memleketlerine gönderilmesi lazım diye düşünüyorum. Gönderilsinler de, bizim milletimize olan maddi, manevi desteğimiz kesilmesin. Yani mültecilerin burada olmalarına pek sıcak bakamıyorum. ’’
TRABZON ŞEHİR İÇİ FELAKET
Trabzon’un şehir içindeki yaşamına da değinen efsane isim ‘’Trabzon’da şehir içi yol sıkıntılı, haliyle trafik özellikle yaz aylarında tam bir cehennem. Tıkanan yerler var. Şehir içerisinde özellikle bankalar caddesine araç sokulmaması lazım. Dolmuş durakları orada çok kötü görünüyor. Oradaki klakson sesleri tam bir geri kalmışlık. Bağırma, çağırma o gürültü insanı meydandan kaçırıyor. Hani kumsalımız nerede? Denizimiz nerede? Evden kıyıya kuma inerdik. Kumdan denize. Benim mahallem Faroz öyleydi mesela. insanlar denize girmek için şimdi şehrin dışına çıkıyor. Eskiden öylemiydi? o yüzden sahilimizdeki yeni projede halk plajımızı kesinlikle bu kentin yeni belediye başkanından istiyoruz. Ayrıca bu kentin büyük şehir olduğunun anlaşılması için, denizle birleşmesi ve toplu taşımacılıkta raylı sitem, yük taşımacılığında da tren yolu şart… Bir gece rüyamda belediye başkanı olmuşum. Sekreterim diyor ki bana; Başkanım buraya gideceksiniz, şu gün buraya gideceksin, bu gelecek, bunlar gidecek, şunlar ziyarete gelecek diyince, 3. günü başkanlıktan istifa ettim’’ ve gülüşüyoruz.
OYUNCU MİLLİ RUHUNU KAYBETMEMELİ
Futbol dışı konuştuğumuz Ali Kemal Denizci’nin son olarak, kısa da olsa futbol konusunda bazı tavsiyelerini de yazdık ‘’İlk defa A Milli olmuş bir oyuncuya tavsiyem, dejenere olmadan o heyecanı yaşamasını isterim. Yani milli takıma her çağrılışında, o heyecanı ilk gün ki gibi taşımalarını istiyorum. Yok hoca bana şunu dedi. Yok arkadaşım şunu söyledi. Bu işlerle uğraşmasınlar, kendi işlerine baksınlar. Benim milli takıma çağrılmamda ki o heyecanım, o duygularım çok farklıydı ama o dönemde bazı arkadaşlarımızın, milli takıma sıradan bakmaları, kamplarda beni de bozdu. Bende onlara uydum zaman zaman. Beni de kendileri gibi yaptılar. Böyle olmamaları lazım. Milli takımlarımızda eski oyuncuların, yeni gelenlere çok farklı davranmalarını görmek isterim. Bezginlik, bıkkınlık olabilir ama bunu yeni gelenlere hissettirmemeleri lazım. Bir dönem Şenol Güneş ve Fatih Terim zamanında çok güzel bir hava yakalanmıştı. o havayı uzun bir süre göremedik. Şimdi o hava tekrar Şenol hoca ile geri geliyor. Milli ruh sanki biraz geride kalmıştı. Şimdi öne çıkacak.’’
BEĞENDİĞİM OYUNCULAR OLDU, OLMAZ MI?
Kendi dönemlerin de sayılı 2-3 önemli oyuncu olduğunu da vurgulayan, bir dönem ayrıca Fenerbahçe ve Beşiktaş formalarını da giyen Ali Kemal ’’ Bize hayrandılar. Benimde çok beğendiğim iki oyuncu vardı. Fenerbahçe’nin Trabzon Vakfıkebirli oyuncusu Cemil Turan ile Beşiktaş’ın rahmetli oyuncusu Bolulu santrafor Beşiktaşlı Sinan Alayoğlu idi. Daha sonraki dönemlerde tartışmasız Hami Mandıralı ile Ünal Karaman oldu. Bugünümüz de ise Trabzonsporlu iki oyuncu Abdülkadir Ömür ve Yusuf Yazıcı’dan çok şey bekliyorum. Onlar biraz daha tecrübelensin, biraz daha güçlensin, süper ligin havasını bi tam yakalasınlar daha farklı olabilirler. Ayrıca futbolumuzda ki ‘’VAR’’ sistemi konusunu da, çok yerinde ve çok güzel buluyorum. Art niyetli olan bazı hakemler de istedikleri gibi at koşturamayacaklar artık. Verdiğim karar, karardır diyemeyecek. Önümüzdeki sezon bu konu daha da netleşecek ama bunu başkalaştırmamak lazım. Gidip de orta sahadaki faule ekrandan bakmayacak tabi. Ceza alanı içerisindeki kandırmacalar da ortadan kalkacak. Beklentimiz bu… Bu arada Trabzonspor’un ilk 11’in de 6-7 tane Trabzonlu oyuncu olsa fenamı olur. Şu anda 5 tanesi banko oynuyor. Özellikle Yusuf ve Abdülkadir, Türkiye’nin beğenisini kazandılar. Uğurcan, Hüseyin, Abdülkadir Parmak’da önümüzdeki sezon çok konuşulacak. Bu sayıyı artırırsak bir yerle varırız. Arttıramazsak sıkıntı olur. Artık ekonomimize göre hareket edeceğiz. Bu piyasaya yetecek gücümüz olmaz. Başka yolu yok.’’
DOĞAYA SAYGI
Trabzon’daki zamanını, sabahları Beşirli’de ve Faroz’da. Mesai saatlerini Trabzonspor Kulübü’nde, akşamlarını da Şenol Güneş Kompleksi’nde Stadyum altında bulunan Trabzonsporlu Futbolcular Derneğinde geçiren Denizci, sohbetimizi doğanın önemine de değinerek tamamladı ‘’ Doğayı, yeşilliği, dereleri severim. Bu ekolojik sistemi korumak lazım. Kesilen ağaç , akmayan dere, her zaman kötü fotoğraf verir. Bu hayatın, bu yaşamın ve bu çevrenin değerini iyi bilmek lazım. Yaban hayatında her şey bir denge üzerine kurulu. Yaylalarda, dağlarda, dere kenarlarında piknik yaptıktan sonra, çöpünü orada bırakmak insanın önce kendine olan saygısızlığıdır. Biz bu doğayı torunlarımızdan ödünç aldık. Emanete ihanet olmaz, bu ekolojik sistemi onlara bırakacağız. Herkes önce bunu çok ciddi düşünmelidir.
Cemil Turan- Hami Mandıralı- Sinan Alayoğlu-Ünal Karaman- Abdülkadir Ömür ve Yusuf Yazıcı