Bağımlılık denildiğinde genelde algılanan sigara, alkol ya da zararlı madde kullanımıdır. Fakat bağımlılık oldukça geniş bir kavram olup bunlarla kısıtlı bir alan değildir. Teknolojinin zararlı yönleri düşünüldüğünde bilgisayar bağımlılığından, karşı cins ile ilişkisel bağlarımıza kadar uzanan hayatımızın kenarında köşesinde mutlaka rastlayabileceğimiz bir kavramdır. Alışveriş bağımlılığı denildiğinde cinsiyet olarak kolerasyonu kadınlar ile yüksek olduğu düşünülsede yalnızca kadınlarda değil erkeklerde de görülmektedir. Kısacası kumaşı aynı dikişi farklıdır bu işin...
Erkeklerin daha çok elektronik ve teknolojik ürünlere düşkünlükleri gözlenir. Fakat kadınlarda daha sık görülen alışveriş bağımlılığı kültürel kalıp yargılarımız sonucu normalize edilmeye çalışılan bağımlılık türlerindendir. Genelde ‘’Alışveriş yaparım her şey geçer, mutlu olmam için alışveriş yapmam yeterli.’’ Gibi sözleri çok sık duymaktayız. Her bağımlılığın dozu zararlı olmamakla beraber, o halde burada zararlı olan, bağımlılık tanısı alan ölçüt nedir ?
Alışveriş hastalığının adı “Onyomani”dir ve 1900’lü yıllarda tanımlanmıştır. Tarihinin eski olması o dönemlerde de görülen bir rahatsızlık olduğu yönünde bir işarettir. Günümüzde ise modernleşmeyle birlikte tüketim toplumunun oluşması, kapitalist politikalar, medya etkisi, indirimler, kredi kartları, taksitler, renkli çekici vitrinler, reklamlar vs. derken Oniomani’ye yakalanmamak için bolca sanşa ihitiyacımızın olduğunu düşünebilirsiniz…
Bahsettiğim tüm bu gelişimsel olaylar insanlarda ki dürtüsel faaliyetleri tehtit etmektedir. Alma dürtüsünü etkilemekte ve Onyomani’ye yakalanma riskini artirmaktadır. Onyomani’de dürtüsel, saplantılı bir davranış örüntüsü mevcuttur. Alışverişin ne zaman zevk, ne zaman bağımlılık olduğunun ayırt edilmesi için öncelikle, temel yaşamsal ihtiyaçların fazlasının aşılıp aşılmadığının gözlemlenmesi gerekir. Özellikle kişinin ihtiyacı olmadığı ürünleri kendine engel olamayarak alışveriş yapmaya devam etmesi alışveriş bağımlılığın göstergesidir.
İhtiyaçlar için yapılan alışveriş, yalnızlık, mutsuzluk, içsel sıkıntı gibi olumsuz duyguları gidermek için yapılmaya dönüşmüş ve her defasında bunun için alışverişe başvurulmuşsa bağımlılık söz konusu olabilir. Çünkü genelde bu kişiler, duygusal boşluklarını doldurma biçimleri olarak ya da yüzleşmekte zorluk çektikleri durumları görmezden gelerek bastırmaya çalışırlar. Böylece kişiler satın alma davranışıyla bu duyguları yaratırlar. Genelde rastgele alışveriş yaparlar ve alışveriş anında güçlü, mutlu ve rahatlamış hissetse de, sonrasında yoğun olarak suçluluk ve kendine kızgınlık duyabilirler. ‘’ Bu sondu’’ diye kendilerine verdikleri sözler kısa sürede bozulurak bu döngü kendini daha da borçlandırarak sürdürür.
Alışveriş bağımlılarının dolapları etiketleri üstünde duran ve hiç giyilmemiş ya da kullanılmamış giysi ya da eşyalarla tıka basa doludur ve dolmayada devam etmektedir. Alışveriş bağımlılarının amacı markalı ya da en pahalı giysileri giyinmek ya da modaya uymak, ikon olmak değildir. Kişiler bu amaçlardan çok daha ötede bir haz yaşarlar.
Çekici vitrinler, cazip indirimler, reklamlar, renkler, biçimler bazen uzaktan göründüğü kadar tehlikesiz değildir. Alışverişin huzur verdiği gerçeği çoğunluk için yalanlanamaz iken, boyutu ve sınırları bashettiğim Bu ve benzeri durumlarda, hayatı daha fazla zorlaştırmamak adına psikologlardan destek alınılmasına çekinilmemelidir.
Erkeklerin daha çok elektronik ve teknolojik ürünlere düşkünlükleri gözlenir. Fakat kadınlarda daha sık görülen alışveriş bağımlılığı kültürel kalıp yargılarımız sonucu normalize edilmeye çalışılan bağımlılık türlerindendir. Genelde ‘’Alışveriş yaparım her şey geçer, mutlu olmam için alışveriş yapmam yeterli.’’ Gibi sözleri çok sık duymaktayız. Her bağımlılığın dozu zararlı olmamakla beraber, o halde burada zararlı olan, bağımlılık tanısı alan ölçüt nedir ?
Alışveriş hastalığının adı “Onyomani”dir ve 1900’lü yıllarda tanımlanmıştır. Tarihinin eski olması o dönemlerde de görülen bir rahatsızlık olduğu yönünde bir işarettir. Günümüzde ise modernleşmeyle birlikte tüketim toplumunun oluşması, kapitalist politikalar, medya etkisi, indirimler, kredi kartları, taksitler, renkli çekici vitrinler, reklamlar vs. derken Oniomani’ye yakalanmamak için bolca sanşa ihitiyacımızın olduğunu düşünebilirsiniz…
Bahsettiğim tüm bu gelişimsel olaylar insanlarda ki dürtüsel faaliyetleri tehtit etmektedir. Alma dürtüsünü etkilemekte ve Onyomani’ye yakalanma riskini artirmaktadır. Onyomani’de dürtüsel, saplantılı bir davranış örüntüsü mevcuttur. Alışverişin ne zaman zevk, ne zaman bağımlılık olduğunun ayırt edilmesi için öncelikle, temel yaşamsal ihtiyaçların fazlasının aşılıp aşılmadığının gözlemlenmesi gerekir. Özellikle kişinin ihtiyacı olmadığı ürünleri kendine engel olamayarak alışveriş yapmaya devam etmesi alışveriş bağımlılığın göstergesidir.
İhtiyaçlar için yapılan alışveriş, yalnızlık, mutsuzluk, içsel sıkıntı gibi olumsuz duyguları gidermek için yapılmaya dönüşmüş ve her defasında bunun için alışverişe başvurulmuşsa bağımlılık söz konusu olabilir. Çünkü genelde bu kişiler, duygusal boşluklarını doldurma biçimleri olarak ya da yüzleşmekte zorluk çektikleri durumları görmezden gelerek bastırmaya çalışırlar. Böylece kişiler satın alma davranışıyla bu duyguları yaratırlar. Genelde rastgele alışveriş yaparlar ve alışveriş anında güçlü, mutlu ve rahatlamış hissetse de, sonrasında yoğun olarak suçluluk ve kendine kızgınlık duyabilirler. ‘’ Bu sondu’’ diye kendilerine verdikleri sözler kısa sürede bozulurak bu döngü kendini daha da borçlandırarak sürdürür.
Alışveriş bağımlılarının dolapları etiketleri üstünde duran ve hiç giyilmemiş ya da kullanılmamış giysi ya da eşyalarla tıka basa doludur ve dolmayada devam etmektedir. Alışveriş bağımlılarının amacı markalı ya da en pahalı giysileri giyinmek ya da modaya uymak, ikon olmak değildir. Kişiler bu amaçlardan çok daha ötede bir haz yaşarlar.
Çekici vitrinler, cazip indirimler, reklamlar, renkler, biçimler bazen uzaktan göründüğü kadar tehlikesiz değildir. Alışverişin huzur verdiği gerçeği çoğunluk için yalanlanamaz iken, boyutu ve sınırları bashettiğim Bu ve benzeri durumlarda, hayatı daha fazla zorlaştırmamak adına psikologlardan destek alınılmasına çekinilmemelidir.