Ortaokulda birkaç kişinin yüzünden sıra dayağı yediğimizi anımsıyorum. Dayağı herkes yediğinde insana çok dokunmuyor. Çünkü orada eşitlik gözetildiğini anlıyorsun. Şimdi ben öğrenciye "Evladım dersi dinlesene!" diyorum, haklı olarak bana eşitlik dersi veriyor: "Tek ben mi konuşuyorum?.."
"Ey ahali, kazıklanıyoruz!" diye başlık atmışlar, ahali hiç oralı değil. Felsefemiz şu: Elle gelen düğün bayram. Yani hepimizi kazıkladıkları zaman o kadar sorun olmuyor. İnsanı asıl üzen, eşitsizlik. Hayatta binbir eşitsizlik yaşıyoruz, bari kazıklanırken eşit olalım.
Eşitlik güzel şey. Hepimiz özel hastanede depresyon tedavisi görme, lüks bir restoranda fırınlanmış ıstakoz yeme, beş yıldızlı otelde her şey dâhil keyif çatma hakkına sahibiz. Bu eşitlik bizi teskin ediyor. Hiçbirini yapamıyoruz, o ayrı bir konu.
Dünya Engelliler Günü'nde konuşan bir makam sahibi, tekerlekli sandalyede oturanlara hitaben "Hepimiz eşitiz." dedi. Elbette öyleyiz. Sadece ufak tefek farklılıklar var. O da birey olmaktan kaynaklı.
Yağmur herkesi eşit ıslatır, demişler. Salgın sürecinde Madonna kuş sütüyle dolu küvetinde çekildiği çıplak fotoğrafları paylaşarak şöyle yazmış: “Koronavirüsün iyi yanı, herkesi eşitlemesi.” İtiraf etmeliyim, eşitlik konulu fotoğraflar çok güzeldi.
Ayda 200 bin lira kazanan da 20 bin lira kazanan da aynı miktarda trafik cezası ödüyor. Bir dilim sütsüz peynir alan herkesin ödediği vergi aynı. Hıncahınç dolu halk otobüsünde ayakta giden de oturan da aynı parayı ödüyor. Yaşasın mutlak eşitlik!..
Hesaplamışlar, kişi başına düşen ulusal gelirimiz 13 bin 110 dolar. Bundan şahsen ne ölçüde faydalandığımı bilemiyorum. Ama "kişi başına" derken her birimizi tek tek sayıyorlar ya, işte ben oradaki eşitliğe bayılıyorum…
Hangi bilge demiş, bilemiyorum: "Ölüm her şeyi eşit kılar." Düşününce biraz ferahlıyor insan. Ölmeden önce ve ölmek üzereyken eşit değilsin. Son nefesini verdiğin esnada eşitlik sağlanmış oluyor. Tek sorun, o sırada bundan haberin olmuyor.