Aşağıda yazacaklarım birilerini öfkelendirebilir.
Şaşıranlar olabilir, inanmayanlar veya “doğruyu söylüyorsun” diyenler de olabilir.
Zaten tüm yazılar böyle değil mi…
Trabzonspor, son iki yılda inanılmaz mücadeleler verdi.
Ekonomik, sportif ve masa başında her gün savaştı.
İçeride ve dışarıda zirve yarışının taşlarını yavaş yavaş döşedi.
Dün gibi hatırlıyorum iki yıl önceki Trabzonspor’u…
260 bin Euro ödeyemediği için FIFA’dan transferi yasağı almış, futbolculara 6 aydır ödeme yapamayan, personeline zar zor maaş yatırabilen bir Trabzonspor vardı.
Bakkala, manava, boyacıya, halıcıya küçük miktarda ödemeleri bile yapamayan, su alamayan bir Trabzonspor vardı.
İcra memurları kapısında bekliyordu Trabzonspor’un…
Müzesine haciz geliyor, futbolcularına yeni sezon için lisans çıkartamıyor, Süper Lig’e katılamıyordu Trabzonspor…
Bu tablodan, bugünkü Trabzonspor’a geldik…
Hiç gazetelerde “Trabzonspor’da maaş krizi” haberi görüyor musunuz? Fener, Beşiktaş, Galatasaray için “futbolcu sözleşmesini feshetti” haberleri okurken, Trabzonspor’da böyle haberlere rastlıyor musunuz?
Bunlar asla ama asla kolay olmadı… Ekonomik olarak Trabzonspor’u toparlamak büyük savaşlar ve büyük mücadeleler gerektirdi.
Sonrasında sportif adımlar atıldı ve herkesin bildiği Ünal Karaman krizi yaşandı. Ünal Karaman konusunda bazıları duygusal düşünse bile Trabzonspor yönetimi yüzde 100 haklıdır.
Tartışmasız!
Doğruyu yapmıştır.
Ünal Karaman, Trabzonspor şampiyonluğa giderken mücadeleden kaçmıştır. Mücadeledeki arkadaşlarını ateşe atmıştır. Onlara inanmamış, inancını kırmıştır.
Trabzonspor’un sezonun ilk yarısında Fenerbahçe ile 1-1 kaldığı maçtaki kadro ile Türkiye Kupası’nda 3-1 mağlup ettiği kadro arasında sadece 1 oyuncu değişmiş.
Yine Galatasaray ile 1-1 berabere kalan kadro ile Galatasaray’ı 3-1 yenen kadro arasında sadece 1 oyuncu değişmiş. Obi Mikel’in yerine Ndiaye oynamış.
Ancak Ünal Karaman’a sorsanız kadro yetersizdi, transferleri o yapmamıştı, o kadro şampiyonluğa oynamazdı.
Aslında Ünal Karaman 19 Eylül’deki Gençlerbirliği beraberliğinden sonra, ‘transferleri ben yapmadım’ diyerek de yardımcısı Hüseyin Çimşir’i ve yönetimi hedef almıştı.
Çünkü kendisi de biliyordu ki transferlerin tamamını Hüseyin Çimşir izlemiş, başkan ve yönetim kuruluyla birlikte bu kadroyu hep beraber oluşturmuşlardı. Karaman’n inanmadığı, güvenmediği, korktuğu ve kaçtığı o kadro şampiyonluğa oynadı.
Sonrasında zaten maaşlı bir çalışan olarak, Trabzonspor Kulübü’nün seçilmiş başkanına sarf ettiği “boğazınızda kalırım” cümlesi işin sonu oldu. Trabzonspor’da Şenol Güneş bile çalıştığı başkanlara “boğazınızda kalırım” demez, diyemez. Ahmet Suat Özyazıcı, Özkan Sümer bile demez, diyemez. O nedenle Ünal Karaman konusunda yönetim kurulu haklıdır, doğrudur.
Aslında bugün baktığımızda Ünal Karaman’ın karakter olarak böyle davrandığı, mücadeleden her yerde kaçtığı görülüyor.
Çaykur Rizespor’da da benzer bir şekilde mücadeleden kaçtı. Trabzonspor’da şampiyonluk mücadelesinden, Çaykur Rizespor’da küme düşme mücadelesinden çekildi. Kendisine inananları, güvenenleri yarı yolda bıraktı.
Ünal Karaman konusu açılmışken siyasete girmemek olmaz!
Zaten kendisi siyasi bir figür olan Ünal Karaman’ı Trabzonspor’dan siyasetin gönderdiği uzun süre konuşuldu yazıldı. Hatta Ünal Karaman Trabzonspor’dan gittikten sonra sezon sonuna kadar başka takım çalıştırmayacağım da demişti. Ne oldu da Çaykur Rizespor’a gitti? Ünal Karaman’ı Trabzonspor’dan gönderen siyaset, Çaykur Rizespor’a gitmesini engelleyebilirdi. Ya da Ünal Karaman, Çaykur Rizespor’a giderken bundan Rizeli Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan’ın bilgisi olmadı mı? Bu nasıl siyasetti ki, hem Trabzonspor’dan kovuyor hem de Rizespor’a gönderiyordu?!
Uzun ve epey bir karışık konular. Dediğim gibi bazılarınız bu yazdıklarıma kızabilir, üzülebilir, şaşırabilir veya doğru söylüyorsun diyebilir.
Ünal Karaman’ın ardından Trabzonspor, Hüseyin Çimşir’e emanet edildi. Bana göre doğru da bir karardı. Zaten Ünal Karaman antrenörken de takımı Hüseyin Çimşir çalıştırıyor, takımla Çimşir ilgileniyor, transferden oyuncu motivasyonuna kadar kendisi inisiyatif kullanıyordu. Yeni bir antrenör getirmek yerine Hüseyin Çimşir’i tercih etmek doğru karardı. Sonrasında zaten Hüseyin Çimşir’li Trabzonspor 16 maçlık yenilmezlik serisi yakaladı ve Türkiye Kupası’nda da finale katıldı.
Ancak son haftalarda yaşanan baskı, Alanyaspor maçından sonra Başkan ve yönetim kurulu üyelerinin saha içerisine girmesiyle birlikte oluşan ortam ve yaşanan kırılma Trabzonspor’u çok etkiledi. Sonrasında Ankaragücü, Antalya ve Denizlispor maçları…
Yüksek dağların dumanı da çok olur.
Konyaspor maçından sonra Hüseyin Çimşir’in istifa etmesi, bırakması veya gönderilmesi kaçınılmazdı.
Trabzonspor sezon içerisinde çok operasyona maruz kaldı, çok savaş verdi. Saha içinde, saha dışında ve şehirde, şehir dışında. Trabzonspor son haftalarda kötü oynamış olabilir ama tüm bu operasyonlarla yarıştan koparılmaya çalışıldığını da kimse inkar edemez. Hakemlerle, TFF içerisinde örgütlenmiş Göksel Gümüşdağ’ın yapılanmasıyla, bunların uzantıları ve diğer unsurlarla mücadele eden Trabzonspor geçen yıldan beri süre gelen öndeyken maç kaybetme alışkanlığını yenemeyince şampiyonluğunu da verdi. Belki de maçları kazansa bile şampiyon olamayacaktı.
Çünkü geçtiğimiz gün önümüze düşen bir fotoğraf her şeyin aynası gibiydi.
Trabzonspor bir yandan ekonomik, bir diğer yandan kendi iç sorunlarıyla savaşıyor, diğer taraftan da TFF içerisindeki örgütlenmeyle başabaş mücadele veriyordu. Saha içinde, saha dışında masa başında, masa sonunda her yerde savaşan Trabzonspor’un şampiyonluğu kaçırmasından sonra bir fotoğraf sosyal medyaya düştü.
Başakşehir’in şampiyonluk kutlamalarında Bilal Erdoğan ve çocuğunu Başakşehir atkıları boyunlarında olduğu halde sevinirken görünce benim jeton o anda düştü. Kendi kendime dedim ki bu fotoğraf aslında Hazine ve Maliye Bakan’ı Berat Albayrak’a yönelik bir göndermedir.
Turkuvaz Grubu’nun başındaki Serhat Albayrak’a yönelik bir göndermedir.
Mesaj içeren bir fotoğraftır.
O mesajda, “Ben buradayım, babamın oğluyum. Güç bende ve futbolu ben yönetirim, siz değil” mesajı vardır.
Tabii ki bunu bir tek fotoğraftan anlamadık.
O fotoğrafın ertesi günü yani Trabzonspor’un şampiyonluğu kaybetmesinin ardından Turkuvaz Medya’nın gazetelerinden Sabah, Fotomaç ve Takvim’de yer alan “Şaibeli sezon”, “Karanlık sezon” başlıklarının ardından da anlaşıldı.
Belli ki Trabzonspor’un şampiyonluk yarışı, adalet arayışı, hak mücadelesi Göksel Gümüşdağ’a karşı değilmiş. Göksel Gümüşdağ burada basit bir figürmüş.
Trabzonspor’un mücadelesi arka tarafta Bilal Erdoğan ve amcası Mustafa Erdoğan’laymış!
Eyy Trabzonspor ey…
Yine çok büyük bir savaş verdin…
Yine çok büyük güç odaklarının arasından tertemiz şampiyonluk için savaştın…
Çok büyüksün Trabzonspor, çok!