Turgay Beşyıldız
Garman Çorman
Milli maç araları Trabzonspor’a bugüne kadar hiç iyi gelmemişti, bilirim.
Bu sefer de aynısı mı olacak acaba? diye beklemedik değil.
Ligde 15 maçtır mağlubiyet yüzü görmeyen Trabzonspor, bu unvanını sürdürmek isterken, aynı zamanda alacağı bu galibiyetle, lig de 5 basamak birden yükselerek 3. sıraya yükselecekti.
Ev sahibinde sahaya çıkacak ideal ilk 11, maçtan önce spor kamuoyunda belliydi. Bordo mavililer Gençlerbirliği önünde, Medıcal Park stadyumuna çıkınca, bunun öyle olmadığı gördük.
Her nedense Stoper de Hüseyin‘in yerine Fernandes oynuyordu. Peki niye derseniz? Bilmiyorum.
O Fernandes ilk yarının son dakikalarına sakatlanıp çıkarken, haliyle yerini Hüseyin’e bıraktı.
O arada başkent ekibinin bir kontratağında, Stancu'nun ayağından beraberlik golü geldi.
Trabzonspor’un sol beki Filip Novak, kafa ile perdeyi açtığında dakikalar 17‘yi gösteriyordu.
Çekyalı, Trabzonspor tarihinin gelmiş, geçmiş en golcü defans oyuncusu unvanını ele geçirmiş durumda. Adam sol bek değil sanki gizli santrafor!
Bu arada 1-0’dan sonra konuk ekip adına Gun Yann Sio’nun 27 ve 28. dakikalarda yüzde yüzlük iki gol pozisyonunu, aynı güzellikte Uğurcan’ın bloke ettiğini yazmadan geçmeyelim.
Bu arada Nwakaeme’nin de altı pasın içinde kaçırdığı net gol pozisyonunu unutmuş değilim.
Gun Yann Sio’nun pozisyonlarından biri gol olsaydı, Ünal hocanın talebeleri sıkıntı yaşardı.
Futbol atamayanların, atanları sahneye çıkardığı bir oyundur.
*
Karşılaşmaya 5 sakat oyuncusundan yoksun çıkan ev sahibi, Onazi, Kamil Ahmet, Yusuf Sarı, Abdülkadir Ömür ve Ekuban beşlisinden, bu 90 dakikada bana göre Ömür ve Ekuban’ı aramadı değil.
Novak, takımını 1-0 öne geçirdiğinde, tribünlere ve kameralara kenar çizgiden aldıkları bir formalarının arkasını gösterdiler. Formanın sırtına Abdülkadir, Yusuf ve Ekuban yazıyordu. Yani golü arkadaşlarına hediye etmişlerdi. Düşünce güzel ama eksik. Haftalardır sakat olan Kamil Ahmet ve Onazi’ye sanırım biraz ayıp oldu! Onlar sizin takım arkadaşınız değil mi çocuklar?
Bu gece isteksiz, bizim yörenin eski diliyle garman çorman, yani karma karışık gördüğüm bordo mavili 11 oyuncuyu, ikinci 45 dakikada birazcık arzulu gördümse de, bu geçici bir mutlulukmuş.
Çünkü ilk devrenin sonunda 1-1’lik skorla soyunma odalarına gitmişlerdi.
Bu biraz arzu, bu biraz istek, kısa süren baskıyı getirdi. Bunun neticesinde de Wakayeme’yi ceza alanı içerisinde, kırmızı siyahlıların sağ kanat savunucusu Ahmet Oğuz indirince , orta hakem Mete Kalkavan penaltı noktasını gösterdi.
Topun başına dilerim Sosa geçmez dedim. Çünkü; çok kaçırmıştı. Topun başına Sörtloth geçti. Şık vurunca bu golle tribünler derin bir ‘ohh’çekti.
*
Bordo maililer öne geçtikten sonra, penaltıyı atan Sörloth, ardı ardına 4 değişik ama çok müsait pozisyonda hareketli 4 topa vuramaması, takımının 3.golüne çok ama çok mani oldu. Tribünleri de, yedek kulübesini de çıldırttı. Bana göre Norveçli bu 90 dakikanın hayal kırıklığıydı.
Oyunun üçte birlik son bölümünde Avdijaj, yerini İngiliz oyuncuya bıraktı ve Danıel Andre Sturridge, Trabzonspor formasıyla ilk maçına çıktı.
Oyunun ikinci yarısında penaltı vuruşuyla öne geçen ev sahibi ekip, bundan sonra frene bastı. Bir bölümünde ise sıfır puanlı, lig sonuncusu bu Gençlerbirliği, beraberlik golünü bulmak için Trabzonspor’u kendi yarı alanına resmen kapattı.
Kırmızı siyahlıların bu baskısı, göz göre göre geliyorum diyen golü, bitime 6 dakika kala kaptanları Sessegnon’un golüyle hem beraberliği, hem de ligdeki ilk puanlarını getirdi.
Bu golden önce Sturridge’ye yapılan bariz bir faul pozisyonu vardı. Ev sahibi oyuncuların o dakikalarda buna itiraz edecek takati bile yoktu.
Sörloth’un rakip takım defanslarını daha fazla rahatsız etmesi, daha fazla pres yapması, defanstan oyun kurmalarına çok müsaade etmemesi lazım.
Bana göre Trabzonspor’un for hattı beceriksiz idi. Orta sahası ve defansı da bu maçta döküldü.
Başta da yazdım ya, lige verilen bu aralar Trabzonspor’a hiç ama hiç iyi gelmiyor.
Lig uzun bir maraton ama bu tür maçlarda, bu tür rakiplere puan kaybetmek lükstür.