Trabzonspor başkanı Muharrem Usta, birkaç hafta önce farklı konuşuyordu. “Her şey güzel olacak!” diyerek sanki mutluluk serisi tv dizilerine nazire yapıyordu. Daha da ileri giderek “Para ile istenen her oyuncu alınabilir” benzeri ifadeler kullanıyordu. Hani Kuçka ile Burak Yılmaz’ı Trabzonspor’un tarzına yakışmayan uçuk fiyatlarla almıştı ya, yine alırım diye düşünüyordu herhalde!!!
Ey gidi sevgili başkan, öyle olmuyor işte… Olmadığını son açıklamalarınla gördün. Demek ki sen de şimdi anladın! Olsun anlamanın süresi yok! Kulübün geçmişteki borçlandırılmasından da söz etmişsin! Ne güzel… Sanki bunları bilmiyordun! Başkanlığının ilk basın toplantısından sonra “ Madem öyle, hesap soracak mısın?” diye sormuştum da “ Yeni cepheler açmak istemiyoruz” demiştin!
Ne güzel değil mi? Hem hesap sormak için yeni cepheler açmak istemeyeceksin, ama zorda kalınca şikayet edeceksin!!! Sevgili başkan doğrudur, Sadri Şener döneminde de bu kulüp çok büyük paralar harcadı. O zaman da eleştirdik. Gökhan Ünal’a tam 6 milyon 200 bin avro bonservis bedeli ödendi. Futbolcuya değil, kulübün tarzına itiraz ettik. Ancak Sadri Şener en azından biri çalınan şampiyonluk olmak üzere 3 büyük kupayı kazandırdı Trabzonspor’a… Sonra İbrahim Hacıosmanoğlu geldi. Sınırsız, sorumsuz ve hesapsız harcamalarla hiçbir başarı gelmeden neredeyse iflas…
Şimdi ise başa döndük. Yani gerçeklere… Demek ki paran da olsa istediğin oyuncuyu istediğin paraya alamıyormuşsun!!! Ve sadece transfer yaparak da başarı kazanılmaz. Böyle bir şey yok. Sevgili başkan gerçekler acıdır. Ve çok acı biberli çorbaya benzer. Herkes tahammül edemez. Ama sen istersen gerçeklerin acı olduğu kadar, acıttığını da bilirsin sanırım.
Haa son olarak şunu belirteyim: Sadri Şener’in astronomik transferler yaptığı dönemde takımın başında kim vardı bilir misiniz? Ersun Yanal… Rakipler de helva gibi Beşiktaş ile Sivasspor! Yanal son 5 hafta istifa edip çekip gitmişti. Şenol Güneş gelmişti de takım rayına oturmuştu. Ne garip şimdi de takımın başında Ersun Yanal var!
FUTBOL AKLIMIZ NEREDE?
Ne garip ki Türk Milli Futbol Takımı’nın her hangi bir maçında artık hiçbir heyecan duymuyor, hop oturup hop kalkmıyorum! Sanırım bu kişisel bir olay değil… Çok kişi benim gibi düşünüyor. Çünkü gözlüyor ve görüyorum. Mesela Hırvatistan’la hayati önem taşıyan bir milli maç oynayacağız. Bakıyorum, ölçüyorum, hesap yapıyorum, kendimi zorluyorum, yine de olmuyor!!! Hiç hissim yok!
Nasıl olsun ki, birkaç gün önce Ukrayna ile bir maç oynadık. Maç için seçilen kadro ile maça çıkılan kadroya baktığımda bunun ya futbol cehaleti ya da daha kötüsü ancak bir sabotaj olabileceğini düşünmedim değil… İnanılmaz bir şey! Böyle bir takımla sahaya çıkmak, üstelik Türk Milleti’ni temsilen sahaya çıkmak hangi akla hizmettir anlamak asla mümkün değil.
Maçla ilgili tonlarca yazı okudum! Eleştiriler yapıldı. Acımasızları da vardı, sağ duyulu olanlar da ama, kimsenin aklına “sabotaj” ya da ifade etmek istemediğim başka bir eylem gelmedi! Veya kimse cesaret edip yazamadı! Böyle bir futbol aklı olur mu? Hani futbol aklımız? Futbol aklımız yoksa veya böyle kullanacaksak Hırvatistan maçından hiçbir şey beklemeyin. Yok eğer oynamayanlardan kurulacak bir milli takım olacaksa o zaman belki bir şansımız olur. Maçı bu gözle izleyeceğim. Ama itiraz rezervim saklı olarak…
BU NASIL BAYRAM?
Bir bayramı daha geride bıraktık. Ama nasıl bir bayram? Başlamadan yol çilesi, biterken yol çilesi… Üstüne üstlük yüzlerce kaza ve yüzün üzerinde ölüm… Bildiğim kadarı ile kurban bayramında büyük ve küçükbaş hayvanlar kurban ediliyor! Biz de ise insanlar kurban ediliyor! Böyle bayram mı olur?
TRAFİK SORUNU!
Belediye başkanı Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu önemli açıklamalarda bulunmuş! Raylı sistem, trafik sorunu falan… Raylı sistem yılan hikayesi… Başkanın 2. dönemi bitmek üzere hala “ çek, çak…” Başkan, galiba dönemini bitirmek istiyor. Yoksa şimdiye kadar bu sistem çoktan yapılmış olurdu. Trafik sorununa gelince; belli ki başkan dolmuşçulara kıyamıyor! Dolmuş duraklarının Kahramanmaraş Caddesi’nden kaldırılmasını istemiyor! Neden acaba? Dolmuş sistemi Türkiye’de sadece Trabzon’da bu kadar rahatlık getiriyor ama, külfeti de var: Bana göre, dolmuş duraklarını şehir içinden kaldırmak en akılcı çözüm olur. Çokları, hele gençler hiç bilmez. Eskiden belediye otobüsleri Atatürk Alanı’nın kuzeyinden kalkardı. Merkez üssü orasıydı. Şimdi ise sadece sahildeki yeni peronlardan kalkıyorlar. Fena mı oldu. Trafik en azından belediye otobüslerinin şehir içinde cirit atmasından kurtuldu. Her durakta acil durumlar için birer dolmuş bekletilebilir. Ama bu 2,3, hatta akşamları çok daha fazla olunca trafik de felç oluyor. Dolmuşçuları düşünmek güzel de halkı düşünmek daha önce gelmez mi?
VAH SEBAHATTİN VAH!
Hiçbir ölüm haberi duymak, yazmak istemiyorum. Ama hayat elbette böyle değil… Hayat sanal değil, gerçekler üstüne kurulmuş… Doğum gibi ölüm de var. Deriz ki “yaşlılar sıra sıra, gençler ara sıra…” Elbette kuralı koyan Yaradan’ın bildiği var… Şimdi de Sebahattin Barutçu’yu yitirdik. Camiamızın sevilen yüzlerinden biri idi… Çok kişinin kahrını çekmişti. “Beklenmedik” anda kaybettik! Aslında hepimiz için mesajdı ölümü… Çok üzüldüm. Tabii ki eşi, ailesi kadar üzülmek mümkün değil… Çünkü ateş düştüğü yeri yakıyor. Bizler 3 gün sonra unutuyoruz. Alacağımız çok dersler var çok… Allah rahmet eylesin, ailesine sabırlar diliyorum.
Ey gidi sevgili başkan, öyle olmuyor işte… Olmadığını son açıklamalarınla gördün. Demek ki sen de şimdi anladın! Olsun anlamanın süresi yok! Kulübün geçmişteki borçlandırılmasından da söz etmişsin! Ne güzel… Sanki bunları bilmiyordun! Başkanlığının ilk basın toplantısından sonra “ Madem öyle, hesap soracak mısın?” diye sormuştum da “ Yeni cepheler açmak istemiyoruz” demiştin!
Ne güzel değil mi? Hem hesap sormak için yeni cepheler açmak istemeyeceksin, ama zorda kalınca şikayet edeceksin!!! Sevgili başkan doğrudur, Sadri Şener döneminde de bu kulüp çok büyük paralar harcadı. O zaman da eleştirdik. Gökhan Ünal’a tam 6 milyon 200 bin avro bonservis bedeli ödendi. Futbolcuya değil, kulübün tarzına itiraz ettik. Ancak Sadri Şener en azından biri çalınan şampiyonluk olmak üzere 3 büyük kupayı kazandırdı Trabzonspor’a… Sonra İbrahim Hacıosmanoğlu geldi. Sınırsız, sorumsuz ve hesapsız harcamalarla hiçbir başarı gelmeden neredeyse iflas…
Şimdi ise başa döndük. Yani gerçeklere… Demek ki paran da olsa istediğin oyuncuyu istediğin paraya alamıyormuşsun!!! Ve sadece transfer yaparak da başarı kazanılmaz. Böyle bir şey yok. Sevgili başkan gerçekler acıdır. Ve çok acı biberli çorbaya benzer. Herkes tahammül edemez. Ama sen istersen gerçeklerin acı olduğu kadar, acıttığını da bilirsin sanırım.
Haa son olarak şunu belirteyim: Sadri Şener’in astronomik transferler yaptığı dönemde takımın başında kim vardı bilir misiniz? Ersun Yanal… Rakipler de helva gibi Beşiktaş ile Sivasspor! Yanal son 5 hafta istifa edip çekip gitmişti. Şenol Güneş gelmişti de takım rayına oturmuştu. Ne garip şimdi de takımın başında Ersun Yanal var!
FUTBOL AKLIMIZ NEREDE?
Ne garip ki Türk Milli Futbol Takımı’nın her hangi bir maçında artık hiçbir heyecan duymuyor, hop oturup hop kalkmıyorum! Sanırım bu kişisel bir olay değil… Çok kişi benim gibi düşünüyor. Çünkü gözlüyor ve görüyorum. Mesela Hırvatistan’la hayati önem taşıyan bir milli maç oynayacağız. Bakıyorum, ölçüyorum, hesap yapıyorum, kendimi zorluyorum, yine de olmuyor!!! Hiç hissim yok!
Nasıl olsun ki, birkaç gün önce Ukrayna ile bir maç oynadık. Maç için seçilen kadro ile maça çıkılan kadroya baktığımda bunun ya futbol cehaleti ya da daha kötüsü ancak bir sabotaj olabileceğini düşünmedim değil… İnanılmaz bir şey! Böyle bir takımla sahaya çıkmak, üstelik Türk Milleti’ni temsilen sahaya çıkmak hangi akla hizmettir anlamak asla mümkün değil.
Maçla ilgili tonlarca yazı okudum! Eleştiriler yapıldı. Acımasızları da vardı, sağ duyulu olanlar da ama, kimsenin aklına “sabotaj” ya da ifade etmek istemediğim başka bir eylem gelmedi! Veya kimse cesaret edip yazamadı! Böyle bir futbol aklı olur mu? Hani futbol aklımız? Futbol aklımız yoksa veya böyle kullanacaksak Hırvatistan maçından hiçbir şey beklemeyin. Yok eğer oynamayanlardan kurulacak bir milli takım olacaksa o zaman belki bir şansımız olur. Maçı bu gözle izleyeceğim. Ama itiraz rezervim saklı olarak…
BU NASIL BAYRAM?
Bir bayramı daha geride bıraktık. Ama nasıl bir bayram? Başlamadan yol çilesi, biterken yol çilesi… Üstüne üstlük yüzlerce kaza ve yüzün üzerinde ölüm… Bildiğim kadarı ile kurban bayramında büyük ve küçükbaş hayvanlar kurban ediliyor! Biz de ise insanlar kurban ediliyor! Böyle bayram mı olur?
TRAFİK SORUNU!
Belediye başkanı Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu önemli açıklamalarda bulunmuş! Raylı sistem, trafik sorunu falan… Raylı sistem yılan hikayesi… Başkanın 2. dönemi bitmek üzere hala “ çek, çak…” Başkan, galiba dönemini bitirmek istiyor. Yoksa şimdiye kadar bu sistem çoktan yapılmış olurdu. Trafik sorununa gelince; belli ki başkan dolmuşçulara kıyamıyor! Dolmuş duraklarının Kahramanmaraş Caddesi’nden kaldırılmasını istemiyor! Neden acaba? Dolmuş sistemi Türkiye’de sadece Trabzon’da bu kadar rahatlık getiriyor ama, külfeti de var: Bana göre, dolmuş duraklarını şehir içinden kaldırmak en akılcı çözüm olur. Çokları, hele gençler hiç bilmez. Eskiden belediye otobüsleri Atatürk Alanı’nın kuzeyinden kalkardı. Merkez üssü orasıydı. Şimdi ise sadece sahildeki yeni peronlardan kalkıyorlar. Fena mı oldu. Trafik en azından belediye otobüslerinin şehir içinde cirit atmasından kurtuldu. Her durakta acil durumlar için birer dolmuş bekletilebilir. Ama bu 2,3, hatta akşamları çok daha fazla olunca trafik de felç oluyor. Dolmuşçuları düşünmek güzel de halkı düşünmek daha önce gelmez mi?
VAH SEBAHATTİN VAH!
Hiçbir ölüm haberi duymak, yazmak istemiyorum. Ama hayat elbette böyle değil… Hayat sanal değil, gerçekler üstüne kurulmuş… Doğum gibi ölüm de var. Deriz ki “yaşlılar sıra sıra, gençler ara sıra…” Elbette kuralı koyan Yaradan’ın bildiği var… Şimdi de Sebahattin Barutçu’yu yitirdik. Camiamızın sevilen yüzlerinden biri idi… Çok kişinin kahrını çekmişti. “Beklenmedik” anda kaybettik! Aslında hepimiz için mesajdı ölümü… Çok üzüldüm. Tabii ki eşi, ailesi kadar üzülmek mümkün değil… Çünkü ateş düştüğü yeri yakıyor. Bizler 3 gün sonra unutuyoruz. Alacağımız çok dersler var çok… Allah rahmet eylesin, ailesine sabırlar diliyorum.