Trabzonspor dün gece Fenerbahçe’yi elinden kaçırdı! 2 kez öne geçmesine rağmen bunu koruyamadı ama, ortaya koyduğu mücadele ve kazanma isteği bana “Hep böyle olun!” dedirtmedi değil… Çünkü, maçtan önce her ne kadar Trabzonspor favori gösterilse de, sonuçta büyük maçta kimin kazanacağını kestirmek güçtü. Üstelik tam 20 yıldır Trabzonspor’un İstanbul’da kazanamadığını da hatırlatalım. Ayrıca maç öncesi Trabzonsporlulara tek puan verilse oynamadan Trabzon’a dönmeyi kabul ederlerdi gibime geliyor…
Eksiklerine, maç içinde zaman zaman kopmalara, 2 kez öne geçip bunu koruyamamasına, tek taraftarının olmadığı deplasmandan tüm dezavantajlara rağmen Trabzonspor’un oynama isteğini ve arzusunu beğendim. Bunun üzerine koyabilir. O zaman lig için daha iddialı bir konuma gelebilir. Ayrıca Fenerbahçe gibi doğal şampiyonluk adayı bir takıma da rakip sahada bu beraberlikle psikolojik üstünlük kurulmuş oldu…
Maç rakibi kollama şeklinde geçti, kim hamle yaparsa, diğeri karşılık verdi. Ersun Yanal her zaman yaptığı gibi sürpriz bir 11’le çıktı sahaya… Bongondo oynamadı ama Bero sahasının içinde idi. Bu neyin taktik değişikliği idi pek anlamadım. Ayrıca Burak Yılmaz’ın sakatlanıp çıkışının ardından sahaya alternatifi N’Doye mu olmalıydı? Oyun içinde Bero değil de, Yusuf Yazıcı’nın çıkışı da tartışma konusu olabilir.
Ancak tüm bunlara rağmen Trabzonspor çok iyi oynamadı ama çok iyi mücadele etti. Kendi karakteristik özelliğini sahaya yansıtmaya çalıştı. Konyaspor maçında da pek iyi oynamadı fakat son ana kadar maçı kovalayan Trabzonspor’u dün gece yine gördük. Eğer N’Doye biraz becerikli ya da yerinde başka biri olsa idi Trabzonspor 2 net gol daha atıp çok rahat bir galibiyetle Trabzon’a dönebilirdi.
Sonuç olarak Trabzonspor ne kadar eleştirilse eleştirilsin rakibinden daha iyi idi. Eğer iddialı bir takım iseniz rakibinizden sahasında en azından bir puan almak hiç fena değil…
Hakem Ali Palabıyık’ın çaldığı düdüklerin yarıdan fazlası fuzuli idi. Olmayan faulleri verdi. Gülüp geçilecek, en küçük dokunmalara bile faul çalması saçma idi… Üstelik bunların çoğunu da Fenerbahçe lehine çaldı.
KOCAMAN BİR HİÇ!
Fenerbahçe’nin melek yüzlü teknik direktörünün hiç de göründüğü gibi olmadığını dün maç öncesi ve maç sonrası bir kere daha net bir şekilde gördük. Maç öncesi hakeme ayar vermesi, maç sonrası “Trabzonspor’un iki haftada nasıl olur da kırmızı kart görmez?” diyerek bunu hayretle karşılaması son derece tehlikeli ve çirkin bir davranıştı! Kocaman’ın bu ilk vukuatı da değil… 2010- 2011 sezonunda aynı taktiği fazlası ile yapmıştı. 1996 yılında Antalya’da elle gol atıp Fenerbahçe’nin kazanmasını sağlaması, ardından Trabzon’da 2-1 kazandıkları maçtan sonra Trabzonspor’a güzelleme yapması hep aldatıcı idi! Dün gece onun kocaman bir hiç olduğunu ne yazık ki tarafsız futbol komu oyu bir kere daha görmüştür. Çünkü faul varsa veya yapılmış ise iyi veya kötü bunları teknik adamlar değil hakemler değerlendirmeli…
Eksiklerine, maç içinde zaman zaman kopmalara, 2 kez öne geçip bunu koruyamamasına, tek taraftarının olmadığı deplasmandan tüm dezavantajlara rağmen Trabzonspor’un oynama isteğini ve arzusunu beğendim. Bunun üzerine koyabilir. O zaman lig için daha iddialı bir konuma gelebilir. Ayrıca Fenerbahçe gibi doğal şampiyonluk adayı bir takıma da rakip sahada bu beraberlikle psikolojik üstünlük kurulmuş oldu…
Maç rakibi kollama şeklinde geçti, kim hamle yaparsa, diğeri karşılık verdi. Ersun Yanal her zaman yaptığı gibi sürpriz bir 11’le çıktı sahaya… Bongondo oynamadı ama Bero sahasının içinde idi. Bu neyin taktik değişikliği idi pek anlamadım. Ayrıca Burak Yılmaz’ın sakatlanıp çıkışının ardından sahaya alternatifi N’Doye mu olmalıydı? Oyun içinde Bero değil de, Yusuf Yazıcı’nın çıkışı da tartışma konusu olabilir.
Ancak tüm bunlara rağmen Trabzonspor çok iyi oynamadı ama çok iyi mücadele etti. Kendi karakteristik özelliğini sahaya yansıtmaya çalıştı. Konyaspor maçında da pek iyi oynamadı fakat son ana kadar maçı kovalayan Trabzonspor’u dün gece yine gördük. Eğer N’Doye biraz becerikli ya da yerinde başka biri olsa idi Trabzonspor 2 net gol daha atıp çok rahat bir galibiyetle Trabzon’a dönebilirdi.
Sonuç olarak Trabzonspor ne kadar eleştirilse eleştirilsin rakibinden daha iyi idi. Eğer iddialı bir takım iseniz rakibinizden sahasında en azından bir puan almak hiç fena değil…
Hakem Ali Palabıyık’ın çaldığı düdüklerin yarıdan fazlası fuzuli idi. Olmayan faulleri verdi. Gülüp geçilecek, en küçük dokunmalara bile faul çalması saçma idi… Üstelik bunların çoğunu da Fenerbahçe lehine çaldı.
KOCAMAN BİR HİÇ!
Fenerbahçe’nin melek yüzlü teknik direktörünün hiç de göründüğü gibi olmadığını dün maç öncesi ve maç sonrası bir kere daha net bir şekilde gördük. Maç öncesi hakeme ayar vermesi, maç sonrası “Trabzonspor’un iki haftada nasıl olur da kırmızı kart görmez?” diyerek bunu hayretle karşılaması son derece tehlikeli ve çirkin bir davranıştı! Kocaman’ın bu ilk vukuatı da değil… 2010- 2011 sezonunda aynı taktiği fazlası ile yapmıştı. 1996 yılında Antalya’da elle gol atıp Fenerbahçe’nin kazanmasını sağlaması, ardından Trabzon’da 2-1 kazandıkları maçtan sonra Trabzonspor’a güzelleme yapması hep aldatıcı idi! Dün gece onun kocaman bir hiç olduğunu ne yazık ki tarafsız futbol komu oyu bir kere daha görmüştür. Çünkü faul varsa veya yapılmış ise iyi veya kötü bunları teknik adamlar değil hakemler değerlendirmeli…