Ahmet Külekçi

Ahmet Külekçi

Malazgirt’i Kürtlerle kazandık!

26 Ağustos 1071 tarihi şanlı bir direniştir..
Çanakkale ruhudur..
Atalarımızın emaneti dedelerimizin mirasıdır..
Bu büyük zaferin ne kadar anlam yüklü ve değerli olduğunu anlatmaya kelimeler yetmez..
Hele şu sıcak süreçte hele birlik ve beraberliğe çok daha büyük ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde 1071 Malazgirt Zaferini hafızalara kazımalıyız.
Tarihe not düşen devrim niteliğindeki bu zaferden çıkarılacak çok büyük dersler var.
Bu muharebe, dini, milli, siyasi, askeri neticeleri ve Türk- İslam tarihinin en büyük zaferlerinden biri olması bakımından önemlidir. 
Eğer iyi anlar eğer bunu iyi paylaşırsak gelecek kuşaklara daha huzurlu ve güvenli ülke bırakma noktasında verilen mücadelenin anlamı netlik kazanır
Muş’un Malazgirt ilçesinde 26 Ağustos 1071 tarihinde gerçekleşen bu savaşta Büyük Selçuklu Devleti’nin 40 Bin Askeri varken, Romen Diyojen önderliğindeki Büyük Roma İmparatorluğu’nun ordusunda 200 Bin’e varan asker vardı.
O gün Cuma Namazı’ndan sonra sayı anlamında aralarında uçurum bulunan bu iki ordu birbirine girdi.
Ahmet Anapalı’nın köşesinde yazdığı gibi Biz bu savaşı, Selçuklu Türkleri ile Roma Ordusundaki Hıristiyanlar arasında oldu diye bildik ve öyle öğrendik. Ama hakikat hiç de öyle değildi.
200 Bin’e varan muhteşem görüntülü Roma Ordusu’nda tabi ki Romalılar, Romalı askerler vardı. Peki sadece bu kadar mı?
Elbette hayır.
Romalıların yanı sıra, Sırplar vardı. Ermeniler, Gürcüler, Balkanlardan her millete mensup askerler vardı.
Başka kimler vardı?
Türkler vardı. Peçenekler, Uzlar, Kumanlar, Kıpçaklar, Avarlar vardı.
Yani Hıristiyanlığı seçmiş ne kadar Türk varsa hepsi devasa büyüklükte Roma Ordusu içindeydi..
Peki Sultan Alparslan’ın 40 bin kişilik ordusunda kimler vardı;
Tabi ki  en başta TÜRKLER vardı.
Başka;
Kürtler vardı, Araplar vardı.
Yani bu savaş, ırkların değil “Ümmetlerin” savaşıydı.
Müslümanlarla Hıristiyanların…
Her iki cephede birbirini öldürmeye çalışan Türkler vardı ama bir farkla;
Biri Hıristiyandı, diğeri Müslüman…  
Hıristiyan bir Türk’le ölümüne savaşan Müslüman Türk’’ün yardımına yine onun gibi Müslüman bir Kürt ya da Arap yetişti.
 
Şanlı tarihimize baktığımızda görürüz ki; üzerinde yaşadığımız toprakların vatan olması kolay olmamıştır.
 Zaten vatan bir kuru toprak parçası değildir ki.
Vatan; uğruna can verilen topraktır.
Vatan sevgisini imandan kabul eden milletimiz; din, vatan, bayrak, ezan için hiçbir fedakârlıktan kaçmamış, gerektiğinde seve seve can vermişlerdir.
Gök kubbeyi kendilerine türbe yaptığımız şehitlerimiz mukaddes Anadolu topraklarının her yerinde yan yana, koyun koyuna yatıyor.
 Doğum yerlerine baktığımızda Bursalı, Hakkarili, Edirneli, Diyarbakırlı, İzmirli, Trabzonlu, Vanlı, Muşlu, Mardinli, Bitlisli, Maraşlı, Antepli, Yozgatlı, Ankaralı, İstanbullu, Çanakkaleli, Erzurumlu kısaca Anadolu’nun her şehrinden olduklarını görürüz.
Biz hepimiz Anadoluyuz..
Aynı tavanın balıklarıyız..
Aynı geminin içindeyiz..
Dedelerimiz “Anadolu tapusu”na sahip çıkmış ve büyük bedeller ödemişlerdir. Bizler de bu tapuya mutlaka sahip çıkmalıyız.
Çünkü o tapu hepimizin namusu ve şerefidir aynı zamanda!
Türküyle, kürdüyle bu topraklara sahip çıkmaya kardeş çe yaşamaya sonuna kadar devam edeceğiz..

YAZIYA YORUM KAT
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.