Stadyumlara “arena” adının verilmesini şiddetle eleştirip “Arena spor alanları için iğrenç bir isim. Bizim geleneğimizde yok. Mutlaka değiştirilmeli!” diye yıllardır yazıp, söylüyorum. Hatta Şenol Güneş Spor Kompleksine Medical Park Arena isminin verilmesi üzerine yaklaşık 4 ay önce haber61tv stüdyosunda sevgili Tuncay Lokot’la her hafta yaptığımız Şehrin Nabzı programında bunu ağır ifadelerle dile getirmiş ama, hiçbir karşılık alamamıştım. İşe bakın ki cumhurbaşkanı konu ile ilgili tek bir kelam edince, spor camiamızı yönetenlerin ne kadar yalama ve yalaka, ayrıca “dönek” olduklarını hemen anlayıverdik! Neymiş? Arena, Türkçe olmadığı gibi spor ahlakına da yakışmazmış! Sporumuzu, futbolumuzu yönetenler bunu hiç düşünmemişler mi? Veya bu isimler verilirken akıllar neredeydi? Sadece cumhurbaşkanının sözlerini şimdi emir telakki edenlere ne denir ki? Ben bunu dile getirince kıllarını kıpırdatmayanlara şimdilik “yalakalar” diyorum, sizleri bilmem… Kısaca dibinde “arena” olan stadyumların tümümün ismi “emir”le değişecek! Arena isme ne kadar yanlışsa ”emir”le değiştirilmeleri de o kadar yanlıştır!
“FUTBOLUN KAZASI OLMAZ!”
Yine ramazan ayı geldi ve futboldaki en büyük tartışma başladı! “Futbolcular oruç tutsun mu, tutmasın mı?” Akıl var mantık var! Ama kim aklı öne alır, kim mantıklı davranır belirsiz!
2004 yılının Ekim’iydi. Trabzonspor’un çakma değil gerçek efsane teknik direktörlerinden Ahmet Suat Özyazıcı ile o zaman şube başkanı olduğum TSYD lokalinde iftar sonrası futbol sohbetleri yapıyorduk. Belki çokları bilmez; Özyazıcı dini bütün, namazında niyazında, samimi Müslüman bir teknik direktördür. Ama öyle çakma, gösteriş amaçlı yapmıyordu dini vecibelerini… Kısaca aydın bir Müslüman’dır.
Özyazıcı’ya futbolcuların oruç tutup tutmamaları ile ilgili bir soru sorulmuştu. Özyazıcı hiç kıvırmadan “ Futbol bir meslek, profesyonel bir iştir. Futbolun kazası olmaz, ibadetin olur. Futbolcu ramazan ayına denk gelmişse eğer niyeti varsa orucu kazaya bırakmalıdır. Ben futbolcumdan bunu isterim” demişti. Özyazıcı’nın bu sözleri o dönem Türkiye’nin spor gündemine oturmuştu. Ne dersiniz? Futbolcular oruç tutsun mu tutmasın mı? Şimdi buna cevap verebilecek kaç teknik adam kaldı?
SULANDIRMAK!
15 Temmuz darbe girişimi de iyice sulandırıldı! At izi it izine karıştırıldı. İpe sapa gelmez iddialar, birilerinin kayırıldığı zannı, siyasi ayağın “nedense” bir türlü ortaya çıkarılamaması, Cumhuriyet ve Sözcü gazetelerine yapılan sindirme hareketleri, 15 Temmuz darbe komisyonunun raporu bu tezi güçlendiriyor. Hatırlarsınız Türkiye’de 3 Temmuz şike ve teşvik davası da sulandırılmış, uluslararası tüm safhalarda “şike de var teşvik de…” dendiği halde bizde hiçbir şey olmamış ve yaşanmamış tavrı takınılmıştı! Hala da öyle… Buna sulandırmaktan başka ne denir?
KUPALARA HACİZ!
Trabzonspor’un kupalarına haciz konduğunu ve yaşananları tüm ayrıntılarına kadar biliyorsunuz! Bunun için özel bir şey yazmaya gerek yok. Ancak, başkan Muharrem Usta’nın zehir zemberek açıklamaları üzerine iki laf etmek isterim: Başkan, kupalara haciz olayını ihanete kadar götürdü!!! Evet, olayın özünde çirkinlik, terbiyesizlik, ahlaksızlık, itibarsızlaştırmak var amma, bir de işin evvelliyatı var!!! Bir kulüp başkanının menajerlerin alacaklarından haberdar olmaması mümkün değil! Eğer öyle ise durum hacizden de vahim! Bir kulüp başkanı her şeyden haberdar olacaktır. Olmalıdır. Haberdar değilse suçlamak için ilk önce aynaya bakacaktır! Yoksa olayın faturasını birkaç garibana yıkarak bu işten sıyrılmak ve yine İstanbul’un boyalı basına demeç vermekle başkanlık olmaz! Amaç bağcıyı dövmek değil, üzüm yemekse uyarılara kulak verilmelidir!
BORCU YAPAN SORUMLU OLSUN!
Trabzonspor kulübü başkanı Muharrem Usta, Milli Takımlar Teknik Sorumlusu Fatih Terim’le görüşürken düşündüklerini söylemesi üzerine Terim’in kendisine “Benden kopya çekiyorsun!” dediğini anlattı!!! Başkanın dedikleri arasında kulüplerde borçlanmayı yapanın sorumlu olması, takım kadrolarının 18’den 23’e çıkarılması gibi düşünceler var. Evet, birilerinin kopya çektiği doğru da acaba kim çekiyor?
Mesele bu satırların yazarını takip edenler biliyorlar ki spor kulübü yöneticilerinin aynen BDDK yani Bankacılık Devlet Denetleme Kurulu gibi kurumlarca denetlenmelerini ve yaptıkları sorumsuz, hesapsız harcamalardan 7 sülalelerinin sorumlu olmaları gerektiğini yıllardır yazıp söylüyor! Hem yazılarında, hem haber61TV’de ki programlarında... Bunun için Kulüpler Yasası’nın da çıkarılması gerektiğini…
Evet, başkanın dediği kopya çekse de doğrudur ve öyle de olmalıdır. Bunun için kim adım atacak, kulüpler yasanını kim çıkaracak merakla bekliyoruz. Acaba bizim başkan öncü olur mu?
MENAJERLER VE ENAYİLER!
Menajerlerin ama çakma olanlarının tüm ülkelerde kulüplerin baş belası oldukları kadar, birçok yöneticinin de bunlarla birlikte hareket ettiği iddiaları her zaman gündemdedir! Trabzonspor’un başına gelen haciz olayı ve sadece 3 futbolcunun menajerlik ücreti olan bir milyon 400 bin avro korkunç bir rakamdır! Kulüpler böylesine uçuk paraları sadece aracılara vererek kurtulamazlar! O zaman da denecek ki “ Vermesek futbolcular gelmeyecekler!”
Aslında aradığımız cevap da bu… Hem aradığımız cevap, hem sorunun hal yolu… Yabancı oyuncu gelmiyorsa daha iyi ya… Her kulüp kendi öz kaynaklarına döner. Bunun için Trabzonspor’dan iyi olan var mı? Böylece hem menajer ve aracılara para kaptırmaktan kurtulur kulüpler, hem de yöneticilerinin şaibe altında kalmasından…
Bunun için yakında piyasaya çıkacak olan Özkan Sümer’le ilgili biyografide yer alan küçük bir olayı naklediyorum: Olayı anlatan eski yönetici Mahmut Aksu:
“Avrupa’da bir 2.lig takımında oynayan 3’ncü veya 4’üncü kaleci için görüşme yapıyoruz. Kaleci 200 bin avroya fit… Ama menajeri giriyor devreye ve “Ben Trabzonspor’u ve Türkleri çok iyi tanıyorum. Çok daha fazlasını alacağım” diyor. Bizden ilk yıl 600, ikinci yıl 700 ve üçüncü yıl için de 800 bin avro istiyor. Daha birçok istek… Hali ile kabul etmiyoruz.”
Yıllık 200 bin avrodan 3 yıl için ortalama 700 bin avroya… Resmen sövüşlenmek ve enayilik… Peki bu menajerler bu cüreti nereden alıyorlar? Aksu’nun anlattığı olay 2008 yılında yaşanıyor ve o kaleci hala Türkiye’de bir takımda oynuyor! Adını yazmadım ama, kitapta olacak.
“FUTBOLUN KAZASI OLMAZ!”
Yine ramazan ayı geldi ve futboldaki en büyük tartışma başladı! “Futbolcular oruç tutsun mu, tutmasın mı?” Akıl var mantık var! Ama kim aklı öne alır, kim mantıklı davranır belirsiz!
2004 yılının Ekim’iydi. Trabzonspor’un çakma değil gerçek efsane teknik direktörlerinden Ahmet Suat Özyazıcı ile o zaman şube başkanı olduğum TSYD lokalinde iftar sonrası futbol sohbetleri yapıyorduk. Belki çokları bilmez; Özyazıcı dini bütün, namazında niyazında, samimi Müslüman bir teknik direktördür. Ama öyle çakma, gösteriş amaçlı yapmıyordu dini vecibelerini… Kısaca aydın bir Müslüman’dır.
Özyazıcı’ya futbolcuların oruç tutup tutmamaları ile ilgili bir soru sorulmuştu. Özyazıcı hiç kıvırmadan “ Futbol bir meslek, profesyonel bir iştir. Futbolun kazası olmaz, ibadetin olur. Futbolcu ramazan ayına denk gelmişse eğer niyeti varsa orucu kazaya bırakmalıdır. Ben futbolcumdan bunu isterim” demişti. Özyazıcı’nın bu sözleri o dönem Türkiye’nin spor gündemine oturmuştu. Ne dersiniz? Futbolcular oruç tutsun mu tutmasın mı? Şimdi buna cevap verebilecek kaç teknik adam kaldı?
SULANDIRMAK!
15 Temmuz darbe girişimi de iyice sulandırıldı! At izi it izine karıştırıldı. İpe sapa gelmez iddialar, birilerinin kayırıldığı zannı, siyasi ayağın “nedense” bir türlü ortaya çıkarılamaması, Cumhuriyet ve Sözcü gazetelerine yapılan sindirme hareketleri, 15 Temmuz darbe komisyonunun raporu bu tezi güçlendiriyor. Hatırlarsınız Türkiye’de 3 Temmuz şike ve teşvik davası da sulandırılmış, uluslararası tüm safhalarda “şike de var teşvik de…” dendiği halde bizde hiçbir şey olmamış ve yaşanmamış tavrı takınılmıştı! Hala da öyle… Buna sulandırmaktan başka ne denir?
KUPALARA HACİZ!
Trabzonspor’un kupalarına haciz konduğunu ve yaşananları tüm ayrıntılarına kadar biliyorsunuz! Bunun için özel bir şey yazmaya gerek yok. Ancak, başkan Muharrem Usta’nın zehir zemberek açıklamaları üzerine iki laf etmek isterim: Başkan, kupalara haciz olayını ihanete kadar götürdü!!! Evet, olayın özünde çirkinlik, terbiyesizlik, ahlaksızlık, itibarsızlaştırmak var amma, bir de işin evvelliyatı var!!! Bir kulüp başkanının menajerlerin alacaklarından haberdar olmaması mümkün değil! Eğer öyle ise durum hacizden de vahim! Bir kulüp başkanı her şeyden haberdar olacaktır. Olmalıdır. Haberdar değilse suçlamak için ilk önce aynaya bakacaktır! Yoksa olayın faturasını birkaç garibana yıkarak bu işten sıyrılmak ve yine İstanbul’un boyalı basına demeç vermekle başkanlık olmaz! Amaç bağcıyı dövmek değil, üzüm yemekse uyarılara kulak verilmelidir!
BORCU YAPAN SORUMLU OLSUN!
Trabzonspor kulübü başkanı Muharrem Usta, Milli Takımlar Teknik Sorumlusu Fatih Terim’le görüşürken düşündüklerini söylemesi üzerine Terim’in kendisine “Benden kopya çekiyorsun!” dediğini anlattı!!! Başkanın dedikleri arasında kulüplerde borçlanmayı yapanın sorumlu olması, takım kadrolarının 18’den 23’e çıkarılması gibi düşünceler var. Evet, birilerinin kopya çektiği doğru da acaba kim çekiyor?
Mesele bu satırların yazarını takip edenler biliyorlar ki spor kulübü yöneticilerinin aynen BDDK yani Bankacılık Devlet Denetleme Kurulu gibi kurumlarca denetlenmelerini ve yaptıkları sorumsuz, hesapsız harcamalardan 7 sülalelerinin sorumlu olmaları gerektiğini yıllardır yazıp söylüyor! Hem yazılarında, hem haber61TV’de ki programlarında... Bunun için Kulüpler Yasası’nın da çıkarılması gerektiğini…
Evet, başkanın dediği kopya çekse de doğrudur ve öyle de olmalıdır. Bunun için kim adım atacak, kulüpler yasanını kim çıkaracak merakla bekliyoruz. Acaba bizim başkan öncü olur mu?
MENAJERLER VE ENAYİLER!
Menajerlerin ama çakma olanlarının tüm ülkelerde kulüplerin baş belası oldukları kadar, birçok yöneticinin de bunlarla birlikte hareket ettiği iddiaları her zaman gündemdedir! Trabzonspor’un başına gelen haciz olayı ve sadece 3 futbolcunun menajerlik ücreti olan bir milyon 400 bin avro korkunç bir rakamdır! Kulüpler böylesine uçuk paraları sadece aracılara vererek kurtulamazlar! O zaman da denecek ki “ Vermesek futbolcular gelmeyecekler!”
Aslında aradığımız cevap da bu… Hem aradığımız cevap, hem sorunun hal yolu… Yabancı oyuncu gelmiyorsa daha iyi ya… Her kulüp kendi öz kaynaklarına döner. Bunun için Trabzonspor’dan iyi olan var mı? Böylece hem menajer ve aracılara para kaptırmaktan kurtulur kulüpler, hem de yöneticilerinin şaibe altında kalmasından…
Bunun için yakında piyasaya çıkacak olan Özkan Sümer’le ilgili biyografide yer alan küçük bir olayı naklediyorum: Olayı anlatan eski yönetici Mahmut Aksu:
“Avrupa’da bir 2.lig takımında oynayan 3’ncü veya 4’üncü kaleci için görüşme yapıyoruz. Kaleci 200 bin avroya fit… Ama menajeri giriyor devreye ve “Ben Trabzonspor’u ve Türkleri çok iyi tanıyorum. Çok daha fazlasını alacağım” diyor. Bizden ilk yıl 600, ikinci yıl 700 ve üçüncü yıl için de 800 bin avro istiyor. Daha birçok istek… Hali ile kabul etmiyoruz.”
Yıllık 200 bin avrodan 3 yıl için ortalama 700 bin avroya… Resmen sövüşlenmek ve enayilik… Peki bu menajerler bu cüreti nereden alıyorlar? Aksu’nun anlattığı olay 2008 yılında yaşanıyor ve o kaleci hala Türkiye’de bir takımda oynuyor! Adını yazmadım ama, kitapta olacak.