Belirsizlik ve kriz dönemlerinde kitle psikolojisi hata yaptırıyor
Uzmanlar, Türkiye genelinde 31 ilde uygulanan sokağa çıkma yasağı öncesi market ve fırınlarda oluşan yoğunluğun toplumun, belirsizlik ve kriz anında ne yapılması gerektiğine dair eğitime ihtiyacı olduğunu gösterdiğini bildirdi.
Uzmanlar, yeni tip koronavirüs (Covid19) salgını ile mücadele kapsamında 31 ilde iki günlük sokağa çıkma yasağının duyurulmasının ardından vatandaşların marketlerde, bakkallarda ve fırınlarda yoğunluk oluşturmasının, belirsizlik ve kriz anında ne yapılması gerektiğine dair eğitim eksikliğinden kaynaklandığını bildirdi.
Sokağa çıkma yasağının açıklanmasının ardından çok sayıda kişi, fırın, bakkal ve marketlerde sosyal mesafe kuralına dikkat etmeden yoğunluk oluşturdu.
Bu durumla ilgili değerlendirmede bulunan Bahçeşehir Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nilüfer Narlı, insanların bu davranışını anlamak için kitle psikolojisine bakılması gerektiğini vurguladı.
Narlı, insanların birey olarak rasyonel davranırken, kitle psikolojisi içinde rasyonelliklerini kaybedebildiklerini söyledi.
Prof. Dr. Narlı, dün gece fırın ve marketlerin önünde insanların son derece irrasyonel biçimde davranışlar sergilediğine dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hatta zaman zaman zorbalığa varan bir izdiham yarattı bazı insanlar. Bu izdihamın altında yatan en önemli neden ise insanların son bir aydır çok yoğun endişeler yaşamasıydı. Herbert Blumer, kitle psikolojisi çalışmasında duygusal yoğunluk faktörüne dikkat çeker. Panik bulaşıcıdır ve çok hızlı bir şekilde sosyal medya üzerinden yayıldı. Herkes sokağa fırladı ve uzun kuyruklar oluştu.
Bazı insanlar ise sadece sokakta ne olup bittiğini görmek için çıktılar. Bir grup, ihtiyacı olan kıt kaynaklara ulaşmak için sokağa çıkmışken bunlar onları izledi. Açgözlü davranışlar da vardı ama herkes için bunu söyleyemeyiz. Kalabalık olan ve gerçekten ihtiyacı olan aileler vardır ama 'iki gün boyunca ekmeğim ve suyum yeter mi, bir şeye ihtiyacım var mı?' demeden ihtiyaç değerlendirmesi yapmadan da kendisini sokağa atanlar vardı. Burada da panikle irrasyonel davranışın devreye girdiğini görüyoruz. Dün gece sağlıklı düşünmeden, kitle psikolojisiyle ortaya çıkan irrasyonel davranışlar sergilendiğini gördük."
Prof. Dr. Narlı, insanları rasyonel davranmaya çağırarak, "O iki günlük sokağa çıkma yasağı sürecinde insanlar gerçekten neye ihtiyacı olduğunun analizini iyi yapamadı. Mesela dün akşam elinde gazlı içecek, bisküvi, çikolata olanları gördük. Bunlar temel ihtiyaç malzemeleri değil. Bu biraz şaşırtıcı bir durumdu. İnsanlar her yer kapalı olacak, hiçbir yere çıkamayacaklar, ekmek ve suya ulaşamayacaklar diye düşünerek korkuyla hareket ettiler. O yüzden ekmek gibi temel ihtiyaçlara saldırdılar. Belirsizlik ve krizi yönetme konusunda bireysel olarak eğitimlere ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum." değerlendirmesinde bulundu.
"İki günle sınırlı olduğu tam anlaşılsaydı bu kadar panik yaşanmazdı"
Uzman Psikiyatrist Prof. Dr. Kemal Arıkan da sosyal olayların biyolojik, sosyolojik ve psikolojik olarak üçe ayrı noktada ele alınması gerektiğini vurgulayarak, "Buradaki birinci sorun biyolojiktir zira insanlar aç kalmaktan korktu ve bu bir panik yarattı. Demek ki bazı insanların evinde yeterli stok yok, olsaydı insanlar sokağa çıkmazdı. Bir de insanlar sokağa çıkma yasağının ne kadar süreceğini, kimleri kapsadığını anlamadı. İki günle sınırlı olduğu tam anlaşılsaydı bu kadar panik yaşanmazdı." diye konuştu.
İçinde bulunulan salgın günlerinde insanların paniğe çok yatkın olduğunu aktaran Arıkan, "Dün gece iki unsur vardı birincisi ölümüne kalabalık, ikincisi de gençler arasındaki şiddet. Demek ki toplumun psikolojisi gerçekten bozuk. Zaten böyle süreçlerde insanlar önce yönetimi suçlar sonra 'neden ben?' diye sormaya başlar sonra da depresyon süreci gelir. Ancak sonunda bir kabulleniş ve sorunun çözüleceği fikri belirmeye başlar. İnanıyorum ki bu panik süreçlerinin ardından biz de bu umutlu bir döneme evrileceğiz." ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Arıkan, paniğin hiçbir sorunun çözümü olmadığını dile getirerek, şunları kaydetti:
"Panikle sonuca varıldığı hiç görülmemiştir bu nedenle insanlar paniğe kapılmamalı. Bu panik sadece bizim topluma ait bir sorun değil evrensel bir sorundur. Bu bir süreç, mutlaka sonu olacak bir süreç. Haziran ya da temmuzda inişe geçeceği belli, bunu sabırla beklemek lazım. Paniğe kapılıp, kendimizi ve çevremizi riske atmayalım. İnsanlar, kendilerine olan güveni korumalı, sorumluluk sahibi davranışlar sergilemeli."