Levent Ustabaşı
Enerjinizi birlikte kullanın tüketmeyin!
Özel Avrasya Üniversitesi ile Yomra Belediye Başkanı Mustafa Bıyık arasında yaşananları görüyorsunuz.
50 dönümlük bir arazi bir türlü paylaşılamıyor!
Avrasya bu arazi üzerine yerleşkesini koymuş.
Kulanım hakkı benim diyor.
Başkan Mustafa Bıyık, “Ben önceki belediyenin kararını tanımıyorum, iptal ettim. Burayı Yomralılar da kullanacak” diyor.
Üniversite ve Yomra Belediyesi bir araya gelip bu sorunu çözmek için neden uğraşmaz?
Enerjilerini neden tüketirler?
Birlikte hem öğrencilere hem orada yaşayan insanlar için güzel projeler üretin.
Bırakın didişmeyi..
Bırakın şu saçma kavgayı..
YAYLADA YIK MAĞARAYA DİK!
Trabzon’un en muazzam yerlerinden biri.
Dünyanın en uzun ikinci mağarası..
Düzköy’deki Çal Mağarası’nın tam önüne iki katlı bir yapı yapılıyor.
Öğrendiğim kadarıyla gişe yeri ve dinlenme salonu için planlanıyormuş!
Mağaranın tam ağzının içine..
Tam olmamış!
Şöyle gırtlağına kadar sokulsaydı bari..
Şunu yapanlar hiç bunun önünün kesileceğini, içerden bakıldığında manzarasının ortadan kalkacağını düşünmez mi?
Sisdağı’nda yaylalardaki kaçak yapıları yık, in aşağıda her yıl binlerce turist çeken mağaranın tam önüne koca binayı dik!
Ne yaptığınızı bir anlayabilsek!
Bir bilsek!
Tam Çal’ı yazarken KTÜ Orman Fakültesi’nden dostum Dr. Öğr. Üyesi Emrah Yalçınalp, bir paylaşımda bulundu.
İçimden; “şuna varya ‘cuk’ diye oturur” dedim.
Bu notu yazdıktan sonra bir de iki fotoğraf görseli paylaştı.
“Burası Uri, İsviçre. Şelaleyi “değerlendirmek” diye bir dert yok. Turizme kazandırılsın diye Şelale Cafe, Çağlayan Restoran açıp beyaz plastik sandalyeleri dizmek gibi bir dert de yok. Şelaleyi görmek için geliyor, görüyor ve dönüyorsun. Ne kadar ilginç di mi?”
Ne güzel anlatmış..
Hiç kalem oynatmama gerek kalmadı.
ONLAR ÖNCEDEN YAPILMIŞ!
Sisdağı’nda 8 yayla evi yıkıldı.
Görsellerini geçen gün paylaştım.
Paylaştığım görselde çinko ve ağaçtan yapılara kepçe inmişti.
Hemen karşılarındaki 3 katlı evlerin yıkılmadığına işaret etmiştim.
Cevap şöyle geldi;
Onlar 2017 yılından önce yapıldı…
SÜT DOLU BAKRAÇI DÖKEN İNEK VE KAÇAN 3 PUAN
Galatasaray karşısında..
Kendi sahandasın..
Taraftar baskın inanılmaz!
Şehir senin yanında..
Tribünler ayakta..
Köşeye sıkıştırmışsın!
Evet sakatların var..
Eksiğin var!
Tamam da diğer yönlerden her şey senden yana..
Koşturuyorsun..
Bastırıyorsun…
Önde esir almışsın rakibini..
E golü de buluyorsun..
Trabzonspor olarak sahanın her yanına basıyorsun.
Tam bu sırada..
Öne çıkmayı bırakıyorsun.
Üstüne bir hatayla, basit bir hamleyle;
Son dakika golü yiyorsun.
Bu sütü yere döken ineğin hikayesine benziyor.
Sütü sağılan inek, bakraça bir tekme atar..
Bütün süt yere dökülür!
Ziyan olur.
E ne oldu onca emek?
Yalnız Galatasaraylı oyuncular bir ara sahada tekme tokat atıp, karetenin bin bir hareketini yaptılar.
Hakemde sadece izlemekle yetindi.
Hakemler desek daha doğru olur.
O yapılanları bordo mavili formalı oyuncular yapsaydı, en az 2 kırmızı 4 de sarı kart çıkardı.
Zaten Ömer Bayram’a Joao Pereira işaretler yaparak susmasını söylediği an dedim ‘yuh’ artık.
Yapıştırdı Osmanlı tokadını.
Buna bile gıkı çıkmadı Ali Palabıyık’ın..
Kırmızı kartlık pozisyondu.
Belkide maçın kırılma anıydı.
Sonuç olarak Trabzonspor yine önümüzdeki günlerde çok ama çok arayacağı üç puanı kaçırdı.
Evet kaçırdı diyorum, oyunu bırakmasaydı herseye rağmen sahadan 3 puanla ayrılacaktı.
Saadet abladan mesaj var;
Suya zammı asla
kabul etmeyeceğim.