Turgay Beşyıldız
Gecenin Sesini de duy Vali bey...
Bundan 22 yıl önceydi.
Yanlış hatırlamıyorsam, tarih yaprakları 1988 yılının sıcak bir yaz gününü gösteriyordu.
Hiç unutmam,güneşli bir gündü.
Yıkılan SSCB’nin O zamanki yenilikçi devlet adamı Mihail Gorbaçov, Perestroika ilan etmişti.Dünya da artık dengeler değişecekti.
*
Biz,bir grup muhabir, o gün sınır kapısı henüz açılmaya hazır olmayan,Hopa’daki Sarp kapısındaydık.Mahşeri bir kalabalık vardı.
Zamanın en iyi gazetelerinden biri olan, Güneş gazetesinin Trabzon Bürosunda görevliydik.Ezilmekten kurtulmak ve bu tarihi günü anlatan en iyi fotoğrafı çekebilmek için bir kamyon kasasının üstüne çıktım.Bir ara gözüm Anadolu Ajansından Turgut hocamıza aldı. Turgut Özdemir’e… O da iyi bir fotoğraf alabilmek ve tüm dünya ya servis yapabilmek için kendine iyi bir mevzi arıyordu.
Sarp ve karşı sınır kapısı, Sarpi tarafından gelen insanlar birbirlerini akrabalarını arıyor,toprak kuru zeminde kalkan toz bulutu içerisinde,birbirlerini bulup sarılan akrabalar ağlıyor,göz yaşları toz bulutlarına karışıp gidiyordu.Biz ise, ha bire deklanşöre basıyorduk.
Özellikle her iki kapıya da en yakın olan Lazlar ve megrel lazları birbirleriyle kucaklaşıyorken,biri Türkçe,diğeri Rusça konuşuyor, iyi anlaşamayınca da aralarında kendi ana dilleri olan “ Lazca” konuşuyorlardı.
Yakın akrabaydılar ama dinler farklıydı.Orada kalanlar Hristiyan,Türkiye tarafına geçenler,zamanla İslam diniyle tanışmıştı.
*
Rus ifadesi ,siyasal sistemin yeniden yapılanması anlamına gelen , eski Sosyalist Sovyetler Birliği'nde bunun uygulanması, yani ; Perestroika,demir perde ülkelerinin lideri olan SSCB’de, bir çok yeni devletin doğuşuyla sonuçlandı.
Her iki tarafın insanı da, birbirlerini ve ülkelerini yıllarca merak etmişlerdi.Şimdi sıra entegrasyona gelmişti.
Yüzlerce insan Türkiye’ye girmeye başlıyor,Rusya’nın dört bir tarafındaki yeni ülkelerden gelen insanlar,Batum’dan,Hopa’ya geçtikten sonra,Türkiye’ye açılıyor,bunun en önemli duraklarından biri de, Trabzon oluyordu.
*
O yılların Trabzon Asayiş Şube Müdürü Cengiz Ceylan’la yaptığım sohbet de,hiç unutmuyorum bana şunları söylemişti ; “Doğu Karadeniz Bölgesinde ve Trabzon‘da taşlar yerinden oynayacak.Gece alemlerindeki rajon farklılaşacak, bir çok ve değişik iş yerlerinin açılmasıyla ve bir çok işsizin yeni bir iş kapısı bulmasıyla birlikte ortam değişecek,bir çok yaralamalı ve ölümlü hadisede, beraberinde kuşkusuz yaşanacak.”
Evet,tam 22 yıldır devam eden bu karşılıklı gidiş,gelişler ,önce merak, sonra turizm,daha sonra da ekonomi ve ticari,ardından da sonu bazen mutlu evliliklerle biten, aşk ve sevgi girişimlerine de dönüşmüştü.
Bu şehirde ve bölgede bir çok arkadaşımız , komşu topraklardan gelen bayanlarla,mutlu evlilikler yaptı ve çoluk, çocuğa karıştı.Bununla birlikte Trabzon’da, Ruslara ve Bağımsız Cumhuriyet topluluklarına hitap edecek bir çok mağaza açılmıştı.
Bölgede Rus pazarları diye tabir edilen pazarlar açılıyor.Rusya’dan gelen incik,boncuk ve enteresan tarzda ilginç şeyler, bavul ticareti altında bu pazarlarda uygun rakamlarla yerli ve yabancı turistler için alıcı buluyordu.
*
Zamanla kime nasıl davranacağımızı bilmediğimiz ve her gelen Rusya Federasyonu vatandaşına,özellikle Bağımsız cumhuriyet topluluklarının insanlarına, çoğu yerde maddi ve manevi yanlış davranışlarda da bulunduğumuz ve de hor gördüğümüz için,artık o kalabalık giriş çıkışlar giderek azaldı. O dönemlerde Rusya de yaşanılan büyük devalüasyon orada ve burada ticari hayatı da sarsarken, bir çok Türk iş adamı da iflas etmek zorunda kaldı.
Sarp kapısından girenler de,artık daha özgür ve rahat ettikleri Hopa da kalıyor yada direkt Trabzon havalimanının yolunun tutuyor ver elini Ankara,İstanbul,İzmir,Adana ve Antalya diyerek,Trabzon’a bir simit parası bile bırakmadan, uçup gidiyordu ve bizde peşlerinden öküzün, trene baktığı gibi baka kalıyorduk.
*
Öncelikle bavul ticaretinin ilgi gördüğü bu karşılıklı ilişkilerin yanı sıra, aşk ve evlilik ilişkileri de yaşandı. Bu arada Trabzon’daki insani bir ihtiyaç, kendisine yeni bir ortam yarattı.Karşılıklı ihtiyaç, işsizlere, eğlence yerlerine yada benzer yan işletmelere de iş imkanı sağaldı.Bunlarda yetmiyormuş gibi,özelikle bölgedeki eğlence mekanları ve yerli ve yabancı uyrukla bayanlar, özelikle üzerine basarak söylüyorum. Trabzon’da son 20 yıldır diyelim,normalinden fazla polis uygulamalarına tanık oldu.Bu 20 yıl içerisinde ki, bazı dönemlerde böyle devam etti.
*
Her basın toplantısında ,bu şehrin Valisiyle, Emniyet müdürüyle ve jandarma Alay Komutanıyla, bunlar ve benzer sorunlar konuşuldu,tartışıldı,yazıldı,çizildi.
Ama bu süre içerisinde devam eden mesleğimde de şunu gördüm.Sarpi sınır kapısından gelip,Trabzon’dan içeri giren yabancıların sayısının hızla azaldığını rakamlar zaten gösterdi.
Türkiye’nin hiç bir yerinde bu sıklıkta yapılmayan gece uygulamaları,Trabzon’un gece hayatında sıklaşınca,bu mekanların,otellerin,cafe lerin işletmeleri ve yüzlerce çalışanı, evlerine bir kaç lirayı bile zor getirebilmeye başladılar. Zincirin halkaları gibi,Ya bu insanları taşıyan taksiciler,iç ve dış giyim mağazaları,gece açık olan restoranlar ,
çorbacılar, haliyle onlarında bu konuda yoğun şikayeti ve sıkıntısı başladı.
Saçma ve hazırlıksız bir sigara yasağı ve ekonomik sıkıntılardan tam gırtlağa kadar gelmiş ve gerilmiş olan mekan sahipleri,dönem dönem kendi söylevleriyle, taciz yemeye başlayınca, ortam da zaman zaman gerildi.
İşletmeciler ve çalışanları ,kendi deyimleriyle,iddialarıyla, her hafta iş yerlerinde arama,
tarama,kimlik ve pasaport kontrolü,yani uygulama yapılmaya başlanınca,yerli ve yabancı, yurt içi ve yurt dışından gelen müşterilerinin artık rahatsız olup kaçtığını ve yasal çerçeve de, burada bulunan bazı yabancı uyruklu bayanlarında,maalesef korkudan,agorafobik
rahatsızlığına yakalandıkları,kaldıkları yerlerden gece-gündüz dışarı çıkamadıklarını,bir lira bile harcamadıklarını üzülerek ve utanarak belirtmek istiyorum.
*
Gazetecilere dert yanan gece esnafı ; ” Ne yapalım iş yerlerini kapatıp.işsiz kalıp sokağa mı çıkalım,psikopat mı olalım ? sağa sola mı saldıralım ? biz devletin polisine,
jandarmasına,panzerine taş mı atıyoruz ? El mi kaldırıyoruz ? Vatan haini de değiliz.Biz uygulama yapılmasın demiyoruz ama bu mekanlara, her hafta abone gibi gelinir de, içerdekiler rahatsız edilir mi ?
İşletme sahipleri ve müşterilerle tartışılır mı ? Bazı polis memuru arkadaşlar mekan içerisinde oturan kadınlara işaret parmaklarını uzatıp, ‘ sen,sen,sen, gelin buraya ’ diyip,insanların içerisinde hem onları, hem de masadaki erkek arkadaşlarını rencide ve mahcup etmeye kimin hakkı var,soruyoruz ? Bıktık artık bizi rahat bıraksınlar,yasal olmayan bir şey varsa, bunun oto kontrolü her hafta yapılmaz ya… Bu Türkiye’nin bir çok şehrinde bu sıklıkta yok iken, neden hep Trabzon’da var ” diye dert yanıyorlar.
*
Bu yüzden bir çok iş adamı artık,Trabzon’a gelince eğlenmek için gece dışarı çıkmadığını ve para harcamadığını ve bu kente para bırakmadığını bizzat biliyorum.
Evet,Sevgili Vali bey,Eğer gece yaşantısı yasak değil,gece sokağa çıkma yasağı da yoksa,sanırım bu işte bir terslik var.
Konuya gelince; Artık sigara ve alkol kullanmayan biri olarak,bizi burada ilgilendiren sanayisiz,fabrikasız, işsiz,güçsüz ve askere baba ocağı gibi, lig şampiyonluğuna hasret bir Trabzon’un,bir nebze de olsa ekonomisinin canlı tutulmaya çalışılmasıdır.
Tam 22 yıldan beri bu Trabzon’a,Valiler,Emniyet Müdürleri,Jandarma Alay Komutanları ,
Asayiş Şubesi Müdürleri,Ahlak Masası Ekipleri gelip,gitmiştir ama Trabzon ve gece esnafı halen yerindedir.Değişen bir şey,daha da fakirleşmişlerdir .
O zaman can çekişen bu sektörü, her hafta sonu bitirmeye değil ,genelde gündüz gözüyle oto kontrolü sağlamaya çalışalım, ne dersiniz ?
Siz ve asayiş toplantısında ki mesai arkadaşlarınız,çağdaş insanlarsınız.
*
E, hep böyle olursa,bize sormazlar mı ?
İstanbul,Ankara,İzmir,Adana,Antalya vs...
Türkiye Cumhuriyeti’nin şehri de,Trabzon,yukarı Mezopotamya’ ya mı bağlandı !...