2019 yılında yürürlüğe giren ‘Türkiye Deprem Tehlike Haritası’ karalardaki ve denizlerdeki aktif fayların herhangi bir bölgede oluşturabilecek olan deprem tehlikesinin büyüklüğünü olasılık olarak verir.
Maden Tetkik Arama Enstitüsünün hazırlamış olduğu ‘Türkiye Diri Fay Haritası’ kıyılarımızı tehdit edebilecek denizlerdeki aktif fayları değil, sadece karalardaki deprem üretme kabiliyeti olan fayları gösterir.
Bu nedenle AFAD denizlerdeki aktif fay eksikliğini SHARE ve EMME gibi Türkiye’n inde dahil olduğu uluslararası projelerin haritalarını kullanarak kapatmıştır.
Türkiye Deprem Tehlikesi Haritasının temelini oluşturan AFAD tarafından hazırlanmış UDAP-Ç-13-06 nolu raporda Karadeniz Fayının segmentleri (fay parçaları), fay segmentlerinin hızları, her fay segmentin oluşturacağı en büyük depremler ayrı ayrı haritalar halinde verilmiştir.
Bu haritalara göre sahilden yaklaşık 10 km açıktan geçen Doğu Karadeniz Fayı üç ayrı fay segmentinden oluşur.
Bu fay segmentlerinin yıllık hızları (Max kayma hızı) 2-5mm dir.
Her bir fay segmentin oluşturabileceği en büyük deprem (M max) 7 den büyüktür.
Şekil 2: Doğu Karadeniz fay segmentlerinin yıllık hızları 2-5mm dir
Şekil2: Doğu Karadeniz fay segmentlerinin oluşturabileceği depremin üst limiti 7 den büyüktür.
Son yüzyıl içinde Karadeniz Fayı sınırlarımız dahilinde 1968 yılında Bartın’da 6,6 büyüklüğünde, sınırlarımız dışında ise, 1959 yılında Batum da 6,2 büyüklüğünde iki deprem üretebilmiştir.
Karadeniz fayı 2012 yılında Batum açıklarında 5,6 büyüklüğünde bir diğer deprem üretmiştir. Bölgede çok sayıda dört büyüklüğünde deprem bilinmektedir.
Şekil 3: Karadeniz Fayının ürettiği 6 dan büyük 1968 Bartın ve 1959 Batum depremleri.
Özetle Deprem Tehlike Haritasına göre Karadeniz Fayının 50 yıl içerisinde üretebileceği en büyük deprem yüzde doksan olasılıkla 6,6 dır. Bu büyüklükten daha büyük deprem olma olasılığı yüzde on dır.
Bütün bu gerçeklere rağmen uzun yıllardan beri gerek kamu, gerek sivil toplum örgütleri, gerekse toplum tarafından oluşturulan ‘Trabzon ve Rize illeri deprem bölgesinde değildir’ yanlış algısı bu illerin yapı stoklarını bu günkü deprem tehlikesi haritasına göre sorgulamak zorunda bırakırken Rize’yi de kentsel dönüşüme zorlamıştır.
Öte yandan Deprem Tehlikesi Haritasındaki deprem ivmesi değerleri tam olarak gerçeği yansıtmaz.
Çünkü bölgenin jeolojik özelliğine, zemin yapısına ve dolgulara, dere yataklarına bağlı olarak gelişmesi mümkün deprem büyütmesi ve sıvılaşma tehlikesi haritaya yansıtılmamıştır.
Bu nedenle güvenli yapılar için mikro bölgeleme çalışmaları şarttır.