İbrahim Değil
“Real Madrid’e ayıp olmasın diye yenildik”
Biz çocuklar büyüklerin sözüne karışamazdık. Annelerimiz kocalarına adlarıyla seslenemezdi. Babalarımız, çocuklarını babalarının yanında sevemezlerdi…
Ayıp kavramı zamana, yöreye, topluma, aileye göre değişiyor. Vaktiyle ayıp olan, sonradan saçma bulunabiliyor. Değişmeyen şey, ayıbın tanımı. Bir de “kibir, iftira, yalan, vefasızlık” gibi evrensel olgular… Ayıp eden, utanmalı. Ama utanması gerektiğine kişiyi ikna etmemiz gerekebilir. Dolmuşta telefonla gevezelik edip duran hödüğü mesela. Sokakta küfürlü konuşarak yürüyen dangozu…
Sadede gelelim de ayıp olmasın: Türlü tezahürünü gördük ve okuduk ayıbın. Paylaşmazsak ayıp ederiz.
Çocuklara “Ayıp nedir?” diye sormuşlar. “Birisine dil çıkarmak, parkta öpüşmek, annenin Anneler Günü’nü kutlamamak…” gibi pek çok yanıt var. “Misafirlerin yanında anneye vurmak, bağırmak…” cümleciğini okuyunca anımsadım: 18’inde bir kız öğrencim vardı, annesini dövüyordu.
Halk otobüsünde iki kadın, boş koltuk yüzünden saç saça baş başa kavgaya tutuşmuş. İzleyenler taraf tutmuyor. Koltuğunu kaptırmamak için oturduğu yerden müdahil olanlar var: “Ayıp ayıp! İkiniz de bayansınız, lütfen ayrılın!.."
İzmit’te polisler yakalama kararı bulunan uyuşturucu tacirini hurda ve tahtaların arasında saklanırken bulmuşlar. Adam çıkmamakta direniyor, çaresiz ve öfkeli. “Gelmiyorum!” diye bağırıyor. “Ayıp be size, yazıklar olsun! Bir gün siz de öyle olursunuz inşallah!..”
Sivas’ta bir adam, kendisini telefonla dolandırmaya çalışan sahte komiseri dolandırdı. Rütbesiz komiserin kalbi kırılmış, mesaj atıyor: “Valla, bu yaptığın çok ayıp oldu!..”
Şarkıcı Serdar Bey, eşinden kavgalı ayrılmış, öfkesi burnunda demeç veriyor: “Kadınlar eşitlik diye diye bizi mahvettiler. Kadınlara çok fazla hak vermemek lazım. Ayıp, yazık erkeklere!..”
Teknik Direktör Hamzaoğlu, bir anısını anlatırken “Hazırlık maçında Real Madrid’e ayıp olmasın diye yenildik.” diyor. Zarafete bakar mısınız? Duyarlı bir yurttaş bu açıklamaya sinirlenmiş, “O maça İddaa oynayanların hakkını nasıl ödeyeceksin?” diye soruyor…
Çok eskiden büyük ayıplar olurdu, şimdi hiç olmuyor. Kışın ortasında hamamda terlerken, “Bu havada dağda adam mı donarmış, bre köftehorlar?” diye sormuştu Nasrettin dedem. “Komşusu açken kendisi tok yatan…” diye söze başlayıp yoksulun feryadına kulak tıkayanlar olurdu eskiden. Kendi kazancına bakıp “Ekonomi gayet iyi, birader!..” diye ayıp edenler olurdu. Yetiştirdiği yüz binlerce öğretmeni işsiz bıraktığı halde yenilerini yetiştirmeye devam edip, “Kendilerine başka iş baksınlar” diyen eğitim bakanları olurdu çook eskiden…