Anılar hayatımızın uçup gitmiş yaprakları. Tümüyle yok olmasınlar diye çok uğraşıyoruz, çünkü onlar bizim kişisel tarihimiz. O yüzden fotoğraflar çekilip paylaşıyoruz: "Pahalı restoranda yemek yerken biz… Şurada dondurmalı frappe içiyoruz. Bu fotoda yine lüks bir mekândayız ve çok da mutluyuz..."
"Anı biriktirmek" diye bir söz ürettik. Motosikletiyle kaza yapan genç, yerde uzanmış yatarken anı fotoğrafı çektiriyor. Olabilir, kafasını çarpmıştır belki. Safranbolu'da bir taşıt ayıya çarpmış, ayı ölmüş. Gelen geçen durup maktul ile fotoğraf çektiriyor. Hayvan ölü ama olsun. Dirisiyle çektirmek mümkün olmadığından dolayı... Trafik kazası olmuş, tablo trajik. Koşun arkadaşlar, özçekim yapalım da hatıra kalsın. Fotoğraflara baktıkça bu anlamlı günü yâd ederiz…
Anı olsun, eşe dosta gösteririz diye ünlülerle fotoğraf çekilmeye can atanlar vardır. Ünlülerin zoraki girdikleri kareleri matah bir şeymiş gibi ölene dek saklayanlar… Bir sanatçı, sahnelere veda etmek üzereyken konserde hayranlarını haşlamıştı: "Bir ünlüyle fotoğraf çektirmeyi bir .ok sanıyorsunuz. Bir daha kimse benimle fotoğraf çektirmesin...” Bir fincan kahve içerken sohbet etmeyi yeğliyormuş hayranlarıyla. Ama bunun da pek mümkün olmadığı açık.
Hatıra eşya biriktirenler de var. Su şişesi, kola kutusu, kavanoz... Stadyum yıkılmadan önce bayrak direği, koltuk, stat duvarından taş alıp saklayanlar var. Eşelek köyü baraj yüzünden sular altında kalacaktı. Köylüler Gökçeada'ya göçerken caminin minaresini de söküp götürmüşler. Ona baktıkça köylerini yâd etmek amacıyla. Bu gayet makul…
İnsan, kötü anılarını unutmak isterken geçmişteki güzel yaşantıları da bilinsin istiyor; hakkıdır. Ama tekrar tekrar aynı anıları anlatıp kafa ütüleyenler çok. O yüzden “Güzel anılar biriktirdim.” sözünü duyunca “Eyvah!” diyorum…
Hayatımızı ne güzel ifade etmiş Necatigil:
"Adı, soyadı / Açılır parantez / Doğduğu yıl, çizgi, öldüğü yıl, bitti / Kapanır parantez.
Parantezin içindeki çizgi / Ne varsa orda / Ümidi, korkusu, gözyaşı, sevinci / Ne varsa orda..."
O kısacık çizgide her şey. Bugün dünle “aynı malzemeden” yapılmış. O yüzden diyorum, antika yaşantılar dükkânından çıkıp hayatı yaşamaya devam etmeli insan…
Kalemine emeğine sağlık öğretmenim sevgiler selamlar
Yanıtla (0) (0)Anılar önemlidir ara sıra bakıp şaşırmak için
İbrahim bey'in esprili diline bayılıyorum.
Yanıtla (0) (0)Ama bazen anılar yürek burkabiliyor.
Geçenlerde kitapligimi düzenlerken rahmetli babamdan kalan Tolstoy'un Kazaklar adlı kitabını bulmuştum.17.11.1966 tarihini düşmüş ve imzasını atmıştı. Daha doğmadığım o yıllarda babacığımı o kitabı okurken hayal ettim.
İnsan bir tuhaf oluyor.
Maalesef kendimiz için değil başkaları beğensin diye yaşayan bir toplum olmuşuz.
Yanıtla (1) (0)Hatıralar çok güzel, iyisi kötüsüyle. Tek isteğim 2002 kasım öncesine dönebilmek. O güne kadar ki yaşadıklarım tarif edilemez. Harika konu. Teşekkürler Ustam.
Yanıtla (4) (0)Elinize, emeğinize sağlık sayın Hoca’m..Konu, güncelin önde gideni…Dejenere olmuş; değer, değerli yahut önemsiz her ne varsa heybesini çöp ev misali dolduran garip bir toplum olduk vesselam…
Yanıtla (3) (0)