Recep Ergenç
Şenol Güneş için vizyon ve Trabzon’a dijitalleşme
Köyünde ve şehrin sokaklarında futbol oynayan çocuklar; şehirde sanki bir duygudaşlık ve insani duygularla futbolu o kadar içselleştirdiler ki sonunda Trabzonspor doğdu.
Kim derdi Şenol Güneş’in şehrin idölü olacağını, statlara adının verileceğini. Ve yıllar sonra tekrar takımın başına geçeceğini; Trabzonspor’un yıldızını yeniden parlatma arayışına girişeceğini.
Futbolcu, antrenör ve bilge adam rollerini layıkıyla yerine getiren Şenol Güneş’in Trabzon’a kazandırması gereken şey kupalardan çok, uzun soluklu bir futbol şehri olma planıdır.
Bunu ister hoca olarak, isterse başkan olarak da yapabilir.
Herkes her sene şampiyonluk veya zirve yarışı bekleyecektir, bu Trabzonspor’un doğasında olan birşey. Ancak sokağın sesine kulaklarını kapayıp, yerel kaynaklara yönelip, ciddi bir planlama dahilinde Trabzon’un eski ruhunu yaratmak dışında bir seçeneği yok. Milyonlarca euro vererek alacağı yabancı futbolcularla gideceği çok fazla bir yer yok çünkü yarıştığınız rakipler ortada. Şehrin kıt kaynaklarını özenli kullanmak, sadece 3-5 yöneticinin insiyatifine bırakılmamalı.
Yani?
Yanisi, Trabzon bir futbol şehri olmalı, üretmeli ve ürettikleriyle sürdürülebilir bir ekonomik modele ve yarışmacı bir takıma sahip olmalı.
Bunu dünyada başarmış şehir ve hatta mahalle takımları var.
Model mi istiyorsunuz? Alın size İngiltere şehirlerinin takımlarından bir seçki.
Bu şehirler, futbolun çeşitliliğini, popülerliğini ve tarihini yansıtıyor.
İngiltere Londra: Arsenal FC, Chelsea FC, Tottenham Hotspur, West Ham United, Crystal Palace, Fulham, Brentford ve daha bir kaç tanesi.
Manchester, Manchester FC ve Machester City;
Liverpool, Liverpool FC ve Everton.
Bu şehirler İngiltere lig yapısında güçlü bir yer edinmiş ve çoğu dünya çapında kulüplere ev sahipliği yapmaktadır. Özellikle Londra, birden fazla büyük takıma sahip olmalarıyla dünya futbolunda yer alıyorlar.
Londra, tıpkı İstanbul gibi değil mi? Nufüs, kaynaklar, ekonomi orada.
Peki Trabzon, kendi bünyesindeki kıt kaynakları tamamen Trabzonspor’a ayırmak zorunda mı? Ya da şöyle soralım, bu doğru bir yol mu?
İşte kastettiğim planlama da burada başlıyor.
Trabzon’da ciddi sayıda amatör kulüp var ancak bunlar bir planlama dahilinde Trabzonspor’a ve toplamda da Trabzon spor ekonomisine kayda değer bir katkı yapmıyor.
Vazgeçilmeli bu Gomera kahve laklamasından. Ülkede otuzbeşbin, Trabzonda bin200 futbol antröneri var ama yıldız oyuncu yetiştirilemiyor. Ortada bir planlama yok.
Çözüm mü?
Trabzon Üniversitesi (TRU SBF) bu konuya bir çözüm için kolları sıvadı. İlkin altyapı için “Sporcu sağlık, performans ve data merkezi”’nin kurulması sağlandı. Burada birçok paydaş elini taşın altına koydu. Buna rağmen çok eleştiri aldı, dudak bükenler oldu. Sayısallaştırılamayan (ölçülemeyen) hiçbir şey hakkında iyileştirme yapılamaz. Nokta! Bu merkezle futbola bilimin eli değecek, değsin, değmeli!
İkinci adım, Trabzon’da bin iki yüz futbol antrenörü var. Faal Futbol Antrönörü Federasyonu Trabzon Şubesi (TUFAD) ile bir işbirliği protokolü imzalandı. Yapay zeka ve robotik çağa uygun antrenörlerin (hocasız olmaz) hocaların antrenmanlarda kullanacakları dijital okur yazarlık eğitimlerine başlanıyor.
Bakın bu iki hamle sporu kurtaracak, herşeyi çözdük demiyorum. Diyorum ki, bir plana ihtiyaç var. Önce bilimden, bilimin ışığından başlayalım. Sonra elbette insan iç görüsü, yetenek avlama, onu yetiştirme kısmı geliyor. Bunu yapacak insanları eğitelim, teknolojik bilgiyle donatalım.
Peki sonra?
İşte bundan sonrası planlama.
Güçlü, rekabetçi şehir takımları. Daha fazlası. Onların desteklenmesi. Öne çıkarılması. Akçaabat Sebat’ın süper lige yükselmesi daha dün gibi, bugün ise böyle bir kulüp kaldı mı şüpheli. Süper lig kantarında olmasa da, daha fazla güçlü kulübe ve yetkin insana ihtiyacımız var.
Yoksa şehrin kıt kaynaklarını futbol simsarlarına teslim etmeye devam edeceğiz uzun yıllar.