Recep Ergenç
Oy Sürmene Sürmene...
Değerli okurlarım;
Roma ve Bizans döneminde MS 3. yüzyıldan itibaren Sourmania/Susurmena/Sousourmena olarak bilinen yerleşi yeri zamanla evrilmiş SÜRMENE olmuş....
Türkiye'nin ilklerinden olan 1884 de kurulmuş Trabzon ve 1904 kurulan Sürmene Ticaret Odaları (TOBB - Başkanı Sürmeneli, Fuat Miras), gibi ülke dinamiğinde hep ayrı yer teşkil ederdi. Eski kayıtlarda 21 tane ''Dokuma tezgahları'' ve demire en iyi su veren 17 bıçak ustaları ile ünlü Sürmene’de eski zamanlarda ahşap tekneler ormanlara yakın atölyelerde üretilir, taş döşeli kayık yollarından imece ile şarkılar türküler eşliğinde denize indirilirdi.
Zamanla yeni yollar açılırken bu tarihi kayık yolları bölündü, taş yolları asfaltlandı. Sürmene taka ustaları da sahile indi. Ahşap ustalarına yeni balıkçı tekne siparişleri sac tekneye dönünce, ustalığın yönü değişti. Kaynakçılığı öğrendiler. Ustalar çocuklarını makine mühendisliği okumaları için teşvik etti. Daha sonra burunlu kamyon şasilerinin üstüne Nazım usta önderliğinde AĞAÇ KASA OTOBÜS yapmaya başladılar. İlerleyen yıllarda, Görele, Samsun, Bursa rakibi olarak 'ÇELİK KASA otobüs imalatlarına başlayan aynı ahşap balıkcı tekneleri ustaları, zamanla balıkçı teknesi siparişlerine, başka amaçlara yönelik ve boyutları artık mühendisliği zorunlu kılan tekne siparişleri gelmeye başlamıştı.
Çekekteki yerlerine sığamaz oldular. Sürmene Sargona-Çamburnu limanı yerine daha büyük ve derin olan Yeniçam Limanı yapıldı. Nazmi Kalafatoğlu tarafından açılan DENİZCİLİK OKULU sayesinde Ustaların firmalarına limanda yer tahsis edildi. Bu girişimlere kuru havuz halen eklenemedi. Özetle gemi inşa girişimciliği olarak başlayan hikaye, büyük potansiyele (halen daha) sahip olsa da, büyük bir gemi sanayisine evrilemedi.
Bu kez başka bir başarı hikayesi yazıldı.
Sürmene metal işçiliği İstanbul / Perşembe pazarında ulusal ölçekte yer buldu. Dönemin metal tedariği hammadde olarak ray demiri olarak takalarla Sürmene’ye getirilir, mamul madde olarak İstanbul’a dönerdi. İşte Sürmeneli Abdullah Kanca İstanbul’da ürettiği küçük metal aletlerini markalaştıran isim oldu. Keser üretimiyle başlayan macera, artık küçük el aletleri ile yeni evreye geçti. Kanca zenginliğini oğullarına bıraktı. Abdullah Kanca’nın oğulları KTÜ Sürmene Abdullah Kanca Meslek Yüksek Okuluna inanılmaz bir katkı yaptılar ve yapmaya devam ediyorlar.
Aynı şekilde Sürmeneli Dereli ailesi de KTÜ Deniz Bilimleri Fakültesi için, kendi arazileri üzerinde, Deniz Ulaştırma ve İşletme Mühendisliği için bina yapıp, simülasyon merkezi ile donattı. Bölüm öğrencileri mezun olduklarında yüksek maaşla uluslar arası şirketlerde işe başlıyor. Kontenjanlar her dönem yüksek puanlı öğrencilerle doluyor.
Ustaların tehcir ile gönderilmesi geride bıçak, taka ile kemençe usta ve türkülerini bıraktılar.
SÜRBİSA kuruldu
Bıçağın ana yurdunda bıçak üretimi merdiven altından fabrikaya evrildi. Sürmene Vakfı’nın “Sürmene Tıbbi Aletler ve Bıçak Sanayii” girişimi Yılmaz Sayitoğlu’nun yoğun çabası ile üç ortağın atölyelerinden fabrikaya taşınmalarından sonra kurulabildi. Bugün Fransız çeliğinden yapılan Sürmene bıçakları hem ulusal hem de uluslar arası pazarlarda yer buluyor.
Ustalık düzeyinden başlayan bu işler, bugün hem gemi yapımı süreci hem de Sürbisa’daki başarı hikayesinde “inovasyon” geride kaldı. Gemi inşa işinde kuru havuz olmadan, makine vb ihtiyaçlar montajda kaldı. Bıçakta ise çeşitli ihtiyaçları karşılayacak ürün gamı eksik kaldı.
Trabzon’un yerelden - evrensele giden yolculuğuna, Sürmene bu kez de Sürmene’yi eklemiş oldum.
Daha anılacak çok isim vardır elbet.
Okumuşu yazmışı, ustası zanaatkarı ile Sürmene’ye dokunmuş insanlara selam olsun.