Beşiktaş’ın sahaya çıkan on birini görünce, doksanlı yılların başında zamanın Beşiktaş Teknik Direktörü Daum geldi aklıma. Yardımcısı o zamanda Roland Koch muydu tam hatırlamıyorum. Yıllar önceki karşılaşmada topla oynama yüzdesi %80’e. %20 bizim lehimize iken, rakip 80.dakikadan sonra Sertan Eser ve Metin Tekin ile bulduğu gollerle 0-2 galip ayrılmıştı Avni Aker’den.
Trabzonspor’da hafta içerisinde İnter maçının kadrosu sahadaydı. Anlaşılıyor ki, Şenol Güneş takımın tamamından memnun. Fizik kondisyon konusunda sıkıntısı yok. Rakipte ise arkada Hilbert, Sivok, Egemen ve İsmail’den oluşan bir dörtlü savunma. Önlerinde yine benzer dörtlü ile ikinci bir savunma.
Tamam, kadına şiddete hayır, fakat Beşiktaş’ın oyun anlayışına baktıktan sonra bizim seyir zevkimize uygulanan şiddetin hesabını kim verecek?
Şenol Hoca, kendi evindeki maçlarda Burak’ı önde oynatma ısrarına devam ediyor. Hele Beşiktaş gibi 9 kişi ile kalesini savunan takımlara karşı Burak’ı en uçta oynatmanın bedeli yüksek oluyor. Trabzonspor’un üçüncü bölgede çoğalmasında sıkıntı var. Çözüm henüz bulunmuş değil.
İkinci yarıda Beşiktaş’ın aklına karpuz kabuğu kaçırdı Trabzonspor. Tempoyu rakibinin ayarlamasına izin verince, haliyle de düşük tempolu oyuna dönüldü. Temponun yüksek olması Trabzonspor’un işine yarardı. Tersi oldu, rakibin işine yaradı. Halil Altıntop son haftalarda takım oyunu adına olumlu işler yapsa da, kendisinin uygun olduğu pozisyonlarda dahi, insiyatif kullanmayıp Burak Yılmaz’ı düşünmesini yadırgadık. Halil’in golü de bir gol sayılırken, Burak Yılmaz’ın golü iki sayılmıyor ki!
Giray’ın futbol saçmalığı yaparak rakibe kaptırdığı top, akabinde Tolga’nın nükseden top sektirme hastalığı ve tartışılan penaltı kararı.
Trabzonspor kazanacağı bir maçı kaybetti. Ligdeki muhtemel play off rakibine 3 puan hediye etti. Kimse çıkıp ta akıllar Fransa’daydı demesin. Fransa’daki Lille sınavı düşünülse, aynı kadro sahaya sürülmezdi. Umarız bu yenilgi, Şampiyonlar Ligi için alarm niteliğinde olur.