Levent Tan
Burak Yılmaz'ın ültimatomu!
Geçtiğimiz günlerde bazı aklı evvel muhabir arkadaşlarımızın kulağına, kendini ''akıllı'' zanneden bazı çevreler tarafından bir dedikodu üflendi...
''Burak Yılmaz'a Çin'den 25 Milyon Euro'luk teklif var!''
Onlar da hiç önünü, ardını düşünmeden, ''Kullanılıyor muyum?'' diye sormadan, gerçekliği sorgulamadan, sırf ''tıklanma'' ve mesleki gereklilikleri bahane ederek bu dedikoduyu haberleştirip sayfalarına taşıdılar.
Sonrasında kamuoyu süratle bu iddiayı aldı, gündemleştirdi, tartıştı, köpürttü...
İnanan oldu, inanmayan oldu... Satılsın diyen, ''saçmalamayın, kalsın'' diyen oldu...
Vesselam; günlerce konuşulan bu haber sonrası Burak Yılmaz Antalya'da hemen bir basın toplantısı düzenleyerek; ''Transfer teklifleri olunca ve bazı şeyler de kafanızda netleşmemişse tabii ki ayrılma ihtimali de ortaya çıkıyor. Burada kalmam için bazı şeylerin net olması gerekiyor. Şu an transfer teklifleri alıyorum. Transfer teklifi alan oyuncunun gitme ihtimali de vardır.'' dedi.
Sizi bilmem ama şahsen ben bu ucuz yollu ültimatomlara, tehdit, şantaj ve baskı girişimlerine çok gülüyorum.
Onur Kıvrak sözleşme uzatacağı zaman ''Onur'a İspanya'dan kanca'' diye haberler çıkıyor... Uğur Demirok mukavelesini yenilemek isteyince ''2010 - 2011'de kazandığımız şampiyonluk...'' diye lafa giriyor... Burak Yılmaz parasını alamayınca ''Çin'den teklif falan var ha!'' diyerek tehdit ediyor.
Gerçekten çok komik!
***
Ahlak, etik, dürüstlük, samimiyet, saygı, sevgi ve aidiyet kısımlarını bir kenara bırakıyorum. Yöntem, amaç ve sonuç olarak Trabzonspor'un ve futbol piyasasının acilen uzaklaşması ve kurtulması gereken bir ortamdır bu. Bu zihniyet, bu iklim ve bu denklem ne Türk sporunu ne de Trabzonspor'u bir yere taşır.
Benzer bir ortam Demirören sonrası Beşiktaş'ta yaşandı... Yine Avrupa Şampiyonası'nda Milli Takım'da yaşandı... Galatasaray'da yaşandı... Fenerbahçe'de yaşandı!
Sonuçlarının ''iyi'' veya ''daha iyi'' olması başka bir tartışmanın konusu ancak yönetimler ve idareciler belirli mecburiyetlerini dengeleyerek kulüplerini korudular.
Trabzonspor ise hâlâ bu temizliği tamamen yapmış değil. Ve bir türlü de yapamıyor.
***
Açık söyleyeyim;
Trabzonspor'da bir ''çeteleşme'' olduğunu düşünüyorum!
Herkesten, her şeyden kendini üstün gören ve egosunu kulübe teslim etmek yerine kulübü teslim almak için kullanan bazı futbolcular var.
Başkan gönderiyor, yönetici gönderiyor, futbolcu gönderiyorlar... Transfer yapıyor, oyuncu seçiyor, kadro şekillendiriyorlar... ''O gelsin'', ''Bu gitsin'', ''Şunla olur'', ''Bunla olmaz'' diyerek akıl vermenin ötesine geçiyor, ''Şu oynar'', ''Bu oynar'', ''Onunla daha iyi oynarız'' diyerek takım oluşturuyorlar.
Maalesef Trabzonspor'un ekonomik ve sportif mecburiyetleri yüzünden bu şahıslara ve eylemlerine teslim olunmuş durumda.
Bu ''Çeteleşme'', Muharrem Usta'yı kontratlarıyla, Rıza Çalımbay'ı saha sonuçlarına olan etkileriyle, taraftarı da ''duygu sömürüsü''yle hapsetmiş durumda.
Sonuç ortada; ''Üç kişinin kellesini alacağım..'' ile başlayan, ''Benden 'feda' istediniz ama Sosa ve Kucka'ya verilen para ne? Bunun hesabını soracağım...'' ile devam eden ve ''Ödemiyorsanız, Çin'den teklif var...'' ile bugünlere gelen bir süreç!
Gerçekten çok trajik...
***
Ne demiş ünlü düşünür; ''Hayat düşünenler için bir komedi, hissedenler için ise trajedidir.''
Biz Trabzonsporlular yine arafta kaldık sanırım...
Hem komedi hem de büyük bir trajediyi aynı anda yaşıyoruz!