Recep Ergenç
Trabzon’da ortak bir sevdamız var mı?
Yeni yılımızı daha anlamlı hale getirmek için kendimize sormamız gereken bir soru var: Zihnimizde netleşen bir sevdamız var mı?
Soruya soru ile cevap bizim doğal halimiz; Bir sevdamız olmalı mı?
Evet, elbette.
Benim sevdam; Trabzon’da maddi ve kültürel zenginlik üreterek Trabzonluların yaşam refahını arttırmak.
Sevdalı olmak; attığımız adımların ve yaptığımız işlerin son hedefinin, sadece kendi neslimiz için değil, gelecek nesiller için de Trabzon’da yaşamı zenginleştirmek ve kolaylaştırmasıdır.
İki engel var; biri, yol uzundur, kısa yol dolgun navlun; kolay ve kestirme yol olarak zihnimizin kıvrımlarında yerleşmiş.
Ya diğeri?
Biz bu işi kırk yıldır böyle yapıyoruz ya da eski köye yeni adet getirme itirazıdır.
Varsın bu direnç olsun, en azından tarafımız bilinsin.
Başka?
Trabzon’un uluslararası raflara ürün çıkarması için yerel zenginlik kaynaklarının fark edilmesi ve ortak bir gelecek tasavvuru oluşturması iki ayrı önemli başlık.
Yerel zenginlik kaynakları mı?!!!
Trabzon’da birlikte iş yapmanın önünde engellerden biri ortaklık kültürü yoksunluğu, ben merkezli olma hali.
Toprağa atılan tohum sonunda ürüne dönüşüyor
Sorunları biliyoruz ancak yerimizde de saymıyoruz.
Trabzon’un gelecek tasavvuru içinde atılan adımlardan üçü, Marka Şehir Trabzon Çalıştay Raporunda yer alan altı T’den üçünü kapsıyor.
İlki; TTSO tarafından kurulan KTÜ inovasyon ve biyoteknoloji merkezi (Teknoloji ve Bilişim Şehri Trabzon). Trabzon’da dörtyüz endemik tür var. Merkezde bu endemik türlerin etken maddeleri saptanacak, pek çok sektöre hammadde olacak.
İkincisi; Kuyumcu Kent proje aşamasındadır. Büyükşehir Belediyesi, Ticaret Odası ve Kuyumcular Odası işbirliğinde ilerliyor. (Tasarım kenti ve Turizm Kenti Trabzon üst başlıklarına katkı verilecek).
Üçüncüsü; Sporcu Performans ve Data Merkezi kuruluyor. (Spor Kenti Trabzon). Süreç Büyükşehir Belediyesi, Gençlik İl Spor Müdürlüğü ve Trabzon Üniversitesi işbirliğinde ilerliyor.
Bu girişimler, kurumların paydaşlığında ve kolektif aklın ortaklığında hayata geçiriliyor. Olmazsa olmazı bir daha belirtmekte fayda var: Emek ve sevda ile toprağa atılan tohum zamanı gelince ürüne dönüşüyor. Peki kurumların dışında, sokakta, çarşıda, esnafta, iş adamında, eğitimcide ne gibi işbirlikleri var? Kimler bu şehrin mor inekleri?
Gençler, bu topraklar sizin!
Bir mesajım da bize ve gençlere. 20-30 yıl sonrasını, 50-60 yaşını geçmiş orta yaşlı delikanlılara kurgulatmak yerine, gençleri karar süreçlerine dahil etmeliyiz. Bu şehrin iyi yetişmiş, analitik kabiliyeti yüksek ve bugünü anlayıp geleceği öngörecek karar vericilere ihtiyacı var.
Dünyanın rekabet ettiği değerler, somut olmayan Ar-Ge, fikri mülkiyet, marka değeri, veri, algoritmalar ve yazılım programları, örgütlenme becerileri gibi soyut varlıklar… Dünya ekonomisinde petrolün, eski düzen üretimin, perakendenin payları hızla azalırken, teknolojinin sürüklediği yeni işlerin ve bu soyut varlıkların payı hızla artıyor. Ve bu dünya ekonomisinin bu değişimini gençler sürüklüyor.
Gençler, bir sevdanız olmalı, toprağa düşen tohumlarla başarılı olmanın sırrı çok açık: Kendinize soru sormalısınız, analitik yetkinliğinizi kullanarak yanıtlarını aramalısınız. İmkanım yok deyip, pırıl pırıl zihinlerinizi sıradanlığa teslim etmeyin. Israr edin, sevdanız olsun, tutkuyla tohum ekin. Veya babadan kalma işi devraldığınızda, ben bu işi nasıl büyütürüm, nasıl farklı yaparım diye düşünürken, ben neden bu şehirde yapılmayanı yapmıyorum ki, diye de düşünün. Girişimci olun, hata yapmaktan korkmayın.
Trabzon, 2050’ye hazırlanacaksa eğer, yerelde ekilmiş tohumları büyüten gençlerle hazırlanabilir. Her türlü zorluğa rağmen, bu şehrin potansiyeli yüksek. Buna inanın.
Gideceğimiz yola ışık tutması için Yunus’un bir dörtlüğü uygun olacak.
Çevik bahri olmak gerek
Bir denize dalmak gerek,
Bir gevher çıkarmak gerek,
Sarraf onu bilmez ola.