Arif Çetin
Trabzonspor'da sezon hazırlıkları!
Trabzonspor'da gündem yine saha dışında belirlenmeye devam ediyor. Taraftarların umudunu kestiği bir anda, ligi dördüncü sırada bitiren ve Avrupa kupalarında mücadele etmeye hak kazanan bordo mavili camiada yaşananlar can sıkıcı boyutlara ulaştı.
Önümüzdeki sezon uygulanacak 5+3 sistemi ile yerli oyuncuların değerinin yükseldiğini biliyoruz. Mevcut yabancıların elden çıkartılıp takıma uyum sağlayacak yeni isimlerin takviyesi beklenirken yönetimin saha dışı ile ilgilenirken, hoca ve oyuncu takviyesi noktasındaki tutumunu doğru bulmadığımızı belirtelim.
Sadri Şener
Aslında sadece Sadri Şener'e değil, Trabzonspor'un ruhuna, değerlerine yazık oluyor. Her insanın olduğu gibi Şener'in de doğru ve yanlışları oldu. Mevcut Başkan Hacıosmanoğlu gibi. 2010-2011 sezonu şampiyonluğu onun başarısıdır. 3 Temmuz sürecinde yüz akıyla camiayı temsil etmiştir.
Hangi sebeple olursa olsun, eski Trabzonspor başkanı ya da başkanlarının mevcut başkan tarafından mahkemeye verilmesini kabul etmiyorum. Bu olay, kulüpteki iletişim kapılarının ne kadar açık veya kapalı olduğunun göstergesidir.
Şener'in kazandığı şampiyonluk kupasını kulübe kazandırma ana hedefiyle Trabzonspor başkanlığını kazanan ve bu görevde hâlâ o iddia ile güç kazanan bir ismin, bindiği dalı kesmesi hangi gerekçe ile ifade edilebilir, merak konusu!
Hami Mandıralı'nın suçu ne?
Hami Hoca'nın, umutların tükendiği bir anda mecburiyetten de olsa göreve getirildiğini hepimiz biliyoruz. Trabzonspor'un en büyük sorunu olan, ruhsuz oyuncularla yollarını ayırması radikal bir karardı. Camiadan da büyük alkış aldı.
Geçtiğimiz yıl aynı şey Tolunay Kafkas'a yapılmış, o Tolunay Kafkas ise, ligin son haftasında aldığı sonuçlar, Trabzonspor'un Avrupa'ya üst turlardan katılmasına büyük katkı sağlamıştı.
Değer dezenformasyonu noktasında hızla yol alan bordo mavili kulüp, bir değerini daha sistemin(!) değirmeninde kaybetmek üzere. Tıpkı Şenol Güneş, Ünal Karaman, Tolunay Kafkas, Alper Boğuşlu örneklerinde olduğu gibi.
Yolun açık olsun Şenol Hoca
Herkesin kalbi buruk olacak. Sen yeşil beyazlı camia için ter dökerken, senin de kalbinin bordo mavililerle olduğunu biliyoruz. Biz senin kıymetini anlayamadık Hocam. Görünen o ki, uzun bir süre daha anlayamayacağız.
Sen, gün geçtikçe kararan futbolumuza ışık olmaya devam et. Çünkü ülke futbolunun sana ve senin gibilere çok ama çok ihtiyacı var.
Olcan Adın
Geldiği günden beri Trabzonspor'a büyük katkı verdi. İnişli çıkışlı günleri de oldu. Zaten bu futbolun doğasında var. Ama görünen o ki, Olcan Adın ile bordo mavililerin yolları ayrılıyor. Gönülsüz oyuncuyu takımda tutmak zor. Kalsa bile faydası yok. İşte Colman örneği. Sözleşmesinin bitmesine bir yıl kalan bir oyuncu için verilmesi gereken en doğru karar, kârlı bir alışveriş ile helalleşmek olmalı.
Olcan Adın'ın muhtemel gidişi, Trabzonspor'daki iletişimsizliğin ve sıradanlaşmanın bir örneğidir. Selçuk, Burak, Umut, Egemen ve şimdi de Olcan, belki de ileri zamanda Onur, Yusuf ve diğerleri... Çuvaldızı kendimize batırma zamanı gelmedi mi?
Düşen takımdan oyuncu almak
Son dönemlerde Trabzonspor'un bir alışkanlığı oldu, düşen takımdan oyuncu almak. Bu anlamda başarı sağlanan transferler de olmadı değil. Küme düşen Manisaspor'dan alınan Selçuk İnan en yakın örnek.
Elazığsporlu Deniz ve Serdar, Antalyalı Emrah Başsan, Zeki, Kayserisporlu Sefa ve diğerleri iyi oyuncular. Kimsenin diyeceği olmaz. Ama sen Trabzonspor’sun! Sıradanlaşma!
Son söz
Ayağına top değmemiş, futbol yönetimi, futbol ekonomisi eğitimi almamış yöneticiler, yıllarca futbolla yoğrulmuş isimlerden daha çok futbolu biliyorsa ya da bildiğini iddia ediyorsa, başarısızlık kaçınılmazdır.