Hacıosmanoğlu ile Halilhodziç’in geçmişten gelen bir dostlukları vardı.
Birbirlerine öylesine güvenip inanıyıorlardı ki, Halilhodziç kendi deyimiyle “Birçok teklifi geri çevirip dostum İbrahim ile birlikte çalışmak için Trabzonspor’a geldim.Yarım kalan işi tamamlayacağım” diyordu.
Haciosmanoğlu ise, Halilhodziç’i getirmek için, kısa sürede bir takım oluşturup başarılı olmuş Hami Mandıralı’yı kapının önüne koymayı bile göze almıştı.
Bu dostluk hatırı her ikisini de Trabzonspor çatısı altında birleştirdi.
Bu öyle bir hatır ki, paralar çuvalla havada uçuşuyordu.
Hiçbiri arkadaşlık, dostluk hatırı için “Almıyorum” veya “Vermiyorum” demiyordu.
Çünkü havada uçuşan para Trabzonspor’un parası idi.
100 trilyon transferlere, 10 trilyon(2 yıllık anlaştığı para) Halilhodziç’e...
Gelirken havaalanlarında görkemli karşılama..
Giderken güle güle bile demeden bitti dostlukları..
Halilhodziç’in 4 ayda aldığı para 1.5 trilyon.
Giderken ödenen para 3 trilyon.
Toplam aldığı para 4.5 trilyon..
Dostluk bitti, para gitti..
Kimin parası?
Ersun Yanal geldi..
1.5 yıllık anlaşma karşılığı ödenecek para 9 trilyon.
Fenerbahçe’den yılda 3 trilyon alırken, Trabzonspor 5 trilyon verdi.
1.5 yıl sonunda her iki hocaya ödenen para toplam 13.5 trilyon
Hami’ye ödenen para 300 milyar.
Sorun Vahid veya Ersun’da değil.
Tıpki Mustafa ve Hami’de olmadığı gibi..
Sorun;
Parayı hesapsız savuranlarda..
Gelir kaynakları yaratma yerine borçlandıranlarda.
Başarısızlığı hocalarda arayıp, kendini sorugulamayanlarda..
Mahkemeye rağmen kongreden kaçanlarda..
1600 delegenin imzasını yok sayanlarda.
Camiaya sırtını dönenlerde.
Şehirle barışık olmayanlarda.
Takım ruhunu değil, parayı satın alanlarda..
Harcanan parayı, içinde yara edinmeyenlerde...