Caminin önünde bir dilenci, içeriden çıkanları kolluyor. İnsanlar dilenciyle göz göze gelmemek için sağa sola bakınıyor. Dilenci işin farkında, adamları uyarıyor:
“O yana bu yana bakmayın. Atın ha buraya bi şe!.. Hacı abi! At ha buraya bi şe, da!..”
Atmak “çok anlamlı” sözcüklerden biri.
Kahkaha atmak var, göbek atmak var. Bir şeye can atmak, bir işe el atmak, başarıya imza atmak var.
Haberlere bakıyorum. Nutuk atanlar, kurusıkı atanlar, topu taca atanlar, birilerine taş atanlar, ittifak yaptıklarıyla köprüleri atanlar var.
Vasat zekâlarının gereği sağa sola kurşun atanlar var.
Gazetecileri içeri atanlar var.
Arabalarıyla hava atanlar var ki bu çoktan sıradanlaştı. Güzellik merkezi sahibi Dilan Hanım, saçlarını dolarla kaplatıp Dubai’li zenginlere öyle hava atmış.
Bir bakan, muhalefet için mühim bir tespitte bulundu: "Bir icraat var mı? Yok. Ancak işkembeden atma var.”
Bir muhalif lider “Hesap soracağız” sözüne atıfta bulunarak şöyle dedi: “Muhalefet yıllarca millete palavra attı.”
Yaptığı kusurlu binada 96 kişinin hayatını kaybetmesine yol açan müteahhit, suçu kadere attı.
Tavşentepe Metrosu’nda elindeki bıçakla kadınlara tehditler savuran Emrah, mahkemede “Beni arasalardı böyle olmazdı” diyerek suçu güvenlikçilere attı.
Bir teyze “Her şey ateş pahası, yavrum” dedikten sonra pahalılığın suçunu muhalefete attı.
“La kasada para yok” paylaşımı yapan bankacıyı işten attılar.
Antalya’da evden atmak istedikleri kiracıya dayak attılar, akabinde “Evden kendi rızamla çıkıyorum” diye zorla imza attırdılar.
Denizli’de kedileri öldürüp çöpe attılar.
Geçen hafta Kızılay’da güvenlikçiler kadınlara önce laf attılar, sonra tekme tokat attılar.
Bilginler, canları yanan veya suya ihtiyacı olan bitkilerin de çığlık attığını keşfetti.
İnsan, yaşananlar karşısında ne yapacağını bilemiyor, bazen avazı çıktığı kadar bağırmak istiyor.
“Baştan sona sefalet ve haksızlıklarla dolu bir dünyada” diyor Garcia Lorca, “her sabah uyanır uyanmaz yapılacak ilk iş, çığlık atmak olmalı.”