Mehmet Fuzûli Efendi, yârine "Gözüm cânım efendim, sevdiğim devletli sultanım" diye seslenmiş. "Balım, böcüğüm, tombulum" da diyebilirdi. Biz de kendisine "efendi" ünvanını yakıştırdık, "hazretleri" de uygun düşerdi.
Saygı ve ünvan sözcükleri önemlidir. "Hazreti Mevlana" denir mesela, kendisine yücelik atfedilir. Ama "Hazreti Yunus Emre" denmez nedense.
"Hazret" sözcüğü zamanla alay amaçlı da kullanılır oldu: "Hazret, yine işkembe-i kübradan atıyor..." gibi.
"Efendi" sözcüğüne de eskiden pek iltifat edilirdi. Sonradan itibardan düştü, "İbrahim Efendi, bugün çöpleri almamışsın..." gibi bağlamlarda kullanılır oldu.
"Baş ağa"dan evrilmiş "paşa" sözcüğü, yüksek rütbeli memurlar için kullanılırdı. Bonkowski Paşa vardı, örneğin. Abdülhamit'in başkimyageri idi. Sağlık alanında başmüfettiş de oldu. Soğan yüzünden askerleri cezalandırdığı için kaptanıderyalığı elinden alınan Soğanyemez Mahmut Paşa vardı. Sadece 4 saat sadrazamlık yapabildiği için hevesi kursağında kalan Zurnazen Mustafa Paşa'mızı da saygıyla yâd edelim.
Sonradan "paşa" sözcüğü uslu, ağırbaşlı çocuklara dek indirgendi.
İnsan her ne kadar âciz bir fâni olsa da yüceltici sıfatlara ihtiyaç duyabiliyor. "Âli, aziz, muhterem, haşmetli, çelebi, mükerrem" sözcükleri geçmiş zamanlara ait. Günümüzde sürüsüne bereket makam mevki sözcükleri aynı lezzeti veriyor. "Baş ol da istersen soğan başı ol" demişler. "Başkan, müsteşar, müdür, prof." gibi sözcükler insanları ihya ediyor. Şimdi "başöğretmen" ünvanı da var, biz olamadık. İnsanda bir burukluk oluyor, hâliyle.
Makamdan koltuktan bağımsız "sayın, bey, hanımefendi" gibi sözcükler de kullanıyoruz. Değerli insanlara saygı duyduğumuzu öyle ya da böyle göstermemiz gerekiyor. "Bir dala konmuştu Karga Cenapları / Ağzında bir parça peynir vardı / Sayın Tilki kokuyu almış olmalı..." derken latife yapıyordu şair. Biz başka tilkilere, çakallara, çıyanlara; kötülere, hırsızlara, katillere "sayın" yani "saygıdeğer" denebildiğini de gördük.
Ziya Paşa'mızdan ifade araklayıp deyiverelim gayri:
Soysuza yücelik mi verir "muhterem, âli, sayın"
Aman, iltifat ederken bizi saymayın!..
Çok güzel bir yazı daha İbrahim hocam elinize yüreğinize sağlık.
Yanıtla (1) (0)Metaforlarla dolu harika bir yazı daha. Çok teşekkür ederim Ustam.
Yanıtla (2) (0)Günümüzde çok para sahibiyse bütün unvanlar onun adının önüne koyulabiliyor güzel olmuş yazı
Yanıtla (2) (0)Yine döktürmüşsünüz öğretmenim kalemine yüreğine sağlık
Yanıtla (3) (0)İnsan ne kadar vasıf sahibi olursa ünvanları o kadar artıyor. Sonuçta ortaya , ünvanları nı da ekleyince uzunca bir isim çıkıyor.
Yanıtla (3) (0)Acaba orta ve güney Amerikalılarda bu iş nasıl oluyor ? Onlar zaten bir kaç isim birden kullanıyorlar. Bir de birkaç ünvan sahibi olduklarını düşünürsek...
Küçükken okuduğum "Zagor" adlı çizgi romanda, baş karakterin Meksikalı arkadaşının lakabı Çiko idi.
Bir bölümde, Çikonun gerçek adını okumuştum. Halen daha hatırlarım:
Felipe Ceyotone Lopez Martinez Gonzale