Aile, toplumun temel taşı olarak kabul edilir ve bireylerin yetiştiği en önemli sosyal yapıdır. Ancak son yıllarda Türkiye’de aile kurumunun zayıfladığı, geleneksel değerlerin erozyona uğradığı ve boşanma oranlarının arttığı yönünde ciddi tartışmalar yaşanmaktadır. Bu durum, toplumun geleceği açısından önemli bir mesele olarak karşımıza çıkmaktadır.
Öncelikle, değişen toplumsal dinamikler ve modern yaşamın getirdiği bireyselleşme süreci, aile yapısını doğrudan etkilemektedir. Kentleşme, ekonomik zorluklar ve yoğun iş temposu, aile bireyleri arasındaki iletişimi zayıflatmakta ve dayanışma kültürünü giderek azaltmaktadır. Geleneksel geniş aile yapısından çekirdek aileye geçiş süreci hızlanırken, yalnız yaşayan bireylerin sayısı da artmaktadır.
Bir diğer önemli konu, evlilik ve boşanma istatistikleridir. TÜİK verilerine göre son yıllarda evlenme oranları azalırken, boşanma oranlarında belirgin bir artış gözlemlenmektedir. Maddi sıkıntılar, sosyal medya ve dijitalleşmenin bireyler üzerindeki etkileri, ilişkilerde tahammül sınırlarının daralması gibi etkenler, çiftlerin ayrılma kararlarını kolaylaştırmaktadır. Bunun sonucunda, özellikle çocukların psikolojik ve sosyal gelişimi olumsuz yönde etkilenmektedir.
Aile kurumunun zayıflamasında sosyal medya ve dijital kültürün rolü de göz ardı edilemez. Günümüzde bireyler, yüz yüze iletişim yerine sanal dünyada daha fazla vakit geçirirken, aile içi bağlar da zayıflamaktadır. Sosyal medya, gerçek ilişkileri ikinci plana iterek bireyleri sanal tatminlere yönlendirmekte ve aile içindeki duygusal bağları koparmaktadır.
Ancak tüm bu olumsuzluklara rağmen, Türkiye’de aile kurumunun tamamen yok olduğunu söylemek doğru olmaz. Aile yapısının dönüşüm geçirdiği ve yeni toplumsal koşullara uyum sağladığı gerçeği göz önünde bulundurulmalıdır. Devletin ve sivil toplum kuruluşlarının aileyi güçlendirmeye yönelik politikalar üretmesi, gençlere evlilik ve aile bilinci kazandıran eğitim programları sunulması, sosyal destek mekanizmalarının artırılması gibi adımlarla aile kurumu daha sağlıklı bir yapıya kavuşturulabilir.
Türkiye’de aile kurumu ciddi bir değişim sürecinden geçmektedir. Bu değişim sürecinin aileyi yok etmemesi için bireylerin ve kurumların bilinçli hareket etmesi, aile değerlerini koruyacak adımlar atması büyük önem taşımaktadır. Aksi takdirde, toplumsal bağların zayıflaması ve bireyselleşmenin artması, toplumun temel taşlarını sarsmaya devam edecektir.