Demokrasinin temel ilkelerinden biri, siyasetin halkın temsilcileri tarafından yapılmasıdır. Ancak Türkiye’de siyaset, birçok kişi için artık bir kamu hizmeti olmaktan çıkıp bir meslek haline gelmiş durumda. Halkın sorunlarını çözmek ve topluma hizmet etmek amacıyla yürütülmesi gereken siyaset, zamanla kariyer odaklı bir yapıya bürünerek, belirli çevrelerin çıkar alanına dönüşmüştür.
Öncelikle, Türkiye’de siyasetçilerin uzun yıllar boyunca görevde kalması ve siyasi pozisyonların nesiller boyunca belirli aileler ya da gruplar arasında el değiştirmesi, siyasetin profesyonel bir meslek gibi algılanmasına neden olmaktadır. Birçok ülkede siyaset, belirli dönemlerde değişen, farklı görüşlerin temsil edildiği dinamik bir alan olarak görülürken, Türkiye’de bu değişimin sınırlı olması ve belirli figürlerin uzun süre siyaset sahnesinde kalması eleştirilmesi gereken bir durumdur.
Bir diğer önemli konu, siyasetin bir geçim kaynağına dönüşmüş olmasıdır. Milletvekili maaşları, çeşitli ayrıcalıklar ve emeklilik hakları, siyasetçiliği cazip bir kariyer yolu haline getirmiştir. Halkın büyük bir kesimi ekonomik zorluklarla mücadele ederken, siyasetçilerin yüksek maaşlar ve geniş sosyal haklarla donatılmış olması, siyasete duyulan güveni sarsmaktadır. Siyasetin temel amacının topluma hizmet etmek olduğu gerçeği, bu maddi ayrıcalıkların gölgesinde kalmaktadır.
Ayrıca, Türkiye’de siyaset yapmanın önündeki en büyük engellerden biri de liyakat eksikliğidir. Birçok siyasi figür, yeterli eğitim ve birikime sahip olmadan sadece partiler içindeki ilişkileri sayesinde önemli mevkilere gelebilmektedir. Bu durum, siyasetin belirli bir uzmanlık gerektirdiği gerçeğini göz ardı etmekte ve kamu yönetiminde etkinliği azaltmaktadır. Siyasi partilerde yükselmenin belirli ideolojik sadakatler ve kişisel bağlantılar üzerinden gerçekleşmesi, toplumun farklı kesimlerinin siyasete katılımını zorlaştırmaktadır.
Bu noktada, Türkiye’de siyasetin gerçek anlamda halka hizmet eden bir yapıya dönüşmesi için bazı reformlara ihtiyaç duyulmaktadır. Öncelikle, siyasi görevlerin belirli sürelerle sınırlandırılması ve siyasetçilerin görev süresi boyunca özel ayrıcalıklardan yararlanmalarının önüne geçilmesi gerekmektedir. Ayrıca, siyasete girişi teşvik eden ancak onu bir kariyer olarak görmeyi engelleyen düzenlemeler yapılmalı, özellikle gençlerin ve farklı toplumsal kesimlerin siyasete katılımı artırılmalıdır.
Türkiye’de siyasetin bir meslek haline gelmesi, halk ile siyaset arasındaki bağı zayıflatmakta ve demokratik süreci olumsuz etkilemektedir. Siyaset, belirli çevrelerin uzun vadeli bir kariyer kapısı olmaktan çıkarılıp, gerçek anlamda halka hizmet etmek amacıyla yapılandırılmalıdır. Ancak bu şekilde, toplumun siyasete duyduğu güven yeniden inşa edilebilir ve demokratik süreç daha sağlıklı bir işleyişe kavuşabilir.