Mansur Yavaş’ın Saraçhane mitingindeki “paçavra” çıkışı sonrası DEM’li yöneticilerden yükselen tepkiler ve bazı baroların açıklamaları; PKK terör örgütü lideri Öcalan’ın içine dahil edildiği “barış, özgürlük, kardeşlik” denilen süreçte, DEM'in ne kadar samimi ve güvenilir olabileceğini bir kez daha tartışmamız gerektiğini ortaya koydu.
Yürütülen süreçte DEM cephesi için “Hiçbir ayrılıkçı talepleri yok” dense de, başlatılan süreçten buldukları cesaretle devlete meydan okurcasına hareket etmeleri, dün bahsini edemeyecekleri mevzuları bugün gündeme getiriyor olmalarını neye yoralım?
Milletvekili oldukları devletin bayrağına el uzatıldığında sesi çıkmayanların, sözde bayraklara bağlılık göstermesi, bu sürecin sağlıklı yürütülemeyeceğini açıkça gösteriyor. Devlet, kendi vatandaşlarının haklarını doğrudan kendileriyle konuşmalı, samimiyeti sorgulanan aracılara bel bağlamamalıdır.
Kürt ne kadar demokrasi istiyorsa, Türk de o kadar demokrasi istiyor. Kürt ne kadar özgürlük istiyorsa, Türk de o kadar özgürlük istiyor. Bunlar, tek bir milletin ortak talepleridir ve olması gereken de budur. Ancak bağlı oldukları devletin bayrağı dışında, sözde başka bayraklarla meydanlara çıkıp, ayrı bir vatanın ferdi gibi hareket edenler ve bunu savunan sözde vekiller tam olarak neyi talep ediyor?
Devletin bu tür girişimlere karşı net bir tavır alması şart. Özgürlük, bir ülkenin bütünlüğünü tehdit edecek şekilde kullanılamaz. Eğer demokrasi ve özgürlük gerçekten herkes için isteniyorsa, bu taleplerin devleti bölmeye yönelik bir araca dönüşmesine izin verilmemeli. Aksi takdirde, geçmişte olduğu gibi, bu süreçler yine memleketin birliğini ve huzurunu tehdit eden bir noktaya evrilecek.
Mansur Yavaş'ın sözlerinden sonra DEM cephesinden yükselen sesler, kafaların ardındakini bir kez görmemize olanak tanıdı diyebiliriz. Gerçekten demokrasi ve özgürlük çevresinde vatandaş üzerine bir talep mi var, yoksa daha fazlası mı?
Devlete aidiyet duymayan, ülkenin birliği ve bütünlüğünü benimsemeyen anlayışlarla yola çıkmak, sonu belirsiz bir sürece sürüklenmekten başka bir şey değildir. Bu noktada, devletin duruşu net olmalıdır: Herkes için eşit haklar, ama tek bayrak, tek vatan ve tek millet şuuruyla...