Zalim bir hükümdar, ünlü bir şairden kendisine methiye yazmasını istedi. Şair bu utanç verici görevi kabul etmeyince de onu bir keçi çobanının yanına hapsettirdi. Şair, zalime methiye yazmayı kabul etmediği için gururlu fakat zindanda tutsak olduğu için üzgün. Toplumsal şiirler yazıp kendi kendine yüksek sesle okuyup dururken bir ara çobanın gözünden yaşlar aktığını fark etti.
"Yaa, çoban kardeş" dedi, "sonunda şiirlerimle seni de etkilemeyi başardım."
"Ben şiirden miirden anlamam." dedi çoban. "Sen onları okurken sakalın aşağı yukarı inip çıkıyor da benim koca keçiyi hatırladım, ona üzülüp ağlarım."
Bunun üzerine şair koşup kapıyı yumrukladı, "Açın şu kapıyı!" diye bağırdı. "Bu duyarsız adamla aynı yerde kalmaktansa hükümdara istediği methiyeyi yazarım daha iyi..."
Duyarlılık isteyen bir konu "duyarlılık". Kimseden, 20 kat döşeğin altındaki bezelye tanesini hisseden prenses gibi olmasını bekleyemeyiz. Böylesi, sağlıklı bir durum da değil. Hastanede muayene sırasını beklerken doktorun birkaç saat önce ölmüş olduğunu öğrenip "Peki, bizim randevumuz ne olacak?" diye sorabilenlerle de işimiz yok. Keçi çobanından hallice olanlara bir selam yollayabilsek...
Arkadaşlarını itip kakan, öğretmenlerine de azap çektiren çocuğun annesi de bir öğretmen. "Benim oğlumla ne sınıf öğretmeninin, ne rehber öğretmenin, ne de başka bir öğretmenin konuşmasını istiyorum. Çocuğumu rahat bırakın." diyebilen veliyle de duyarlılık konusunda bir işimiz olamaz.
"İşte, geldik gidiyoruz. Kimse dünyaya kazık çakmayacak. Ama toprağın altında nasıl hesap vereceğini düşünen yok..." dedi kadın. Bilseniz nasıl duyarlı bir insan!.. Dedikten sonra diplerine bir şeyler döküp önce incir, sonra erik ağacımı kuruttu...
Sen edebiyatçısın. Yığınla yazınsal yapıt, yığınla eleştiri okumuşsun. Yani bu işten anlamadığın söylenemez. Yazdığın bir kitabı, tanınmış yazarçizerlere ulaştırırsın. Hakkında iki satır yazmaya tenezzül etmezler. Duyarlılık konusunda bizim onlara da anlatacak bir sözümüz yok.
Herkesin hassasiyeti kendine. Galiba bizim bu konuda kimseye bir şey anlatmamızın hiç mümkünü yok...
Ne arar bizde, hassasiyet, anlayış, düşünce.
Yanıtla (1) (0)Özellikle de, ben dahil, emekliler. İnsan biraz vefalı olur, hassas olur, düşünceli olur. Koskoca 2024 bitti-bitiyor. Bu yılı emekliler yılı ilan etme lutfunda bulunanlara bir teşekkür bildirisi yayınladık mı ? Abdest alıp "Allah razı olsun namazı" kıldık mı ? Maaşımızın bir kısmını ayırıp hayır işledik mi ?
Yok, yok, yok.
Bizden bir şey olmaz.
Değerli hocam, hep kibar ve anlayışlı bir insan olmaya çalıştım hayatım boyunca. Kimi insanlar bunu korkaklık olarak değerlendirdi. Emekli olan nüktedan bir arkadaşım bana " ilk önce kibarları öperler " demişti. Bu ahlak çöküntüsü içinde anlayışlı olmak kibar davranmak ahmaklık sayılmaktadır. Ya yanlış zamandayız ya da yanlış toplumda. Emeğine sağlık.
Yanıtla (1) (0)Yüreğine sağlık öğretmenim yazılarına bayılıyorum. Hayranlığım
Yanıtla (2) (0)Yazılarını okudukça artıyor.Kalemine yüreğine sağlık tekrar.Saygılar
Kısmen mevzunun dışına çıkarak şunları söylemek isterim. Asıl problem herkesin başkasına öğretmen kesilmesi. Hep başkalarını hizaya çekmeye, düzeltmeye çalışıyoruz. Herkesi eğri, kendimizi doğru görüyoruz. Ben duyarlı, herkes duyarsız. Benim düşüncelerim, ideolojim dogru, diğerleri yanlış. Karşı taraf da haklı olabilir, belki benim durduğum yer yanlış diyeni duymadım. Bir kere de çuvaldızı başkasına bağırmadan iğneyi kendimize batırmaya denesek
Yanıtla (1) (0)Hocam yine ders niteliğinde nükteli örnekler vererek güzel bir yazı yazdınız.tabii ki anlayana ...İnşallah ben de qnlayabilenlerden olurum
Yanıtla (2) (0)