Hayallerimiz öldü mü acaba.? Ne güzeldi bizim çocukluğumuz da bayramlar. Balonlarımız vardı, içini umutlarımızla doldurduğumuz, Fenerlerimiz vardı ışığı ,geleceğimizi aydınlatan..
Büyüyünce ne olacaksın? Bu soruyu hangimiz unutabildik.
Neydi o günler diyoruz şimdi.
Kuşluk vakti dökülürdük sokaklara, alacakaranlık kuşağına kadar sürerdi koşuşturmalar.
Önce mahalle bakkalından alınan futbol topuyla oynanan futbol maçları. Yetme di; emen almaca. Topaç çevirme de peşinden gelirdi. Misket ve ceviz oyunu da bir bölümünü alırdı günümüzün. Son perde ise çelik çomak oyunu.
Ardından sanki bir daha karşılaşmayacakmışız gibi eve dönüş yolculuğunun yüreğimizde yarattığı hüzün. Buğulu gözlerle peşimizden bakan arkadaşlarımıza kavuşmanın özlemini duyardık yüreğimizde.
Sokağın sapağı dönülüp sarı boyalı iki katlı evimizin önce üst katı görünürdü uzaktan. Sonra etrafını cepe çevre saran bahçe çiti görünürdü. 10 adım daha atmam gerekliydi kapıyı çalmam için. Tam 10 adım
Öyle ağır yürürdüm ki... biraz daha sokağın o kokusunu ciğerlerimin derinliklerine çekmek için.
Kapı tokmağını çalardım, yüreğimdeki korkuyla.
Açılmazsa bir daha çalardık kapıyı. İçerden kapıyı açmak için o yöne doğru yürüyen ayak sesi gelirdi kulağımıza.
Sonra bir sıcak yüz açardı kapıyı.
Ne kadar kızsa da yüreğinde size hissettiği sevginin ışığını yakalardım gözlerinin derinliklerinde.
Yine kan ter içende kalmışsın yüzün al al olmuş, üşütüp hasta olacaksın Orhan derdi
Ardından Bir bakışta süzerdi tüm sulietimi.
Dur oğlum; o üstün başın ne derdi? Ardından da eklerdi Onlarla sakın içeri girme, halıları kirleteceksin. Kirli elbiselerini dışarıda çıkar, sonra içeri gir. Ayaklarını da bahçe musluğunda yıkamayı ihmal etme derdi annem.
Babamız hayatın ona verdiği rolü, sert adamı oynayacak ya... Ondan korkardık
İlk şarttı ona görünmemek elbiselerimizi değiştirene kadar.
Babamın iki kardeşim Mehmet ve Sezgin'e aldığı Kuzu'nun büyüdükten sonra Bayram sabahı kurban ediliş hikayesini hatırlarım. Kesilmesin diye sabahın erken saatlerinde ikisinin evden alıp kaçtıkları Kuzu'nun yarı yolda ellerinden kurtulup eve dönmesi ve kurban edilişi gelir gözlerimin önüne.
Kesilmesine gönüllerinin razı olmadığı Kuzularını bayram sabahı kurban eden Dayım'a duydukları öfkenin büyüklüğünü görürdüm onların gözlerinde
Ne günler görmüşüz. Ne acılar sevinçler yaşamışız.
Sevinçler hatırlanıyor da ,Galiba İnsan beyni acıları erken unutmaya programlanmış.
Yoksa ilk yaşanan acı hiç unutulmazdı
Çocukluk dönemimiz çoktan geri de kaldı. Gençliği de artık bir kenara bıraktık.
Kimler geldi bu sürede kimler geçti hayatımızdan. Hayat bundan sonra hangi oyunları bize sahneleyecek oda bilinmez ki.
Acımasız bir çark görevini aksatmadan işliyor,her önüne geleni öğütüyor.
Galiba zamanın acımasız çarkı törpüledi duygularımızı.
Bir bayram arifesi bana bunları hatırlattı
Galiba ölüme giden hüzünlü yürüyüşün son aşaması bu. Her gün ölüme bir adım daha yaklaşmanın telaşı bu.
Hatıralar hatıralar,hatıralar
Vallahi güzeldi benim bayramlarım. Umutlarım vardı ,tazeliğini koruyan. Hayallerim vardı yıldızlara yakın. Düşler görürdük sımsıcak.
Şimdi hayallerimiz öldü mü acaba?
Bayram sabahı cicilerimiz olurdu ,birileri onları bizden alacak korkusuyla yatağımızın başucuna koyduğumuz..
Şimdi çocuklar bayramı nasıl yaşar bilmem
Ben bayramları böyle yaşadım
Yüreğimin derinliklerinde hissettiğim acının tarifi yok. Çaresizce çırpınış bu..
Kapının tokmağı kapıya hızla çarptığında bana kapıyı açan o sıcak yüzü hep arayacağım,özleyeceğim.
Göz pınarlarımdan süzülen ve yüzüme doğru damla damla düşen o ıslaklık onu hatırladığım sürece de hiç dinmeyecek
Bayramlar hatırlanmak içinmiş. Bayramlar kıymet bilmek içinmiş
Kıymetini bilin büyüklerinizin. Sevgiyle sarılın onlara. Ve Bayram sabahı Başınızı Annenizin göğsüne yaslayın ve onu çok sevdiğinizi bıkmadan usanmadan ona defalarca haykırın.
Vakit çok geç olmadan..
Bayramlar hatırlayıp hatırlanmak içindir.Hepinize mutlu bayramlar