Av.Günfer Erkuloğlu
E k i ş ( <-- Korkma Tersten Oku )
Tarafıma gönderilen e-postalarda ısrarla Trabzonspor konusunda yazmam söyleniyor.
Daha önce bir paylaşımımda da belirttiğim gibi, sadece ve sadece bu hususta yazan o kadar çok kişi var ki, ve ben de konu Trabzonspor ise o kadar taraflıyım ki mümkün olduğunca fikir beyanından uzak kalmak istedim.
Ama bugün, yumuşak geçişli bir şeyler paylaşacağım;
3 Temmuz 2011’den bu yana Trabzonspor hakikaten oldukça sancılı bir süreçten geçiyor.
Şike soruşturmaları, yargılama ve Trabzonspor açısından aklanma süreci sonrası, belki bu süreçten çok daha zor bir hak arama mücadelesine daha geçildi.
Şampiyonluğumuzun tescilini ve bu gururun alametifarikası kupayı istiyoruz.
Bu hususta hakikaten oldukça ses çıktı. Kayıtsız kalınmasın sağlandı.
Elbette hakkınız olanı isterken ne kadar sesli olsanız azdır.
Fakat açık ifade etmeliyim ki benim bu dönemdeki tek kaygım, tablonun gerçekte mağrur duruşunu zedeleyecek ve kamuoyu gözünde görüntüyü ağlama sızlanma mecrasına çekecek yaklaşımlardı.
Zaman zaman böyle aciz bir algı özellikle bir kısım Fenerbahçe taraftarı tarafından oluşturulmaya çalışılsa da Trabzonsporlunun keskin duruşu bu çabanın da önüne geçebildi.
Fakat hak arama mücadelesi sırasında öngörülemeyen bir başka sonuç, yani sportif anlamda ciddi başarısızlık da eş zamanlı yakamıza yapıştı.
Sorular arttı. Acaba hakkımızı arayalım, her mecrada mücadele edelim, kendimizi ifade edelim derken günden mi kopmuştuk?
Hikayenin şimdiki zamanında, üst üste alınan başarısız sonuçlar, bizleri haklı savaşımızda bile etkisiz bir noktaya çekti.
Trabzonspor’un dişiyle tırnağıyla dört büyüklerden biri olmasını hiçbir zaman hazmedememiş o diğerleri için “Zaten bu noktaya şansla gelinmişti, artık olmaları gereken yerdeler.” söylemlerinin önü açıldı.
Bir avukat olarak ifade etmekten büyük üzüntü duysam da gördük ki her mecrada gücü elinde tutanlar muhakkak ki adaletin terazisi ile de oynadılar.
Evet, hissiyatta Bize her yer Trabzon. Ama maalesef medyada gücümüz olmadığını, lobimizin eksik ve siyasi anlamda elimizin sağlam olmadığını gördük.
En güncel örnekle, salt şike hususunda farkındalığı arttırmak için yapılması planlanan anıt konusunda dahi kendi şehrimizde ne yer bulabiliyor ne isim beğendirebiliyoruz.
Çıkarlar zedelenmesin, birilerine dokundurma yapılmasın kaygıları havayı zehirlemekte.
Planlanan anıt vasıtasıyla birilerinden intikam alınacağından, ya da birden bire olmaz olmaz hakların sahibi olunacağından endişe eden bir kesim var ki, bu düzende onlar hakim.
Barış süreci, çözüm süreci denen bu dönemde benim ülkemin sınırları içerisinde topraklarda, birilerinin memnuniyeti adına, anlı şanlı Türkiye Cumhuriyeti yazan tabelalar indirilmekte.
Fakat Trabzon sınırları içerisinde, yargı kararlarında “Türk Milleti Adına..” diyerek başlayan cümlelerle tescilli şike suçunu kınayacak bir anıta yer, her nasılsa bulunamamakta.
Siyaset, ne yaman çelişkilerle dolusun esasında. Yazık, çok yazık.
Bir şekilde güzel ülkemin pek çok şehrinde bulundum. Fakat varlığından gücünden bu denli korkulan, içeriden dışarıdan haksızlıklarla yıpratılan bir şehre daha rastlamadım.
Günün sonunda insan düşünmeden edemiyor; Yahu Trabzonspor sen neymişsin.
Gülsem mi ağlasam mı?
NOT:
Güncelde bir erken kongre beklentisi var. Takvim Mayısı göstermekte.
Hatalar elbette konuşulacak. Fakat Trabzonspor cephesinde işleri çıkmaza sokacak ve akbaba gibi bekleyen diğerlerinin önünde mağrur duruşumuzu bozacak yaklaşımlardan kaçınmayız.
Ucuz, kışkırtan, emeğe saygısız ve hakaret içeren söylemlerden uzak durmak, sürecin daha yıpratıcı olmasını engelleyecektir. Yakışan gibi davranılmalı.
Lütfen dikkat.