Recep Ergenç
İmar barışı; Değerli Hemşerime mektup
Kendini ihbar eden 12 milyon insan içinde epey de hemşerim var, işgal ettikleri mera ve yaylalar; kaçak ve imara aykırı işler için bir umutla ayakta, biliyorum.
Trabzon’da da hemşerilerim kendini ihbar ederek ilk elden yayla ve meralarda yıkım kararlarını durdurdular sonra elektrik, su ya da gazı bağlatacaklar. Hak sahibi olmayı da (tapu) umut ediyorlar.
Değerli Hemşerim;
İki tapu hak sahibi arasında barış arzu edilir,
Belediye ile ise evet de ama “çürük” binalarla, hele içinde kiracı varsa…
Yaylalar, meralar, ormanlar ve kıyılarımızda da talancılarla da barış yapılsın mı?
Yıl sonuna kadar oniki milyon kadar olacağı öngörülen “işgalci, gaspçı” hemşerilerim “nasılsa af gelir”e güvenerek keyif mi çatsınlar?
Bu kere barış için masaya oturacaklar he mi?
El sıkışılacak he mi?
Eğitim affı, emlak, trafik, vergi ve cezalarda da affa alışmışız bir kere.
Sonra ne mi olacak? Mera ve yaylalarda hak sahibi olunacak he mi?
Peki ama Orman Kanunu
Mera Kanunu
Kıyı Kenar kanunu ne olacak?
Bizim bildiğimiz Devletin ve Milletin malı yasalarla korunuyor. Bu yasalar ile devlet ve millet malı olarak adlandıracağımız alanları “imar barışına” konu mu yapacağız?
Hadi daha yerel konuşalım
Sis Dağında 1071 “kaçak” ev var.
Çöpü alnıyor mu?
Evet.
Elektrik suyu bağlanmış mı?
Evet.
Sıkı durun “AB İnsan Hakları Mahkemesi”nın son kararını duydun mu?
Duymadın ise özetle şu:
Eğer kamu otoritesi (Yerel ya da Merkezi Yönetim) bir binaya kamu hizmetlerinden birini getirmiş ise yapı kaçak ya da imara aykırı kabul edilemez.
Kıymetli Hemşerim;
Niyetimiz hep üzüm yemek ise; bu oniki milyon başvuru nasıl ayıklanacak, Haklı haksız ayırımı nasıl yapılacak?
Elbette zor değil; insan kaynağı ve teknoloji ile yapılacak, denebilir.
Gel bir tespiti birlikte yapalım.
Trafikte hemşerisine saygılı olmayan, çöpünü istediği yere atan hemşerilerimizin tüm davranışlarına kadar bütünsel baktığımızda;
Güvenli Gıdadan taa Akıl Dışı Eğitim, Kadınsız Toplum, Din İstismarı vd. sorunlar ile İmar Barışı arasında belirli sınırlar mı var?
Ortada ayırt edilemeyecek kadar birbirlerine geçmiş bir “bütün sorun” mevcuttur. Hemşerilerimiz, güçleri yettiği oranda gasp ya da işgal ile hemşerilerinin saygı sınırlarını zorlayarak yayla ya da meralara çökmelerini normal kabul edebilir miyiz?
Bu durum; güç kaynaklarından nemalanma” isteği değil de nedir?
İmar Barışı üzerinde kafa yoranlar; bu sorunu çeşitli sorunlardan gerçekten de ayrı olarak mı ele almalı, yoksa ortada büyük bir sorun kümesi (bütünlük) var, ama onu tüm boyutlarıyla algılamak imkanımız (hele benim) olmadığı için daha küçük parçası üzerinde mi konuşuyor, yazışıyoruz…
“Ben ne yapabilirim ki” sloganıyla istirahate çekilmiş geniş bir kesimin toplum düzeni açısından büyük bir atıl potansiyel olduğu bellidir.
Şimdi son söz yerine:
Değerli Hemşerim: kıyılar, meralar, yaylalar ve ormanlar hepimizindir. Bu alanlar dışında Barış için evet, bence de sorun yok.
• Yazıda Tınaz Titiz’in Ayrık Sorun Alanları Bir Bütündür 13.12.2018 makalesinden alıntılar yapılmıştır.