İlköğretim öğrencisi iken rüzgar gülleri yapardık. Ne güzel günlerdi o günler. Teknolojinin yaygın olmadığı, hemen hemen her şeyde yerel imkanlarla yetinilebilinen, daha çok üretmeye ve yaratmaya dayanan bir çocukluk dönemi sanıyorum özellikle bizim ve bizden önceki kuşakların hayatında iz bırakan önemli bir dönemdir.
İlk rüzgar gülünü, babamla yapmıştım. Kağıdın büyük bir itina ile babamın o narin ellerinde şekillenmesini hayranlıkla izlediğimi hatırlıyorum. Raptiye ile küçük bir sopaya montaj final sahnesini oluşturmuştu. Sonrasında da evimizin taşlığında koşarken dönüşünü izlemek 40 yıl öncesi çocukluk için ne keyif verici bir durumdu. Hele hele her çocuk gibi bir kar delisi olarak kar bulutlarını getiren rüzgarı babamın yaptığı rüzgar gülü ile takip edişimi bugün bile oğlumuza anlatır dururum.
Bu 40 yıl içinde rüzgar güllerini çeşitli alanlarında izlemeye başladım. Havacılık hobimde uçakların iniş ve kalkışlarına yön veren bir balondan, çevreye duyarlı rüzgar enerjilerine kadar çeşitli alanlarda rüzgar güllerine gönül verdim. Uzay çağında rüzgar gülünün gerekliliği sanıyorum eski ile yeni arasındaki o tılsımlı köprüye en bariz örnektir.
İnsanın 21. yüzyılda dahi üretmeye gerek duyduğu basit ama işlevi büyük insan yapısı bu araçlar ne kadar sempatikse bu araçların insanın şahsında vücut bulmuş hali ise bir o kadar antipatiktir. Biraz açalım; çocukların koşarken ellerinde döndürdükleri rüzgar gülü kendini rüzgar gülü ilan edenlerde ne büyük bir hayal kırıklığı yaşatıyor. Bunu hayatın her kademesinde her alanında görmek mümkündür ama ülkeye hizmetin en önemli adımlarından olan siyasette bu daha da belirginleşiyor. Altını çizerek söylüyorum ki bu bahsettiğim şey beyinlerde siyasi karmaşıklık yaşamak, siyasi fikir değişikliğine uğramak…vs gibi bir şey değildir. Bahsettiğim şey sözüne sahip çıkamamak, dik duramamaktır. Meselelere gündemde iken el koyamamaktır.
İş Adamı İnan KIRAÇ’ın söylediği iddia edilen bir öngörü haberi 12 Haziran seçimleri öncesinde gazete sütunlarını ve televizyon haber programlarını epey meşgul etmişti. Bu haberde İnan KIRAÇ 12 Haziran seçimlerini Cumhuriyet Halk Partisi’nin kazanacağını iddia ediyordu. Birkaç gün sonra Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN “KIRAÇ gibi bir iş adamına böyle bir öngörü yakışmamaktadır, eğer böyle bir şey doğru ise risk almaktadır” gibi cevabi değerlendirmesini yaptı. Bütün kamuoyu KIRAÇ’ın karşı atağını beklerken tam tersi meteorolojik bir rüzgar gülüne dönüşmesini hayretle izledi. KIRAÇ sözlerinin yanlış anlaşıldığı gibi kalıp cümlelerle durumunu kurtarmaya çalışıyordu. Ama hiç kimse de çıkıp “iyi de böyle bir öngörüde bulunmadıysanız ya da yanlış anlaşıldıysanız neden başbakanın tepkisinden önce bu haberi tekzip etmediniz” uyarısını kendisine yapmıyordu.
Esas bomba haberi ise daha bugün öğrendik; Herkes Başbakan ERDOĞAN ile KIRAÇ arasındaki buzlar ne zaman eriyecek merakını yaşarken bu yöndeki ilk görüşmenin seçimden çok kısa süre önce yine KIRAÇ’ın talebi ile AK Parti Genel Merkezinde gerçekleştiğini öğrenmiş bulunuyoruz.
45 dakika süren randevulu görüşme için 1.5 saat kapıda beklemesi bir yana Sayın KIRAÇ’ın görüşme sırasında özür dilemesi ise işin bir başka boyutu imiş.. 74 yaş da ayrı bir detay…Otomobil mühendisi ya da üreticisi olunabiliyormuş ama halka rağmen toplum mühendisi olmanın bedeli ağır olabiliyormuş…