On yaşını bitirip, on bir yaşından gün almış bir oğlumuz var.
Her çocuk gibi o da hem ebeveyni hem de aile büyükleri tarafından el üstünde tutulup biraz şımartılmıştır. Yani şu anda tek çocuk olmanın keyfini ve gücünü olabildiğince kullanmaktadır kerata.. Eh biz de üstünde epey durduk işin doğrusu ve elimizden geldiğince doğru bir eğitim vermeye çalışıyoruz. Okul müfredatının dışındaki her konuda bildiğimiz doğruları kendisine aşılamak için çabalıyoruz. Şimdilik net olarak gözlemleyebildiğimiz şey oğlumuzun seçici olmasıdır. Yani kendince doğru ve yanlışları var ve bunları ayırt edebiliyor.
Konumuz aslında oğlumuz değil..
Konumuz ebeveyn olarak üstünde belki de en çok durduğumuz ve önem verdiğimiz bir konu..
Çocukluk formatı içerisinde bilincini kazandığı yaşından bu yana oğlumuza hep şunu hissettirdik;
Büyüklerim benimle ilgili bir konuda her şeye evet demiyor. Ama söz verdikleri her şeyi de yerine getirmeye çalışıyorlar.
Yani söz verdikleri herhangi bir konuda onlara güvenebilirim.
Babam bir çok konuda beni frenler ama söz verdiği zaman da yapar.
Çocuk eğitimcisi değiliz ama çocuğumuzun gelişmesine ve güven duygusu kazanmasına yönelik kendimizce geliştirdiğimiz bir tavırdır bu..
Siyasetin ülke yönetimindeki kırılma noktası da bu değil midir?
Siyasi partilerin dolayısı ile siyasi iktidarların ödemek zorunda kaldığı bedellerin sebeplerinden biri belki de en önemlisi halka verilen sözlerin tutulmaması değil midir?
Tek, ülke yönetiminde ki siyasi iktidarda değil, taa işin başında yani siyasi partilerin kendi iç dinamiği içinde de bir güven sorunu oluştuğunda bunun bedelini millet ödemektedir. Kişisel hırs ve ihtirasların, verilen sözlerin önüne geçmesi ve bunun yarattığı güvensizlik ile siyasi partiler ne kadar başarılı olabilirler ? Veya siyasi iktidarlar iktidar olmanın dayanılmaz cazibesi içinde verdikleri sözlerin altında kaldığında ve günü sadece konuşarak geçirdiğinde ülkeyi daha ne kadar halkın güven duygusu içinde yönetebilirler ?
Siyasete güvenin bittiği bir ülkede hedef ve başarıdan söz edilemez. Hedefsiz bir toplum yani başka ve katı bir deyişle kaybedecek bir şeyi olmayan bir toplumdan daha tehlikeli başka bir şey düşünülebilir mi ?
Hele hele böyle bir toplumun %70 i genç ise ortaya çıkan tabloyu takdirlerinize bırakıyorum.
Sağlıcakla kalın..