İbrahim Değil
Trabzon’dan hayvan manzaraları
Kardeşimin bir muhabbet kuşu var, muhabbeti kendi dilince yapıyor. “O tek kelime öğrenemedi ama ben kuş gibi ötmeyi öğrendim.” diyor birader.
Süleyman Öğretmen’in muhabbet kuşu ise kendi kendine Türkçe öğrenmiş, senin benim gibi konuşuyor. Bu kuş, sınıfta kalmanın olmadığı ve notların bol kepçe dağıtıldığı bir dönemde liseden mezun olabilir, deyip gülüyoruz. Peki, -halihazırda baraj da kaldırılmışken- üniversite okuyabilir mi?.. O biraz zor işte. Matematikten özel ders alması lazım…
Umutların evinde altı kedi, altı köpek var. Yaşlı köpeklerden biri gözlerini bu dünyaya kapadığı anda bizimki “İşte, evden bir boğaz eksildi, masraflar azaldı… ” diye düşünüp bir parça rahatlarken kayınvalidesi koşuyor, kalp masajı yapıp hayvanı hayata döndürüyor.
Şehir, köylere doğru büyümeye başlayınca bir iki katlı eski evler ve ahırlar apartmanların arasında kaldı. Sonra şikâyetler üzerine ahırlar birer birer kaldırıldı. Yakın bir geçmişte köy olan bu yerlerde şimdi hayvan beslemek zor. Apartman afetinin henüz ulaşamadığı bir mahalde, “Çocukların her biri bir yere gitti, biz iki başımıza kaldık.” diyen yaşlı karı koca, eve bir kuzu almış, onu sarıp sarmalıyor, onunla gönül eğliyor.
Trabzon’da, sokakta yardıma muhtaç bir yavru hayvan bulunmuş fakat cinsini anlamak zor. Köpek mi, kurt mu, çakal mı? Köpek olduğundan emin olunsa yavruya bir yuva bulunacak. Çakalı ve kurdu sahiplenmek yasak. Doğaya bırakılsa yaşayamaz. “Çakaldır çakal…” diyenler çoğunlukta. Oylayalım, “köpek” diyenler ellerini kaldırsın… Yok, olmaz. DNA testi yapılması gerekiyormuş.
Ortahisar’da “sahibi” tarafından terk edilen bir labrador, kendisini bırakıp hızla kaçan adamın kamyonetinin peşinden koşmuş fakat yetişememiş. 3 yıldır terk edildiği yerde dolanıp sahibini bekliyor, yoldan geçen bazı kamyonetlerin arkasından havlıyor. Akçaabat’ta bir yuva bulmuşlar hayvana. Ama o, kaçıp terk edildiği yere gelmiş, beklemeye devam ediyor.
Nedir bu hayvanların biz “hayvan olmayanlardan” çektiği?..
Bir haber çıkmıştı basında: Trabzon’da bir şahıs, evinin balkonunda köpeğine şiddet uygularken görüntülendi. Köpek, adamdan alınıp barınağa yerleştirildi. Ardından köpeğin sahibi, görüntüleri paylaşan Dernek Başkanı hakkında “özel hayatın gizliliğini ihlal” suçlamasıyla dava açtı…
Düşünüyorum da… Şu kötü muamele gören, haksızlığa uğrayan hayvanlar da dava açabilselerdi, biz “hayvan olmayanların” hali nice olurdu?..
Öyküyü bilirsiniz:
Kanuni Sultan Süleyman, Topkapı Sarayı’nın bahçesinde gezinirken ağaçların karınca istilasına uğradığını görür. İlaçlama yaptırıp karıncaları yok ederek ağaçları kurtarmak gerektiğini düşünür ama bunun bir vebali olabilir diye hocası Ebussuud Efendi’ye danışmak ister. Muhibbi mahlasıyla şiirler yazdığını bildiğimiz sultan, sorusunu iki dizelik not şeklinde gönderir:
“Dırahta ger ziyan etse karınca
Ziyanı var mıdır onu kırınca”
Ebussuud Efendi de buna iki dizeyle karşılık verir:
“Yarın Hakk’ın divanına varınca
Süleyman’dan hakkın alır karınca”