Bir önceki yazımı Yaşayan Atatürk"ün devlet tarafından arşivlerde tutulduğunu, oysa devletin, kendi tarihini ve şahsiyetlerini milletinden saklama hakkı olmadığını
belirterek bitirmiştim.
Ortaokul sıralarında iken ki muhtemelen 1977 yılı idi; 10 Kasım Atatürk"ün ölüm yıldönümündeki anma programında okul idaresi ve öğretmenlerimiz tarafından bana da görev verilmişti. Hatta bugün Trabzon iş dünyasında saygın bir yeri olan bir işadamı arkadaşım da benimle aynı görevi paylaşmıştı. Görevimiz Atatürk Oratoryo-
su" nu okumak idi. Hatırladığım kadarı ile 5 ya da 6 kişi idik. Ülkemizin tarih ve eğitim sistemi analizden yoksun olduğu için, oratoryonun anlamını bilmeden onu sunmak gibi garip bir psikolojiyi yaşamak zorunda kaldık. Bugün her 10 Kasım"da o günü ya-
şar ve ne yalan söyleyeyim adeta eziyet çekerim.
Çocukluğumuzun hatta gençliğimizin 10 Kasım"ları kasvetli, puslu, gri anma programları ile geçti. Esas itibarı ile zaten Atatürk bize hep gri ve puslu sunuldu.
Soğuk heykellerle tasvir edilen, ömrü savaşla geçmiş, dram ve trajedi içindeki bir ül-
kede lider olmuş bir insan olarak tanıdık kendisini. Dinlediğimiz tek güzel şey Rah
metli Safiye AYLA"nın sesinden Atatürk"ün sevdiği şarkılardı. Lider gülmez, lider ağlamaz, lider çok konuşmaz, lider çok görünmez, lider yatmaz, lider kalkmaz
..vs. gibi tamamlamalarla Atatürk" ü tanıdığımız için, daha doğru bir deyişle bize öyle tanıtıldığı için, bugün kendisi ile ortaya çıkan her sivil bilgi kuşaklar üstünde travma
etkisi yapmaktadır.
Yani biz Yaşayan Atatürk"ü yaşayamadık.
Genelkurmay Başkanımız Sayın Orgeneral İlker BAŞBUĞ göreve geldiğin-
den bugüne farklı ve farklı olduğu kadar da olumlu davranışlara imza koydu. Doğuda-
ki halk ile kaynaşması, konulara yaklaşma biçimi ve gösterdiği özen takdire değerdir. ( Halkın bir bölümünün giyimi ile ilgili düşünceleri silahlı kuvvetlerin öncekilerden bu yana genel tavrı olduğundan konumuz dışındadır.)
Sayın Genelkurmay Başkanımızın 10 Kasım Atatürk"ü anma günü ile ilgili
yayınladığı son mesaj bir kez daha gönlümüzü fethetti. Sayın Başbuğ mesajında ""
Duygusallığın ötesinde bilgi ve bilinçle özümsenmiş köklü bir sevgiyle bağlı olduğu-
muz Ebedi Başkomutanımız Atatürk"ün çağlar ötesine uzanan engin düşünceleriyle ölümsüzleştiğine inanıyoruz "" diyerek esas şu vurucu ve can alıcı cümleleri kullan-
mıştır ;
"" Büyük ölülere matem gerekmez; fikirlerine sadakat gerekir. 10 Kasım tarihini matem günü kabul etmek yerine , dikkatlerimizi onun düşüncelerine yöneltmek için bir fırsat olarak görüyoruz.""
Sayın Başbuğ"un bu düşüncelerine katılmak bir yana, izninizle ben de kısa bir eklemede bulunmak istiyorum;
10 Kasım Atatürk"ü anma günü"nde Yaşayan Doğal Atatürk"ü de öğrenmeli-
yiz. Onu yalnızca sevdiği şarkılarla değil, sohbetleri, arkadaşlıkları, sofraları, duyguları düşünceleri, tavla oyunları ile de öğrenmeli, öğretmeliyiz.
Unutmayalım Atatürk bir liderdi ama her şeyden önce de bir insandı.
Onun nasıl bir insan olduğunu anlamak için halkı dinlerken gözlerindeki bakışı görmeniz yeterlidir.