Türkiye'de son yıllarda savunma sanayiinde atılan adımları bir kenara koyarsak; eğitimden sağlığa, ekonomiden adalete kadar birçok alanda sorunlar yaşanıyor.
Muhalefet ve muhalif seçmen bir kurtarıcı, iktidar ise bir çıkış yolu arıyor. Peki, ülkenin içinde bulunduğu girdaptan çıkması için bir kurtarıcıya mı ihtiyacı var?
Bizim en temel problemimiz, sorunları bir şahıs ya da kurtarıcı vasıtasıyla çözmeye odaklanmak. Birileri çıkıp günlük meseleleri çözse bile, uzun vadede benzer sorunlarla karşı karşıya kalmak mümkün. Bu noktada memleketin çıkış yolu, bir kurtarıcı aramak değil, kuralların hakim olduğu, o kurallara uyulduğu bir düzeni tesis etmekten geçiyor.
Bir kurtarıcının ya da şahsın inisiyatifine sıkışan değil, kuralların üstün tutulduğu bir anlayış memleketin uzun vadedeki tek çıkış yolu. İktidarlar değişse bile kuralların hakim olduğu bir ortamda sarsılmayacak ve örselenmeyecek güçte bir düzen olacaktır.
Türkiye'nin, eğitim ve adalet zeminine oturmuş bir yenilenmeye ihtiyacı var. Sıradan bir vatandaşın, makam mevki sahibi bir kişiyle birlikte hakim karşısına çıktığında "Acaba hakkım yenir mi" endişesi taşımayacağı kadar sağlam bir adalet düzeni, çocuğunu okula gönderen bir anne babanın, çocuğunun yarınlarını görebileceği kadar sağlıklı bir eğitim sistemine muhtacız.
Temelde, eğitim ve adalet sorununu çözemediğimiz takdirde; sağlık ve ekonomi gibi alanları düzlüğe çıkarmayı konuşmak bile ziyan.
Doğru ve nitelikli bir eğitimden geçmiş nesle kavuşamayan bir ülke, kısa vadeli refahlara kavuşsa da uzun vadede sorun yaşaması kaçınılmazdır. İlk bakışta; eğitim ile ülke ekonomisini bağdaştırmak zor görünebilir. Ancak eğitim demek, güçlü bir insan topluluğu demektir. Güçlü bir insan topluluğu ise üretmektir.
Sağcısı solcusu, inananı inanmayanı, laiki dincisi; memleketin ne kadar bilim adamı varsa, ortak bir masada toplanıp, iktidarların ve değişen Milli Eğitim Bakanları'nın inisiyatifine bırakılamayacak bir eğitim organizasyonunu yeniden ele alması ve inşa etmesi gerek. Buna öncülük edecek ve önünü açacak olan ise iktidardır.
Eğitim ve adaletin sağlanamadığı toplumlar, niteliğini ve düzenini kaybetmeye, sürüncemede kalmaya mecburdur. Daha güçlü ve daha refah bir memleket için tek çıkış yolu; kurallar, eğitim ve adalete sarılmaktan geçiyor.